Doğu Perinçek: Beyaz Grev’i selamlıyoruz

Atatürk’ün Halkçılık Programı’nı Büyük Millet Meclisi’ne verdiği gündür 13 Eylül 1920.


İşte o anlamlı günün 80. yıldönümünde babam Sadık Perinçek, Atatürk’ün Bütün Eserleri çalışanlarına Parlamenterler Evi’nde yemek verecekti. 86 yaşındaydı, sabah çarşıya neşeyle gidiyor; dönüşte bir beyin kanaması. Babam, 16 yıl milletvekilliği yapmıştı. Bütün “lüks” denen özel hastaneler onlara parasız hizmet veriyor.

 


Yaşatma direnci


Ailece kamucuyuz. Annem, Devlet Hastanesi olduğu için Marmara Üniversitesi’ne götürüyor. Doktorlarımızın, sağlık çalışanlarımızın fedakârlıklarını, çalışkanlıklarını hiç unutamam. 86 yaşındaki Sadık Perinçek’i ameliyattan sonra saatlerce kalp masajıyla 17 kez dirilttiler. “Bu kadar yaşam direnci olan görmedik” demişlerdi. Aslında yaşatma direncinin örnekleriydi o gün yaşadıklarımız.


Hekim namusu, kanımca en üstün namustur.

 


Sağlıkta özelleşme manzaraları


Hastaneye gelince, nerdeyse her hizmet özelleşmişti.


Tomografi çekilecek, beyin kanaması geçiren hasta haldır haldır sedyelere konuyor, ordan ambulansa, oradan özel tomografi ticarethanesine. Çekiliyor, tekrar haldır haldır geri getiriliyor.


Beyin ameliyatından sonra tahlil yapılacak, kardeşim Işık elinde beyin parçaları bulunan naylon torbayla Hastane dışındaki özel laboratuvara koşuyor.


Özelleştirmeler sonucu devlet hastanelerinin çevresi sağlık satan dükkânlarla dolmuştu. Devlet hastanesi, duvarları olan ve içinde yataklar bulunan bir binadan ibaretti artık.


Oysa bizim çocukluğumuzdan bildiğimiz Cumhuriyet hastanesi, röntgeniydi, laboratuvarıydı ve diğer sağlık hizmetleri ve aygıtlarıydı; hepsini barındırırdı. Hastaneye girdiniz mi her hizmet içindeydi.

 


Sağlık satılınca sağlıkçı da özelleşiyor


Geçende bir gazete yazıyordu. Türkiye’de yılda 1,5 milyon apandisit ameliyatı yapılırken, 4,5 milyona çıkmış.


Sebep?


Performans sistemi!


Ne kadar çok ameliyat yapılırsa, o kadar başarımlı oluyorsunuz. Aylığınızda ona göre yükseliyor.


Sağlıkta özelleştirme, bu performans sistemi denen karın ağrısıyla hekimleri ve sağlık çalışanlarını da özelleştiriyor; onları özel çıkarın esiri yapıyor. Sağlıkta kâr amacı, sağlık çalışanının ahlakını da piyasaya zorluyor.

 


Onur savaşı


Oysa sağlık hizmeti, kamu hizmetinin en onurlusudur.


Hekimlerimiz ve sağlık emekçilerimiz, özel çıkarcılığa karşı bir onur savaşı veriyor.


Ulusal Kanal’da hekimlerimizin Ankara yürüyüşü öncesindeki o “Çok Ses Tek Yürek” eylemlerini coşkuyla izledim. O “Hayda Gidelim hayda” diye birlikte türkü söyleyen, çay bardağına kaşık vurarak ritm tutan, kalkıp oynayan hekimlerimizin yüzlerindeki aydınlığa, gözlerindeki ışıltılara bakıp, yüreklendim. Türkiye’nin devrimci aydın birikimine olan güvenimi tazeledim.

 


Erdemlerin en üstünü


Kamuya hizmet, hizmetlerin en üstünüdür.


Kamuyu savunmak, erdemlerin en üstünüdür.


Kamu için yürümek, en büyük görevdir.


Özel çıkar sistemi, insanlığı köleleştirdi; rezil etti. Hızını alamadı; doğayı da yıkıma uğratıyor.


Özel çıkarcılığa karşı kamuyu savunan sağlık çalışanlarının Beyaz Grevi kamunun eylemidir; kamu içindir, hepimiz içindir.


Beyaz Grev eylemcilerini selamlıyorum.


Onların grevine katılıyorum.


Onların başarısı, kamunun başarısı olacaktır.