Doğu Perinçek: ABD’nin haraç sistemi

Ekonomi, her zaman ekonomiyle açıklanamıyor. “Ekonomistlerin” açmazı burada.
ABD’nin dış borcu 14,3 trilyon dolar.
Bu borcun 4,5 trilyon dolarının alacaklıları, elinde ABD hazine bonoları olan ülkeler. Çin en büyük alacaklı, elinde 1,2 trilyon dolarlık bono var. Ayrıca 2 trilyon dolarlık döviz yığınağı da var.

 

Bir bardak soğuk su
ABD’nin bu borçların üzerine yattığı herkesçe biliniyor. Mali danışmanların verebileceği bir öğüt olduğunu sanmıyorum. Çin ve diğer alacaklılar, çaresiz sağlık danışmanlarını dinleyip birer bardak soğuk su içeceklerdir. Hatta yalnızca kâğıt parçası değeri olan bu bonoları almaya devam etmeleri dahi kimseyi şaşırtmayacaktır. Güngör Uras, “ABD Hazinesi tahvil bono satamayacak diye bir durum yok.” diye durum saptaması yapıyor (Milliyet, 8 Ağustos 2011).
Peki Çin, yalnız kağıt parçası değeri olan bu bonoları niçin yığıyor? Ekonomi içinde cevabı olmayan soru budur.


ABD’nin en büyük ihraç kalemleri
ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrasında adım adım bir haraç sistemi kurmuştur. Doların bütün dünyada geçerli ödeme aracı olması, bu haraç sisteminin birinci aşamasıydı. Böylece ABD, üzerinde dolar yazısı bulunan kâğıtları, dünya piyasasında gerçek değerlerle değişme tekelini kurdu.
ABD’nin ikinci büyük ihraç malı, hazine bonoları oldu. Aslında sistem aynıdır; yine üzeri yazılı kâğıt karşılığında büyük değerlere el konmaktadır.

 

ABD’nin en büyük eğitim sektörü
Bu sisteme baktığınız zaman, ABD ekonomisinin en önemli üretim dalının kâğıt olduğu görülüyor. Ancak bu kâğıtların defter ve kitaplardaki kâğıttan farkı, değişim değeri olmamasıdır. Sobada yakılmasıyla elde edilecek enerjiyi de ihmal ederseniz, kullanım değeri yoktur.

 

ABD’nin ordu ihracatı
Ekonomi âlimleri, bu manzara içinde Çin’in haline bakıp “vah vah” diyorlar. Şu sıra en geçerli ekonomi analizi budur. Peki Çin niçin bu hale düştü, ABD’nin bu borçların üzerine yatacağını bilmiyor muydu?
Burada ekonomi dışı büyük gerçek arzı endam ediyor. Emperyalizm, yalnız mali sermaye ihracı değildir; aynı zamanda büyük silahlı güçlere sahip olan mali sermaye devletleri arasında güç kullanılarak yürütülen bir hegemonya (üstünlük) çatışmasıdır.
ABD, dolar ve bono saltanatını, 60 yılı aşan süredir büyük bir silahlı güçle sürdürüyor. Bu haraç sistemi, aslında ABD’nin kâğıt ve mürekkep üretimine değil, uçak gemilerinden nükleer silahlara kadar uzanan askeri gücüne dayanıyor.
ABD açıkçası silahlı gücüne dayanarak dünyanın haracını toplamaktadır. Dünya çarşısı, cam ve çerçeveyi kırmasın, tezgâhları devirmesin diye mahallenin kabadayısını memnun etmektedir. Arada bir ayaklara kurşun sıkmak veya ibret olsun diye adam vurmak, kabadayılığın şanındandır.
Bu durumda ilk kurduğumuz teori çökmektedir. ABD, aslında kâğıt ve mürekkep değil, askeri güçlerini ihraç etmektedir. Soros’un Türkiye’ye önerdiği, “Orduyu ihraç” sistemi, bir “Amerikan” modelidir.
Büyük Amerika, büyük ordu ihraç ediyor. Küçük Amerika da küçüğünü ihraç edecektir.

 

Haraç kimlerden toplanır
Haraç, bilindiği gibi hem dostlardan toplanır; hem de hasımlardan.
Bazı gelişmiş kapitalist ülkeler, bu haracı kabadayının sağladığı güvenlik karşılığında veriyorlar. Bunlar, ABD’nin Avrupa ve Japonya ilişkilerinde açık açık ifade edilir.
ABD’nin stratejik hasım ilan ettiği Çin gibi ülkeler ise bir tür barış vergisi ödemektedirler.
Bu vergi, daha ne kadar sürer, işte can alıcı soru budur!

 

YARIN: ÇİN’İN TOP TOP İPEKLİLERİ.