Bugün bayram.
Gün, “ışığı tasarlama” günü.
“Işığı tasarlamak”, 1,5 milyon yıllık insanı açıklayan iki sözcük. Okuyucumuz Gülser Ayanoğlu’nun buluşu. 14 Eylül 2011 günlü mektubunda yolladığı “İyimser Militan” şiirinden aldım.
Militan İyimserliğe devam
Hikayemizin kökü, Alman düşünürü Ernst Bloch’un “Militan İyimserlik” kavramına uzanıyor. 48 yıllık arkadaşım Ataol Behramoğlu işlemişti (Cumhuriyet Pazar, 28 Ağustos ve 4 Eylül 2011). Biz de Rota’da sürdürdük (11 Eylül 2011). Değerli aydınımız Gülser Ayanoğlu, İyimser Militan’ın şiirini yazdı, bugün Aydınlık’ın kültür sanat sayfasında göreceksiniz. Şiirin son dizeleri şöyle:
“Tasarlayın ışığı, toprağa ekin tohumu,
Beslersen onu yürekle,
Kocaman bir ağaç olur.
Tohum saçar yarıp karanlığı,
Ulaşır güneşin olduğu yere
Yeryüzü aydınlanır, cennet olur.”
“Milyonlarca Tohum”
Ayanoğlu’nun şiirini okuyunca, birden Wolf Bierman’ın “Milyonlarca Tohum” (Milionen Sämen) şiirini hatırladım, 15 Ağustos 1958 günü Doğu Almanya’da yazmış. O şiiri çok sevmiş ve Türkçeye çevirmiştim; 1989 yılı Şubat sayısında Argos dergisinde yayımlanmıştı. Yayımlanmadan önce şair eli değsin istedim, çeviriyi can arkadaşım Cemal Süreya’ya verdim. O da bazı dizelere birikimini katmıştı.
Wolf Bierman ve Gülser Ayanoğlu, iki ayrı umut ikliminde, birbirlerinden habersiz tohumdaki umudu yazmışlar.
Doğu Almanya’lı
Umut düşünürleri
“Militan İyimserlik” kavramının Doğu Almanya’da bir grup Bilimsel Sosyalist aydın içinde filizlenmesi dikkat çekiyor. Ataol, Ernst Bloch’un “Umut İlkesi” kitabını özetlemişti. Bloch’la aynı çevrede bulunan Alman termo-dinamikçisi ve filozofu Robert Havemann’ın “Yarın” kitabını da bu köşeden hatırlatmıştık. Wolf Bierman’ı nasıl unutmuşuz. O da Havemann’ın arkadaşlarındandır. Şairliği yanında çok ünlü bir müzik sanatçısıdır.
Taşları yan yana koyunca şimdi daha iyi anlıyoruz: Ernst Bloch’un “Umut İlkesi”, Doğu Almanya’daki düşünür ve sanatçıları etkilemiş. Büyük olasılıkla aralarında tartışmış olmalılar. Almanya’daki okuyucularımız bunu araştırabilirler.
Işığı tasarlayan canlı
Gülser Ayanoğlu’nun “Işığı tasarlamak” imgesi, kanımca “Militan İyimserliğin” özünü açıkladı; bir anlamda son noktayı koydu.
Çünkü umut, yalnızca bir duygu ve bir eğilim değildir; insan tanımının özüdür. İnsan, “ışığı tasarlayan” canlıdır.
Üretmek, insanı diğer canlılardan ayıran nitelik. Üretim ise, tasarlamakla başlıyor: Tohumu ekmek! Tohum ekmek dahil bütün tasarımlar, aslında ışığa ulaşmanın planlanmasıdır. Başka deyişle umut, iyimserlik, gerçeklikten uzaklaşma değil, gerçeğe odaklanmadır. O nedenle bir yaşam ilkesidir; insanı insan yapan özelliktir. Yine Alman düşünürlerinden Mannheim da aynı gerçeğe işaret etmiş: “İnsanda daima iyimser beklentilere dayalı düşünüş tarzı görülür.”
İyimserliğin özel günleri
Bayramlar, aslında “ışığı tasarlama” ayinleridir; törenleridir. 1,5 milyon yıldır, “ışığı tasarlayarak” harmanı kaldıran insanlık, özel günler belirlemiştir. İyimserlik günleri diyelim. Bayramlar, karamsarlığın bilinçlerden ve yüreklerden kovulduğu günlerdir. Bayramlar, yaşamaya yoğunlaşma zamanıdır. İnsan enerjisinin en büyük kaynağı olan umudu bu özel günlerde besler ve büyütürüz. Bayramlıklarımız da, umut besleme ayinlerinin özel giysileri oluyor.
Fedailerin umudu
Militan iyimser için, ölüm dahi umut içindir. Arkadaşım Mehmet Bedri Gültekin, geçende 1 No’lu Cezaevi’nden yazdığı mektubunda, toplumların fedaileriyle gerçekleştirdikleri atılımlara gönderme yapıyordu. Balzac, “Umut cesaretin yarısıdır.” diyordu. Wolf Bierman da, feda olmak ile umut arasındaki ilişkiye dikkat çekmiş:
Şunu hiç unutmayalım kardeşim
Nicesinin yitmesi gerekir
Birinin olabilmesi uğruna
Şehitler, umutlarımız için can verdiler.
Bayramlarda, şehitlere ziyaret; bir bakıma umuda ziyarettir; umuda sadakattir; umuda vefadır ve umuda minnettir.
Varolan her şey umutla yapılmıştır
Militan İyimser, ışığı tasarlamaya devam edecektir. Çünkü ışık bir gerçektir; enerjinin ürünüdür.
Umut da enerji ve madde gibidir:
Hiçbir umut, yoktan varolamaz ve varolan her şey umutla yapılmıştır.
Böylece umut ile madde arasındaki ilişkiye gelmiş bulunuyoruz. İnsan pratiği, umudun maddeleşmesidir. Umut ile toplumsal pratik arasındaki ilişki, aslında teori ile pratik arasındaki ilişki içindedir.
Militan İyimserlik ise, devrimci davayı, insanlığın büyük özlemlerini hayata geçirme konusundaki kararlılıktır; savaşkanlıktır ve dirençtir.
Bayram çocuğuyuz.
Militan iyimseriz.
Var mı bize yan bakan!