ABD’nin Kıbrıs politikasını iyi anlamak gerekir. O zaman Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs’taki son “şovu” da iyi anlaşılır.
Kıbrıs, evet Doğu Akdeniz’de bir ada ve batmayan uçak gemisi. Ancak o uçaklar nereye uçacak ve o gemiler hangi kıyıları tehdit ediyor.
ABD’nin dünya politikasının odağında bugün “Büyük Kürdistan” ve Afganistan bulunuyor. Plana göre, “Büyük Kürdistan” Küçük İsrail olacaktır. Türkiye’nin bölünmesi ve Güneydoğunun Irak’ın kuzeyiyle birleştirilmesi, ABD’nin değişmez hedefidir.
Türkiye’yi Batıdan sıkıştırıp
Doğuda teslim alma politikası
ABD, Türkiye’yi bölmek için çeşitli araçları kullanmıştır. Bunlardan biri de, Türkiye’yi Batıdan sıkıştırıp, Doğuda teslim almaktır. ABD, Türkiye’yi Kıbrıs ve Egeden baskı altına alırken, asıl amacı Kürdistan’a razı etmektir. İki cephede direnemeyen Türkiye’nin ABD’nin belirlediği cephede teslim bayrağını çekmesi öngörülmüştür. Uygulanıyor.
Kıbrıs’ın Agratur ve Dikelya üstleri zaten İngiltere ve ABD’nin elindedir. Türk Ordusu sindirilmiştir ve ABD için Kıbrıs’ta bir sorun oluşturmuyor. Bu açıdan Kıbrıs’ın bugünkü konumunun bazı değişikliklerle sürdürülmesi, ABD ve İngiltere’nin çıkarlarına zarar vermez. Kaldı ki ABD, Türk Ordusunu Kıbrıs’tan çıkartma seçeneğini her durumda elinde tutmaktadır.
Kıbrıs, ABD için Türk Ordusuna önce Güneydoğu’da özerkliği, sonra Birleşik Kürdistan’ı dayatmak açısından önem taşıyor. Bölünmeye razı olan Türk Ordusunun “onuru” Kıbrıs’ta kurtarılabilir.
ABD’nin Ortadoğu siyasetine bütünüyle bağlanmış bir Ankara yönetiminin Kıbrıs’ta bugünkü statüyü sürdürmesi, ABD siyasetine de uygun olacaktır. Böylece Türkiye’nin bölünmesine boyun eğen ve Suriye ile İran’da ABD’nin tertiplerine alet olan bir Ankara yönetimi, Kıbrıs cephesinde “milliyetçi” pozlar verebilecektir. Amerikancı bir rejimin de, kendi halkı üzerindeki otoritesini sürdürmeye ihtiyacı vardır.
İnsanlığın ön cephesinde ihanet görevi
Türkiye’nin Kıbrıs’tan Hakkâri’ye uzanan karnını tek bir cephe olarak görmek gerekir. Bu cephe, Suriye’nin, İran’ın ve hatta Rusya ve Çin’in de ön cephesidir. Aslında Türkiye burada insanlığın ön cephesini tutuyor.
Şimdi bu ön cephede, Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimine Türkiye’yi bölecek ve Suriye ile İran’ı ABD denetimine almaya yönelik görevler verilmiştir. Rusya ve Çin’in de önemle izlediği “görevler”dir bunlar. Bu görevler, neresinden baksanız, hem milli ihanettir; hem de Haçlının güdümünde Müslüman komşulara ihanettir.
Ancak her ihanetin maskesi vardır. İsterseniz buna ihanetin tunç yasası diyelim.
ABD’nin Kıbrıs’ta Tayyip Erdoğanlara verdiği “kahramanlık” ruhsatı, aslında Türkiye’yi bölme ve İsrail’i Fırat boylarına kadar genişletme misyonunun gereği oluyor.