ABD hiyerarşisi içindeki buluşma
ABD Büyükelçisi Ricciardone, 17 Mayıs Salı günü havaalanında Recep Tayyip Erdoğan ile buluştu. Başbakanlar, büyükelçiler ile görüşmez. Büyükelçilerin muhatabı, Dışişleri Bakanı veya Bakanlık Müsteşarı bile değildir. Müsteşar Yardımcısı bu görevi yerine getirir. Ancak bu görüşme, ABD hiyerarşisi içinde yapılmıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı görevlisi, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı ile görüşmüştür. Bu arada Amerikan ve Türk Silahlı Kuvvetleri arasında da en üst komutanlar düzeyinde görüşmeler oldu.
Atlantik medyasına ABD-PKK ilişkilerini perdeleme görevi
Dikkatler zaten 10 Mayıs’tan beri ABD’ye çekilmişti. Atlantik basınında ABD’yi cilalama kampanyası, o gün Milliyet manşetinden başladı. Büyük müttefik, PKK terörüne karşı mücadelede “Türkiye’ye 400 milyon dolar yardım”da bulunmuştu. Bir gün sonra cilalamayı Haber Türk sürdürdü. 13 Mayıs günü de Hürriyet’in manşeti geldi.
Aydınlık, bu manşetleri yan yana koymalı ve üzerine kocaman yazmalıydı, “Atlantik medyasında ABD’yi cilalama kampanyası” diye. 17 Mayıs günlü Aydınlık’ta ilgisiz gazete kesikleri gördük; “ABD’den PKK’ye 20 destek” haberi çok cılız verildi; önemi anlaşılmadı. Oysa gündem bağıra bağıra geliyordu.
Aydınlık’ın tarihsel yayını
Aydınlık, 16 Mayıs gününden beri “Varan 1, 2, 3, 4” başlıklarıyla ABD’nin AKP-PKK işbirliğiyle seçim sonrasında sahneleyeceği Türkiye’yi bölme planını açığa vuruyor. Bu planın PKK’yi Güneydoğu’da resmî hükümet yapma planı olduğu o kadar açıktır ki…
ABD’nin birinci gözdesi
Daha önce haftalık Aydınlık’ta yazmıştık, ABD ve İsrail’in Kukla “Kürdistan” planındaki bir nolu gözdesi, artık Barzani veya Talabani değil, PKK’dir. Çünkü ABD de bilmektedir ki, Türkiye’nin Kemalist Devrim görmüş Kürdü, Barzani ve Talabani’nin hükmü altına sokulamaz. Kürt nüfusun yalnız sayıca büyük kesimi değil, nitelikli birikimi de Türkiye’dedir. Türkiye, Suriye, Irak ve İran Kürtlerini Kuzey Irak aşiretlerinin yönetimi altında toplamak mümkün değildir. Bu girişim, ancak Türkiye’nin çağdaşlaşmış Kürdüyle denenebilir. Bölge Kürtleri içinde, örgütlenme, silahlı kuvvet ve Kürtleri birleştirme yeteneği açısından PKK ile karşılaştırılabilecek ikinci bir örgüt yoktur. Bunu kuşkusuz en iyi bilen de ABD’dir.
O nedenle Milliyet, Haber Türk ve Hürriyet gazetelerinin başını çektiği ABD-PKK ilişkilerini örtme kampanyası, dört dörtlük bir Gladyo uygulamasıdır. Başta Fatih Altaylı dostumuz, kimse alınmasın, çünkü basın bu tür yanlış bilgilendirme faaliyetini, CIA’dan veya Pentagon’dan veya SüperNATO’dan gönderilen yazılı emir ve talimatlarla yapmıyor. Bu tür operasyonlarda gerekeni yapmayı öğrenmeden, zaten Atlantik medyasında yönetici olunamıyor.
Gladyo neymiş asıl 12 Haziran sonrasını bekleyin
Şunu kesin olarak belirtelim: Herkes, Gladyo’yu asıl 12 Haziran seçiminden sonra tanımaya hazır olmalıdır. Türkiye’nin bölünmesini anayasaya geçirmek, Kürt adı altında Kürde ait olmayan ABD ve İsrail güdümlü kukla bir hükümetçik ve arkasından da devletçik kurmak, NATO tarihinin en kapsamlı ve en derin Gladyo operasyonudur. Ergenekon tertibi, bu Gladyo operasyonunun açılışıydı ve şimdi asıl büyük olay gelmektedir.
Ergenekon tertibinde bir yalan makinası gibi çalışan Atlantik medyası, Türkiye sınırları içinde fiilen kurulmuş olan ABD güdümlü kukla hükümetçiklerin resmileştirilmesi için kolları sıvamış bulunmaktadır. Artık Atlantik gazetelerinin yıldızları, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan ile birlikte Abdullah Öcalan’dır. Türkiye’yi yönetecek Eşbaşkanlık koalisyonu ise, AKP-PKK ortaklığıdır. PKK’nin üzerine yüründü ve yürünüyor türünden uydurma haberler, bütünüyle bu planın görevlerinden biridir.
Türkiye’nin tertibi bozacak kuvvet kaynakları var
Asıl soru şudur: Türkiye, ABD’nin bölme planına teslim olacak mıdır?
Biz İşçi Partisi olarak, 1988 yılından beri bütün yönleriyle açıkladığımız bu plan ve tertibin karşısında cepheden konumlanmış bulunuyoruz. Bu millî olduğu kadar, emperyalizme karşı bir insanlık görevidir. Ve biliyoruz ki, Türkiye’nin bu tertibi bozacak kuvvet kaynakları vardır. Türkiye Kürdü eninde sonunda bu kuvvet kaynaklarının içindedir ve eğer değerlendirilirse bölge ve dünya koşulları elverişlidir.
Bir daha yazıyoruz: Türkiye’ye bölünmeyi dayatan Atlantik güçleri, aslında devrimi dayatmaktadırlar.