Doğu Perinçek: Abdullah Gül ile davam

Dava pazartesi Silivri’de
İddianamesi geldi. Abdullah Gül, beni şikâyet etmiş, dava 6 Haziran Pazartesi sabahı 9.45’te Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Atatürk’ün Çankayasını kimin işgal ettiğini merak eden bütün yurttaşlarımı duruşmaya bekliyorum. Yalanlara karşı belgeler konuşacaktır.

 

Niçin Cumhurbaşkanı değil
İddianame’de “Müşteki Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” yazıyor. Bekir Coşkun, “O, benim Cumhurbaşkanım değil” diyordu. Doğrusu: Türkiye’nin Cumhurbaşkanı değil.
Üç nedenle…

 

Abdullah Gül’ün boynundaki Anayasa Mahkemesi hükmü
Birincisi, Anayasa Mahkemesi, 30 Temmuz 2008 günlü kararında AKP’nin Cumhuriyet yıkıcısı faaliyetin odağı olduğu hükmüne varmış ve bu en büyük suçun failleri arasında Abdullah Gül’ü de ismen saptamış ve karara yazmıştır.
Okuyucu hemen fark etmiş olmalı, hükme dayanak olan madde, “laiklik karşıtı faaliyetin odağı olmak”tan söz ediyor. Ancak Anayasa, kapatma nedenlerini belirlerken, “Demokratik ve Laik Cumhuriyet ilkelerine aykırılık”tan söz ediyor. Laikliğe aykırı faaliyet, Demokratik Cumhuriyete karşı yıkıcı faaliyet kapsamındadır. Laiklik, zaten halk hâkimiyetinin, yani demokrasinin ideolojik cephesidir. Laiklik, Cumhuriyetin niteliğidir.
Anayasa Mahkemesi, AKP’yi kapatmadı, para cezasıyla yetindi. Ama AKP’nin Demokratik Cumhuriyet karşıtı faaliyetin odağı olduğunu hükme bağladı ve Abdullah Gül’ün sorumluluğunu da ismini belirterek karara yazdı.
Demokratik Cumhuriyet yıkıcısı faaliyet yürüttüğü Anayasa Mahkemesi kararıyla saptanmış bir partinin, bu hükme rağmen, hükümet ve Cumhurbaşkanlığı koltuklarını işgal etmesi, ancak karşı devrim süreçlerinde rastlanabilecek bir hukuki ucubedir.
Anayasa Mahkemesi’nin bu hükmünden sonra Abdullah Gül’ün vatana ihanet suçundan Yüce Divan’da yargılanması gerekirdi ve hâlâ gerekir. Bilindiği gibi, Cumhurbaşkanları ancak vatana ihanet eyleminden dolayı yargılanabilmektedir. Vatana ihanet eyleminin varlığı, aynı zamanda Yüce Divan görevi yapan Anayasa Mahkemesi’nce hükme geçirilmiştir.

 

ABD ile hizmet sözleşmesi ve kapsamı
İkinci neden, Abdullah Gül’ün 1 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile “2 sayfa 9 maddelik bir gizli anlaşma” yapmış olmasıdır. Türkiye, 8 yıldır bu anlaşmanın uygulanmasıyla bölünmektedir. Gizli anlaşmanın kanıtı, bizzat Abdullah Gül’ün itirafıdır (Vatan, 24 Mayıs 2003). İtiraf çok açık ve somuttur; belgelenmiştir ve yalanlanmamıştır.
Dışişleri bakanları anlaşma yapamayacağına göre, bu anlaşma, hukuken bir hizmet sözleşmesi niteliğindedir. Bu gizli sözleşmeye göre, “Ortadoğu’daki tüm rejimlerin değişeceğini” yine Abdullah Gül, ABD’nin sözcüsüymüş gibi ilan etmiştir (Vatan, Manşet, 24 Mayıs 2003 ve Radikal, 14 Mart 2006). ABD’nin BOP planı kapsamında rejim ve haritası değiştirilen ülkelerden biri de Türkiye’dir. Ve Abdullah Gül, bu plana gizli sözleşmeyle bağlanmıştır. Bir yabancı devletle gizli sözleşme yapan kimse, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olamaz. Dahası bu eylemi de “vatana ihanet” suçu kapsamındadır.

 

Türkiye’nin sınırlarını çizmeyi yabancılara bırakan anlaşmaya imza
Üçüncü neden, Abdullah Gül, 2 Ekim’i 3 Ekim 2005 sabahına bağlayan gece Tayyip Erdoğan ile birlikte imzaladığı AB müzakere Çerçeve Belgesi’nde, “Türkiye’nin anlaşmazlık konusu sınırları” olduğunu kabul etmiştir. Daha vahimi, bu “anlaşmazlık konusu sınırlar”ın Uluslararası Adalet Divanı’nda yeniden çizilmesi yükümü altına girmiştir.
Türkiye’nin sınırlarını anlaşmazlık konusu kabul etmek ve bu sınırların belirlenmesi yetkisini uluslararası kurumlara vermek de vatana ihanet suçu kapsamındadır ve cumhurbaşkanı kişiliğiyle bağdaşmaz.
Herkes, Dışişleri Bakanlığı koltuğunu işgal eden Davutoğlu’nun Newyork Times’a verdiği demeçte, “Türkiye’nin sınırlarını yapay” ilan etmesine şaşırıyor.
Şaşıracak ne var?
Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan, sınırların değişeceğini 6 yıl önce kabul ettiler. Hem de gazeteye beyanat vererek değil, AB ile Müzakere Çerçeve Belgesi imzalayarak!
İmzalı ihanet olur mu diyeceksiniz.
Cevabını yurttaşlara ve Yüce Divanlara bırakıyorum.

 

Geniş bilgi için: Doğu Perinçek, Tayyip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası, Kaynak Yayınları, 3. basım, İstanbul, Nisan 2008, s. 43 vd, s. 197 vd.