Doğu Perinçek: Bölünmeye razı olmanın sonu ne olur?

Gerçeği gizlemenin hiçbir yararı yok. Bana gelen bilgiler, Türkiye halkının büyük bölümünün, bölünmeye razı olduğu yönündedir.

 

TSK bölünmeyi kabul etmiş gözüküyor
TSK’nin tören konuşmalarına elbette yansımaz, ama eylemine baktığınız zaman, komuta kademesinin bölünmeyi kabul ettiği ortadadır. BOP Eşbaşkanlığı altında, “Siyasi irade belirler, biz uygularız” dediğiniz an, vatanın ve milletin bölünmesi ve Cumhuriyetin yıkılmasına boyun eğmek dahil, her dağılma, “demokrasi”nin gereği olur. BOP Eşbaşkanlığı siyasal irade sayılınca, TSK’ye görev kalmamaktadır. Komutanların ABD ile anlaşarak durumunu kurtarmak gibi bir beklentileri varsa, o da çok tehlikelidir. Büyük İsrail Fırat’a dayanır; Kürdistan da Büyük İsrail’in uydusu olur.
Açıktır ki, TSK komutanları, en azından kendi görev dönemlerinde sorumluluk üstlenmekten korkmakta, daha önceki komutanlar gibi Fenerbahçe Orduevi Lojmanlarına yerleştikten sonra huzura kavuşma beklentisiyle “görev” yapmaktadırlar.

 

Neo-CHP ve MHP
Neo-CHP malum, ABD-İsrail planlarına dahil oldu.
MHP ise, Atlantik sistemiyle köklü bağları nedeniyle ve Kürde bakışı şaşı olduğu için, bölünme karşısında yalnızca bağırabilmektedir.

 

PKK/BDP’nin ikiyüzlülüğü
PKK/BDP ve onların kuyruğundaki dönekler ile çekim alanı içinde çırpınan bazı sosyalist partilere gelince:
PKK/BDP, ikiyüzlülük içindedir. Nerdeyse 40 yıldır etnik ayrılıkları derinleştiren bir siyaset izliyorlar. Ayrıca Türkiye’ye karşı silahlı mücadelede ısrarın tek bir sonucu vardır: ABD ve İsrail’e mahkûmiyet. O mahkûmiyetten Türkiye’nin birliği yönünde bir çözüme yöneliş çıkmaz. PKK’nin çekim alanında siyaset yapan sosyalistlere (dönekler değil) gelince, mafya sermayesinin “BOP: Büyük İsrail” siyasetinin kuyruğunda eriyip gitmektedirler.
Kalıyor İşçi Partisi
Kalıyor bir tek İşçi Partisi. Ne yazık ki bugün Türkiye’de bölünme sürecine tutarlı olarak cepheden karşı koyan, yalnız İşçi Partisi var!
Türk Milletinin bölünmeye razı edildiği, Kürdümüzün bölücü örgütün denetimi altına düştüğü, TSK’nin sorumluluğu siyasi iktidara yıkarak bölünme sürecine teslim olduğu bu ortamda, tek çare ve tek görev kalıyor: Bölünmeye razı olmanın sonuçlarını anlatmak ve tartışmak.

 

Bölünme kolay mı?
Bölünme, herkese kolay geldiği için ilk tercih haline gelmiştir.
Türkiye halkı, ‘Bu çatışma ve kargaşalık ortamı biter, herkes işine gücüne bakar, en azından barış ve huzura kavuşuruz’ diye düşünüyor.
Güneydoğu’da yaşayan Kürdümüz de, her ne kadar anketçilere birlikten vazgeçmem diyorsa da, ayrılmayı 30 yıllık bir şiddet döneminden kurtuluş olarak düşünmeye başlamıştır.
Türkiyemizin büyük kentlerinde ve diğer bölgelerinde yaşayan Kürdümüz ise, sürecin ciddiyetinin farkında değildir veya yaklaşan çatışma ortamında bir sığınak arayışı içindedir.

