Doğu Perinçek: Bayrakları grafikerler çizmez

Gazetelerde, 16 Temmuz 2011 günü çıkan haber bilmiyorum dikkatinizi çekti mi? PKK’ye yakınlığıyla bilinen “Kürdistan Bayrağı Grubu” adlı internet sitesi, Kürdistan bayrağı konusunda ortak bir karara varmak üzere Duhok’ta 6 ay içinde bir konferans düzenleneceğini duyurmuş. “Kürdistan’ın dört parçasında” bu konferansta belirlenecek olan bayrak dalgalanacakmış.

 

Bayrakları bayrak yapan konferanslar

         Siz Fransız, Alman, Rus, Çin, İran, İtalyan, Mısır, İspanyol ve Türk bayraklarının hangi konferansta kabul edildiğini biliyor musunuz? Veya hangi marifetli grafikere çizdirildiği konusunda bir bildiğiniz var mı?

         Bayraklar, devletlerin ortaya çıkış süreçlerinde belirmişlerdir.

 

Kısa bayrak tarihçesi

         Fevzi Kurtoğlu’nun Türk Tarih Kurumu yayınları arasında çıkan “Türk Bayrağı ve Ay Yıldız” başlıklı kitabı şimdi yanımda yok. Ama ay-yıldızın Sümer ve Etrüsklerden beri simge olduğu kayıtlara geçmiş.

         Ancak benim bildiğim Türk adı belirtilerek anılan ilk bayrak kaydına Firdevsî’nin Şahname’sinde rastlıyoruz. Eski İran Şahnamelerine ve Avesta gibi tarihsel kaynaklara dayanılarak yazılan bu büyük eserde, “Türk hükümdarı” Afrasiyâb’ın bayrağının siyah olduğundan söz edilir. Afrasiyâb, tarihçilerin tahminlerine göre M.Ö. 7. Yüzyılda İran’ı tehdit eden İskit (Saka) hükümdarıdır. Şahnameler, Onu “Turan” veya “Türk hükümdarı” diye anmaktadır. Eskiden İranlılara göre, Doğuda olan herkes Türk’tü; hatta Çinliler bile.

         Çin hükümdarlık kayıtları, M.S 6. Yüzyılda Türklerin bayraklarının mavi olduğunu ve üzerinde kurt başı olduğunu yazıyorlar.

 

Türklerin kızıl bayrağı

         Kaşgarlı Mahmut, 11. Yüzyılda Türk hükümdar bayrağının “nar renginde ipek bir kumaştan” yapıldığını belirtiyor. “Al” maddesinde böyle yazıyor.(Divan-ı Lügat-it Türk, c.I,s.387). Yani “Al bayrak” o zamandan beri var.

         Oğuzların bayrağının kızıl renkte olduğunu yine Divan-ı Lügat-it Türk’te yer alan şu dörtlükten öğreniyoruz (c.III, s. 138):

         “Ağdı Kızıl Bayrak

         Toğdı kara toprak

Yetşü gelüp uğrak

Tokşip anın giçtimiz”

Kızıl bayrak yükseldiği zaman, kara toprak doğuyor, havalanıyor, kabarıyor. Ne güçlü bir anlatım!

Kızıl bayrağı, Manas Destanı’nda da görüyoruz. Kırgız kabileleri Kızıl Tuğ’un altında toplanmışlardır. Bayrak ve devlet kurma eylemi, burada da birleşiyor.

 

Bayrak sözcüğü her dilde var mı?

Daha önemlisi, bayrak kavramının bir dilin kendisinde bulunmasıdır.

Divan-ı Lügat-it Türk, bu kavramın 11. Yüzyılda Oğuzlar arasında hem “badrak”, hem de “bayrak” biçiminde geçtiğini belirtiyor. Bilindiği gibi Eski Türkçede d→y dönüşmesi vardır.

Bayrak sözcüğünün 11. Yüzyılda her iki haliyle bulunması, Türkçenin çok eski sözcüklerinden olduğuna işaret ediyor. Nitekim Eski Türkçeye daha yakın olan Altay Türkçesinde sırığa takılan hayvan derisine paydara deniyor. Bu bayrak kumaş haline gelince payrı demişler (Verbitskiy, Altay ve Aladağ Lügatı, s. 293).

