Doğu Perinçek: ABD sermaye ihracatçısı mı yoksa ithalatçısı mı?

         Bir soru:

         ABD, bugün sermaye ihraç eden bir ülke midir, yoksa sermaye ithal eden mi?

 

İç borçları da aslında dış borç

         ABD’nin toplam borcu 14.3 trilyon dolar. Bunun yüzde 30’u dışa sattığı hazine bonoları. Yüzde 70’i ise “iç borç benzeri”. Bu “iç borç benzeri” deyimi Güngör Uras’ın ve önemli bir vurgu (Milliyet, 8 Ağustos 2011).

         Aslında ABD’nin içerde sattığı bonolar da, dış borç benzeridir. Çünkü ABD, bu iç borcu dünyaya dolar pompalayarak çeviriyor. Başka deyişle bastığı dolarları dünyada dolaştırarak elkoyduğu kaynaklarla, iç borç faizlerini ödemekte ve içeriye hazine bonosu satabilmektedir.

 

1990 dönüm noktası

         Bu durumda ABD, artık sermaye ihraç eden değil, sermaye ithal eden bir ülkedir. Silahlı güçler sayesinde yürüttüğü dolar saltanatı ve kâğıt satışlarıyla sürekli borçlanmaktadır. Sermaye akışı, 1990’lardan bu yana gittikçe artan boyutlarda dünyadan ABD’ye doğrudur.

 

Sermaye akışı Çin’den ABD’ye doğru

         Anlı şanlı ekonomistlerimiz, daha düne kadar, ABD’nin Çin’e sermaye ihraç ettiğini söyler dururlardı. Onları Çin’in aldığı ABD bonolarına ve dolar stokuna dikkat çekerek uyarmaya çalışırdık. Bugün artık ABD’nin Çin’e sermaye ihraç ettiğinden söz eden kalmadı. Herkes sermaye akışının Çin’den ve dünyadan ABD’ye doğru olduğunu kabul ediyor.

 

Bu nasıl emperyalist

         Bu durumda önümüze önemli bir sorun çıkıyor.

         Emperyalizm, sermaye ihracı yoluyla sömürü sistemidir. Gelişmiş kapitalist ülkelerde, ödenmeyen emek, toplam talebi sınırlamış ve bir üretim fazlasının doğmasına neden olmuştu. Kapitalizm, bu üretim fazlasını (sermayeyi) Ezilen Dünyaya ihraç ederek 19. yüzyıl sonunda emperyalist döneme girdi. Oysa bugün ortaya çıkan tabloda, emperyalist sistemin merkezinde bulunan ABD, bir üretim fazlası/sermaye fazlası ihracatçısından çok sermaye ithalatçısı konumundadır. Devamlı dış açık vermektedir. Bu sermaye ithalatı, silahlı kuvvete dayanan bir Haraç Sistemiyle yürütülüyor. ABD’nin bu özelliği, aynı zamanda bir üretim fazlasına değil, üretim yetersizliğine de işaret ediyor. ABD ekonomisi, fazla üreten değil, fazla üretemeyen bir ekonomiye dönüşmüştür.

 

Üretim bunalımı

         Nitekim ABD ekonomisi 1960’larda dünya üretiminin yüzde 50’sini üretirken bugün yüzde 25 oranına düşmüştür. Bu orana da büyük ölçüde dışarıdan elkoyduğu haraçlarla ulaşabilmektedir. ABD içindeki tüketim/üretim büyük ölçüde bu Haraç Sistemiyle ayakta tutulmaktadır.

 

Haraç faiz değil

         Önemlidir, bu Haraç, faiz değildir. Emperyalizmin sermaye ihracatıyla yaptığı sömürü esas olarak faiz geliridir. Haraç Sistemi ise, dünya da dolar dolaştırma ve ödenmeyecek bono satma ayrıcalığına dayanmaktadır. Kâr ve faiz gibi ekonomik araçlarla değil, doğrudan silah zoruyla yürütülen bu sistem, Yeni Orta Çağ’ın ekonomi politiğini sergiliyor.

 

Ekonomik zor değil

çıplak zor!

         Bilindiği gibi Orta Çağ’da da kralların ve beylerin sömürüsü çıplak zora dayanıyordu. Köylü, ağa toprağına bağlıydı ve bu toprak üzerinde çalışmak zorundaydı.

         Kapitalizmde ise, çıplak zorun yerini ekonomik zor aldı. Emekçi artık toprağa bağımlı değildi; feodal zordan kurtulmuştu; özgürdü; patronunu seçebilirdi; ancak yaşamak için, işgücünü sermaye sahibine satmak zorundaydı. Çıplak zordan ekonomik zor sistemine geçilmişti.

         Emperyalist sistemin faiz yoluyla kaynak aktarması, kapitalizmin kâr sisteminden geriye dönüş olmakla birlikte, yine de ekonomik zor kapsamındadır.

 

Silah zoruyla kâğıt parçası satışı

         Bugün ABD’nin silah zoruyla kâğıt satma sistemi ise, Yeni Orta Çağ’ın ilişkileri kapsamındadır. Bu durumda kapitalizmin iddiaları tam anlamıyla iflas etmiştir. Sistem, mafyalaşmıştır.

         Çünkü Haraç Sistemi, kaynakların verimli dağılımını sağlayan kâr sistemi ve rekabet ekonomisinden köklü bir kopuşu ve tam anlamıyla gericileşmeyi ifade ediyor.

 

Yıkım kaçınılmaz

         Kaynakları silah zoruyla dağıtan bir ekonomik mekanizma, üretim mantığından kopmuştur ve insan ihtiyaçlarından da kopmuştur. Üretici güçleri dünya ölçeğinde boğan bir canavara dönüştürmüştür.

         ABD’nin Haraç Sisteminin yıkılması kaçınılmazdır.

 

Sistem bütünüyle çöküyor

         ABD Haraç Sisteminin yıkımı, öncelikle yaşanacak aşamadır ve hızla bütün emperyalist sistemin yıkımını getirecektir. Çünkü ABD ekonomisi, herhangi bir ekonomi değil, emperyalist sistemin merkezidir ve eksenidir.

         Başta Almanya ve Japonya olmak üzere ABD’nin müttefiklerinin ABD’den kopma eğilimlerine rağmen, aynı zamanda ABD Haraç Sistemini ayakta tutma telaşları, sistemin bütünüyle çökeceği korkusundan geliyor.