Hitler, 1933–34 yıllarında Alman halkının önüne 4 kez sandık koydu. Sandıkların dördünden de Hitler çıktı. Bağrında Goethe’leri, Beethoven’leri, Marks’ları yetiştiren o koskoca Alman halkı, ırkçı savaş diktasını “seçti”. Alman halkından önce Hitler’i başta Krupps olmak üzere saldırgan Alman tekelleri seçmişti. Alman seçmeni de mührü bastı. Demokrasinin nimeti!
William L. Shirer’in Nazi İmparatorluğunun Doğuşu-Yükselişi- Çöküşü kitabı iyi anlatır bunları.
10 milyon Alman öldü
Hitler’in cesedi bulunamadı
Tarih, şimdi o seçimleri Hitler’in kazandığından söz etmiyor; devamını yazıyor: Milyonlarca insan gaz odalarında boğuldu; İkinci Dünya Savaşı’nda 10 milyonu Alman, toplam 50 milyon insan öldürüldü. 1945’te Sovyet orduları Berlin’e girdiği zaman, Hitler’in cesedi bulunamadı. O nedenle Hitler 10 milyon Almana dahil edilemiyor.
Wiesbaden dışında bütün Alman şehirleri harabeydi; Alman uygarlığı da yıkıntıların altında kalmıştı. Amerikalılar, Wiesbaden’i bombalamamışlardı; çünkü orada Alman zenginlerinin en kaymak tabakası yaşıyordu.
Çuvalın içinde yapılan seçim
Biz, hep unutuyoruz. “Biz” derken, Tayyip-Gül ikilisinin bütün karşıtları ve özellikle aydınlarımız! Türkiye, 12 Haziran 2011 seçimini karşıdevrimin içinde yapmıştır. İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, seçim akşamı en doğru yorumu belirtti: Bu seçimi, Türk milleti başı çuvalın içinde yapmıştır.
Başlar çuvalın içinde olmasa, bölünmeye, iç savaşa ve dış savaşa bu kadar oy verilir miydi?
1982 Anayasasına ve Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığına yüzde 92 oy verilmedi mi?
Unutmak da değil, bir türlü kabul edilmeyen şudur: 2007 yılı Temmuz ayında, Çankaya’nın da ABD tarafından tam ve kesin fethiyle birlikte karşıdevrim tamamlanmıştır. Kemalist Devrim, ne yazıktır ki yıkılmıştır. Türkiye’de ABD güdümlü rejim, bir Gladyo-Mafya-Tarikat diktasına dönüşmüştür. Atatürk Devrimi, Silivri ve Hasdal kalelerinde zincire vurulmuş, Genelkurmay esir alınmış, Türk Ordusundan sonra, halkın da başına çuval geçirilmiştir. İşte seçmen, o çuvalın içinde oy vermektedir.
Seçim 1996’da yapılmıştı
Hangi seçimden, hangi demokrasiden söz edilmektedir? Seçim, 1996 yılında yapıldı ve o seçimin sonuçları devam ediyor. CIA’ya bağlı Rand Corperation, 1996 yılında, Türkiye’nin başına ABD tarafından Tayyip Erdoğan- Abdullah Gül ikilisinin getirtileceğini ilan ediyordu. Aydınlık, 20 Ekim 1996 günü kapaktan duyurdu. Biz, Cumhuriyet gazetesinde Leyla Tavşanoğlu’nun yaptığı görüşmede anlattık bu seçimi (Cumhuriyet, 16 Şubat 1997). 2002 yılında Amerikancı Hilmi Özkök – Tayyip Erdoğan darbesini hep birlikte 32 kısım yaşadık.
Karşıdevrim mi
Demokrasi mi
Şurada artık bir berraklığa kavuşmamız gerekiyor: 1946 yılından bu yana yaşadığımız olay nedir?
Kimi aydınlarımız, Atlantik’e bağlandığımız bu sürece “karşıdevrim” diyor. Ama aynı aydınlarımız bu sürece, aynı zaman da demokrasi adını da veriyor.
Hangisi doğru?
Karşıdevrim mi?
Yoksa demokrasi mi?