 

Devlet teorisini doğrulayan sözcük

         Bayrak sözcüğünün bay (zengin) kökünden gelmesi, ayrıca çok anlamlı, çünkü Marx’ın da özlü olarak belirttiği gibi, “Nerde zenginlik varsa, orada devlet vardır.”

         Türkçede “-ak” ekinin işlevlerinden biri ise, araç tanımı yapmasıdır. Or-ak, bıç-ak, kap-ak, tar-ak vb de olduğu gibi. Biçme, kapama, tarama, aracı oluyor.

         Bay-r-ak da, zenginliğin aracı, alâmeti olmaktadır.

         Türkçe bayrak sözcüğü, devlet teorisini doğrulamaktadır. Yani çok köklü ve sağlam bir sözcük.

         Bayrak sözcüğünün kökeni ile devlet arasında böyle bağlantı kurulabilen başka bir dil var mı, yazarken merâk ettim. Okuyucularımız bilgilendirirse sevinirim.

 

Devlet geleneği

         Bu tarih ve dil açıklamalarıyla, ne söylemek istediğimi umarım anlatabilmişimdir.

         Devletler, sınıflara bölünmeyle birlikte tarih içinde ortaya çıkıyor. Her etnik topluluğun adına devletler kurulmuyor ve devlet gelenekleri oluşmuyor. Aslında devlet olayı, etnikliğin aşılmasıdır.

         Hele Türk imparatorluk geleneği, farklı kavimleri bir arada yaşatma kültürünü kuvvetle temsil eder. Türk kavramı da, bu tarih içinde, bir ırkın veya etnik grubun adı olarak değil, 6. yüzyılda bir harmanlanma ve kaynaşmanın adı olarak ortaya çıkmış ve bugünlere gelmiştir. Kırgız, Dokuz Oğuz, Uygur, Kıpçak, Oğuz, Karluk, Peçenek vb etnik adlardır. Ama Türk, etnik ad değildir; bütün imparatorluk halkını kapsar. Farslar da, Araplar da, Grekler de, Avrupalılar da, Türk kavramını böyle kapsayıcı bir içerikle anmışlardır.

 

Büyük uygarlıklar

Büyük birleşmelerle yaratılır

         Anadolu coğrafyasında yaşayan insanların böyle zengin bir tarihsel mirası varken, etnik kimliklere yönelmenin, kökü olmayan devlet maceralarının ve grafikerlere bayrak ısmarlamanın hiçbir ilerici, uygar veya demokratik yönü yoktur.

         Büyük uygarlıklar ve demokrasiler, etnik bölünmelerle değil, büyük birleşmelerle oluşuyor. Özgürlükler ve insan hakları da, ancak bu büyük birleşmeler içinde gerçekleşiyor.

         Etnik kimlik, uygarlık öncesine dönmektir. Çünkü uygarlıklar (civilisation) etnik kimliklerin aşılmasıyla ortaya çıkmıştır. Demokrasiye gelince, etnik olan tek bir demokrasi yoktur.

 

Ismarlanan bayrak altında demokrasi olmaz

         Tarih bilinci olanlar, ısmarlanan bayraklar altında bağımsızlık, özgürlük ve uygarlık olmayacağını çok iyi bilirler.

         Bu yazdıklarım, bir Türk dayatması değildir; bir demokrasi tanımıdır; bir uygarlık çağrısıdır.

         Zorla güzellik olmaz, bunu çok iyi biliyoruz. Ancak bu toprakların insanlarının önünde, birlikte demokrasi ve uygarlık yolu varken, bölünerek etnik karanlıklara yuvarlanmayı nasıl kabul ederiz?

 

 

 

NOT: 22 Temmuz günlü yazıdaki MÖ (Milattan Önce) kavramı İÖ (İsa’dan önce) yapılmış. “İsa’dan Önce” İsa’yı yineleyen bir ideolojik araçtır. Bu nedenle bu köşenin yazarı “Milattan Önce” tanımını kullanıyor.

         Yazım kurallarında başka anlaşmazlıklarımız da var, ancak beyaz bayrak çekmiş bulunuyoruz.