Anayasa Mahkemesi kararı ile "Cumhuriyet karşıtı faaliyetlerin odağı" olduğuna karar verilen sabıkalı AKP, Atatürk Cumhuriyeti'ne son bir darbe daha vurma atağında. Boyunlarında asılı mahkumiyet kararı ile gayrımeşruluğu tescillenen Tayyip Erdoğanlar, Anayasa değişikliği paketi ile işe başladılar. Paket, AKP'nin "korku paketi" olarak yorumlandı.
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz'in, Aydınlık dergisinin geçen sayısında yayımlanan yazısı konuya ışık tutuyor. Yazıyı aşağıda sunuyoruz.
AKP’nin hedefi: Yargıyı denetlemek!
Başbakan sıkça “yargının yürütmeyi ve yasamayı kuşattığı”ndan söz ediyor. Anayasa’da “hukuk devleti”nin gereği olarak, idarenin eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olacağı; kanunların Anayasa’ya uygunluğunun, Anayasa Mahkemesi’nce denetleneceği; Cumhuriyet’in temel niteliklerine aykırı faaliyetlerde
bulunan siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılacağı; Anayasa’yı
ihlal eden hükümet mensuplarının, “Yüce Divan” sıfatıyla AnayasaMahkemesi’nde yargılanacakları öngörülmüş.
İşte Başbakan’ın şikâyet ettiği düzenlemeler bunlar.
Sorun şudur:
Yargı mı idareyi denetleyecek, yoksa idare mi yargıyı?
Peki, Tayyip Erdoğan’ın şikâyet ettiği bu anayasal ilkeler uygulanıyor mu?
Hayır! Örnekleyelim: Danıştay’ın özelleştirmeyle ilgili onlarca iptal kararına uyulmuyor. Askeri yargının görev alanına el atan düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği halde, buna da uyulmuyor.
“Cumhuriyet karşıtı faaliyetlerin odağı olduğu” Anayasa Mahkemesi’nce saptanan AKP, Türkiye’yi yönetmeye devam ediyor; Yüce Divanlık suçları soruşturulamıyor.
Özetle; Tayyip Erdoğan zaten uygulanmayan bu ilkelerin varlığından dahi rahatsız.
HÂKİMLER “BAĞIMSIZ” MI OLACAKLAR,
YOKSA “AYARLANMIŞ” MI?
Mahkemeler “Türk Milleti adına” mı karar verecekler, yoksa Habur’da olduğu
gibi siyasal iktidarın “BOP Eşbaşkanlığı” sıfatıyla üstlendiği görevler doğrultusunda
mı?
Hâkimler “bağımsız” mı olacaklar, yoksa “ayarlanmış” mı?
Soruşturmalar ve yargılamalar, Anayasal ilkelere göre Cumhuriyet mahkemelerinde
mi yürütülecek, yoksa itiraf edildiği gibi “özel amaçlı” mahkemeler mi kurulacak?
Ne diyorlar, AKP’nin “Başbakan Tayyip Erdoğan” imzasını taşıyan “Demokratik Açılım Süreci” başlıklı broşüründe: “Gerekli hallerde farklı mahallerde özel amaçlarla sorgulama ve yargılama yapılabilir. Şu anda Ergenekon davasının Silivri’de görülmesi…bunun en tipik örneklerindendir”! (s. 126).
İşte, işin özü bu itirafta saklıdır!
MİLLET, “HUKUK DEVLETİ” YUTTURMACASIYLA ALDATILIYOR!
“Hukuk” bir üst yapı kurumudur, alt yapıya göre şekillenir. “Laiklik” ilkesini, “inanç özgürlüğü”ne; “milli irade”yi, “seçmenin oyu”na; Cumhuriyet’in “halkçı devlet”ini, “sosyal devlet”e indirgerseniz; -bütün bunlardan daha önemlisi- egemenliği, “uluslararası kuruluşlar”la paylaşırsanız, artık “hukuk devleti”nden de söz edemezsiniz.
Türkiye’yi bugünkü noktaya, “hukuka güvenelim”, “yargılamaların sonucunu
bekleyelim” aymazlığı getirmiştir. Millet, “hukuk devleti” yutturmacasıyla aldatılıyor.
Türkiye’nin milli güçleri ve Türk Ordusuna yönelik soruşturma ve kovuşturmalarda
“yargılama” yapılmamakta, Atlantik ötesinde planlanmış bir operasyon yürütülmektedir. Operasyonu yürütenler, attıkları her kanunsuz adımdan sonra daha büyük bir cesaretle yeni adımlar atmaktadırlar.
Artık Yargıtay üyelerinin de, HSYK üyelerinin de hâkim güvencesi yoktur. En yüksek yargıçların bile en temel haklarının ayaklar altına alındığı koşullarda, Atlantik ötesinden sürdürülen bu saldırıya karşı yurttaşlarımızı koruyacak hiçbir güvenceden
söz edilemez.
Bunun içindir ki, yargının temsilcileri bu saldırıya ve bu saldırıya alet olan kendi mensuplarına tepki göstermektedirler.
BU İKTİDARIN MEŞRUİYETİNDEN SÖZ EDİLEMEZ!
Eğer “hukuk devleti”nden söz edeceksek, öncelikle “Cumhuriyet karşıtı faaliyetlerin
odağı” haline geldiği Anayasa Mahkemesi’nce saptanan siyasal iktidarın meşruiyetini tartışmak zorundayız.
Dün “Cumhuriyet karşıtı faaliyetlerin odağı” haline geldiği hükmen tescil edilen AKP iktidarının, “Hukuk devletine karşı faaliyetlerin de odağı” olduğu açıkça anlaşılmıştır.
Böyle bir iktidarın meşruiyetinden söz edilemez.
Yakın tarihimizde, yargıyla kavgalı bütün iktidarların sonu hüsran olmuştur.
Habur’da ve Silivri’de “özel amaçlarla sorgulama ve yargılama” yaptıklarını kabul eden Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, Yassıada tutanaklarını incelesinler:
“Tahkikat Komisyonları”nın hesabı verilememiştir.