 

Uyaralım!
Türk milletini, milletimizin bir parçası olan Kürdümüzü, askerimizi uyaralım: Bölünmeye razı olarak umut ettikleri barış ve huzura kavuşamayacaklardır. Bunu umarız kendi tecrübelerimizle anlamak durumuna düşmeyiz.
Bölünmeye razı olmanın sonucu, beklendiği gibi huzur ve barış olmayacaktır.

 

Bölünmek birleşmekten daha zor
Birleşmeyi artık çok zor görenlerimiz çoğunlukta. Ancak bölünmenin çok daha zor olduğu açıktır.
Bölünme sürecinin gündeme getirdiği sorulara bakalım:
- Nerden böleceksiniz, sınır nerden geçecek?
- Büyük kentlerimizdeki işsiz Kürt kitleleri ne olacak?
- Bölünmenin Kürt tarafında kalanlarımızı bekleyen ABD-İsrail tahakkümü hangi huzuru getirecek?
- Tarih boyunca bir devlet geleneği ve birikimi olmayan Kürdümüzü hangi koşullar beklemektedir?
- Barzani ve Talabani güçleri ile PKK arasındaki ilişkiler nasıl çözülecektir?
- Bölünme sürecine İran, Suriye ve Irak hangi cevapları vereceklerdir?

 

Çin’in tükettiği petrolün yüzde 60’ının Basra Körfezinden gittiği dikkate alınırsa, bölgedeki gelişmelere Çin, Rusya, Hindistan ne diyecektir?

 

Bölünemiyor, büyük kargaşalıklara sürükleniyoruz
Soruları uzatabilirsiniz. Ve her yeni soru, karşımıza yeni şiddet kullanma olasılıklarını getirmektedir. Bu nedenle Türkiye’de TSK dahil, herkes bölünmeye razı olsa dahi, bölünme kolay değil; hatta denebilir ki, bölünemiyoruz; büyük kargaşalıklara yuvarlanıyoruz ve ortaya çıkan girdap, yalnız bizi değil, Ön Asya güçlerini ve hatta dünya güçlerini de içine çekiyor.
Şu ortama bakarak, bu yazdıklarımı kimin dikkate alacağı sorusu da aklıma gelmiyor değil!
Zor, tarihin gündemine girince, barış özlemleri çok çocukça ve etkisiz kalabiliyor.

 

Zor oyunu bozar
Aslında olay şudur; E. Tümg. Alaettin Parmaksız’ın ifadesiyle yazıyorum:
“Zor, oyunu bozar. Şu anda Türkiye’nin bileğini bükmek için zor kullanılıyor. Bu oyunu ancak daha büyük bir zorlama bozar. Buna Türkiye devleti sahiptir, yeter ki bu gücü kullanacak irade oluşsun.” (Türk Ordusunda General Olmak, Kaynak Yayınları, s.409)

 

ABD zorunu caydıracak üç denklem
Buradaki zor, Türkiye’nin ABD’ye karşı caydırıcı bir irade ve güç göstermesidir. Bu irade bir Milli Hükümetle ortaya konunca, Kürdümüzün anlamlı bir kesimini gönüllü birliğe ikna etmek mümkün olur. Ve elbette Türkiye+İran+Suriye+Irak denklemini oluşturmak şarttır.
Toparlarsak:
1. Türkiye’de ABD zoruna boyun eğmeyecek bir Milli Hükümet her çözümün başı ve tek çaresidir.
2. Türk + Kürt!
3. Türkiye + İran + Suriye + Irak!
Bu üç formülü yalnız İşçi Partisi milletimizin önüne koyuyor.
Öyleyse İşçi Partisi’ni büyütmekten başka çaremiz yoktur.
Zor mu?
Zor olmayan bir iş var mı Türkiye’nin önünde?