Atlantik emperyalistleri, 1945’ten sonra işbirlikçileriyle el ele vererek, Kemalist demokratik devrimin altını oymuş ve tahrip etmişlerdir. 1990’dan sonra ise kesin taarruza geçmiş ve 2007 yılında boğmuşlardır. Olay budur. Bu Atlantik sürecinin sorumluları, DP ve CHP’dir. Kemalist Devrim’in önderi olan Atatürk’ün partisinden çıkan bu iki parti, en sonunda kendileri de Atlantik’te boğulmuşlardır. Çünkü bu karşıdevrimin geldiği yerde, Kemalist Devrim’in izlerini taşıyan hiçbir ilişkiye, kuruma ve partiye yer yoktur. Türk Ordusuna da yer yoktur. Vardır da, kalebent olarak Hasdal’da!
1945: Türkiye’de demokratik devrimin yıkım sürecinin başıdır.
1990: Altı oyulan Kemalist Devrim’in boğulması operasyonunun başıdır.
2007: İşlem tamamlanmıştır.
66 yılın muhasebesi
1945’ten bu yana 66 yılın muhasebesini doğru yapalım; sandıktan çıkan sonuçlar madde madde o muhasebedir:
1. Atlantik sistemi Kemalist Devrim’i boğmuştur.
2. Kemalist Devrimle kurduğumuz Cumhuriyet, Atlantik sistemi içinde yıkılmış, millet bölünmüş ve vatan parçalanmıştır, çağdaşlık ezilmiştir.
3. Şimdi sıra yıkılan cumhuriyetin, bölünen milletin, parçalanan vatanın adını koymaya gelmiştir. Yeni Anayasa dedikleri budur. Karşıdevrim anayasasında, Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül-Abdullah Öcalan (PKK ve BDP)- Kemal Kılıçdaroğlu (Neo-CHP) işbirliği halindedirler. MHP yassıltılmıştır ve ayağında AKP ile geçmiş işbirliğinin prangaları battal haldedir.
Kolay çözüm: Karşıdevrim içinde çırpınmak
Önümüzde kolay çözümler yok. Kalabalıklara değil, Türkiye halkının öncülerine sesleniyorum; artık kolayın peşinden gitmeyi bırakalım! Kolay çözüm, karşıdevrime bağlanmıştır; Türkiye’nin bölünmesine ve büyük yıkıma hizmet etmektedir. Atlantik sistemi içinde ve Atlantik sisteminin sahte demokrasi budalalığıyla ne vatan kurtarılır; ne Cumhuriyet, ne de barış!
Sizi, kolay olmayan ama bizi halkımızla birleştirecek, Kürdümüzü karşıdevrimin ellerinden kurtaracak, millet ile Atatürk’ün Ordusunu birleştirecek işe davet ediyorum.
İşe nerden başlayacağız
Ve somut olarak göreve nerden başlayacağımıza da saptamak durumundayız:
1. İşçi Partisi’ne derhal üye olacağız ve halk içinde İşçi Partisi’nin örgütlenmesinde iş başı yapacağız.
2. Aydınlık gazetesini çevremizde yayacak, en az 10 okuyucu daha bulacağız.
3. Ulusal Kanal’ın daha yaygın izlenmesi ve daha doyurucu yayın yapması için elimizden geleni yapacağız.
4. ABD güdümlü Gladyo-Mafya-Tarikat Anayasasına karşı halk içinde ve aynı zamanda meclis çatısı altında bir direnme cephesi oluşturacağız. Türkiye’yi böldürmeyeceğiz!
5. Suriye ve Libya’ya karşı savaş tamtamları çalan Haçlı saldırganlarına karşı, Ortadoğu barış cephesini kuracağız.
6. Yıkılmış olan Atatürk Devrimi’ni “muhafaza ve müdafaa” hayallerini ve budalalığını bırakacağız; Kemalist Devrim temelinde milli devleti ve toplumu yeniden kurma programını gerçekleştireceğiz. Özetle devrimci olacağız!
Haydi Görev başına!
YARIN: 12 Haziran’da verilen oylar ve partiler