Yarın Pazartesi.
Albay Jouve’yi nasıl hatırlamazsınız!
Kırılan gururun sığınıkları
Kırılan gururun da sığınakları vardır.
Bir Deniz Kurmay Albayımız, emekliye ayrıldığının 17. günü Ergenekon Davasının sanık kürsüsünden yüksek sesle bağırıyordu; gazetelerden okuyorum:
Evet, bugünlerde genelkurmaya kimsenin gücü yetmiyordu. Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanı büyük güç gösterisiyle daha dün istifa etmişlerdi. Yeni Genelkurmay, tutuklanan orgeneralleri ve korgeneralleri GATA’ya yatırarak gücünü gösteriyordu. Genelkurmay dediğin böyle olmalıydı. 57 general ve amiralinin yüzlerini örtmek için perdeleme mangaları bile örgütlenmişti.
Pazartesi Hikâyeleri
Bilmiyorum, Alphonse Daudet’nin Pazartesi Hikâyeleri’ni okudunuz mu?
Fransız yurtseverliğinin kırılan gururunu anlatır.
Bireysel acılar da kuşkusuz insanın yüreğini titretir. Ama kamunun acıları, insanı çok daha derinden yaralıyor.
1871 savaşında Alman Orduları karşısında bozguna uğrayan Fransız askerinin yıkılan onuru, Pazartesi Hikâyeleri’nde sizin onurunuz olur. İçiniz yanar.
Ergenekon-Poyrazköy-Kafes-Islak İmza-Balyoz-Andıç harekâtlarında, subaylarımızı ekranlarda incinmiş gururlarıyla sıra sıra görünce, Pazartesi Hikâyeleri’ni bir kez daha okumak istedim. Kitapların özel zamanları vardır. Alphonse Daudet’nin o acıları şimdi daha derine işliyor. Ateşi içer gibi yana yana okudum.
Albay Jouve balkona çıkıyor
Albay Jouve, “Berlin Kuşatması” hikâyesinin kahramanıdır. Emekli olmuştur. Sırf Fransız Ordularının Almanya savaşından zaferle dönüşünü selamlamak için Zafer Takı’nın bulunduğu bulvara bakan bir apartman dairesi tutmuştur. 1871 Alman savaşını, doktoru ve kızı, Albay Jouve’ye üzülmesin diye umutlarına göre anlatırlar.
Albay Jouve’ye son verdikleri “güzel haber”, Fransız Ordusu Berlin’i kuşatmıştır ve Berlin’e girmesi her an beklenmektedir.
Birkaç gün sonra, işte mızıka ve bando sesleri pencereden gelmektedir. Albay Jouve bütün gücünü toplayarak hasta yatağından kalkar, şanlı üniformasını giyer ve kılıcını kuşanarak balkona fırlar. Zaferden dönen kahraman Fransız birliklerini selamlayacaktır.
Oysa Prusya taburları Paris’e girmiştir. Zafer kapısının altından Alman üniformaları geçmekte ve Almanların zafer marşları çalmaktadır.
İç savaş raporu
Bu satırları yazarken, kulağım haberlerde. Deniz Kuvvetleri Kuzey Görev Grup Komutanı Tümamiral Fikret Güneş, Gölcük Ana Üs Komutanı Tuğamiral Ali Sadi Ünsal, Kurmay Albay Koray Eryaşa, Albay Şener Başat ve Binbaşı Cem Çağlar da tutuklanmış.
Ulusal Kanal, bir iç savaş raporu veriyor: Muharip kadrodaki 6 koramiralin 4’ü, 12 Tümamiralin 7’si, 32 Tuğamiralin 14’ü hapiste. Esir! Ayrıca amiral görevi yapabilecek çok sayıda deniz albayı ve subayı da hapiste. Tutuklu general ve amiral sayısı 57.
Genelkurmayın gücünü selamlıyorum
Pencereden mızıka sesleri geliyor. Bizim balkonumuz yok. Olsun, avlumuz var. Avluya koşuyorum. Plastik iskemlenin üzerine çıkıyor ve silah arkadaşlarını yabancı devlet harekâtına teslim etmeyen Genelkurmayın gücünü selamlıyorum.
O sırada hücre arkadaşım Albay Levent Göktaş mahkemeden dönüyor: “Müzik seslerini duydunuz mu” diyor, Vardiya Bizde’nin nöbet çadırındakiler soruyormuş. Tutuklular duysun diye hep birlikte bağıra bağıra çalıp söylüyorlarmış. İnsan nasıl duymaz, bilincimizle, yüreklerimizle gümbür gümbür duyuyoruz.
Genelkurmayı bir kez daha selamlıyor ve plastik iskemleden iniyorum.
KİTAP: Alphonse Daudet, Pazartesi Hikâyeleri, Sabri Esat Siyavuşgil’in o güzel Türkçesiyle, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları yeniden basmış.
SAYIN MAZHAR ÜZÜMCÜ’YE İKİNCİ NOT: Merak etmeyiniz, Türkiye yenilmeyecek, Türk Ordusu bu süreçten halkla birleşerek, Mustafa Kemal’in Ordusu olarak çıkacak. Beni anlıyorsunuz değil mi?