Aslında Türkiye yol ayırımına 1989 da Rusya'nın dağılması ile geldi. Bilinen ve yaşanmış makûs tarihtir ama kısaca hatırlatırsak; Amerika NATO vasıtası ile Türkiye'nin kendi coğrafyasını ve bu yol ile Türkiye'nin yakın coğrafyasını askeri ve siyasi olarak kullana geldi.
Bu dönem içerisinde Amerika kendine bağımlı işbirlikçi bir zümre yarattı. Bu işbirlikçi zümre, zaman, zaman darbeler, zaman zanman eskiyen bir siyasi partiyi veya eskiyen siyasi bir lider yerine yenisini ikama ederek, kendi sorunlarını ülkenin aleyhine de olsa çözerek bu günlere geldi. Halkın sorunları ise birikmeye devam etti.
Birikti, birikti ve artık bu zümrenin çözüm reçeteleri ne kendilerinin sorunlarını, ne de halkın sorunlarını çözemeyeceği bir aşamaya geldi.
Bir başka ifade ile "şimdiye kadar yaptıklarımızı yapmaya devam edersek, sorunlar azalmayacak iktidarları ezip geçecek. Bu belli oldu. Bu tespiti, sadece siyasiler veya siyasete yakın olanlar değil, bizzat halkın kendisinin yapmaya başladığı bir sürece girildi. Yani Amerikan taleplerinin yerine getirilmesinin kendisine bir yararı olmadığını
gördü.
Türkiye'nin sorunları bastırdıkça, siyasi partiler halkın sorunlarına bigâne kaldıkça, "gizil bir güç" birikmeye başladı. Biz bunları yaşarken, bizim siyasetimizi, ekonomimizi belirleyen emperyal güçlerin talepleri dizginlenemez şekilde artı. Kürdistan kurulması, Kıbrıs'tan askerin çekilmesi, anayasa v.s. Yani Amerika artık işbirlikçi zümrenin kendisine sağladıkları ile yetinecek durumda değil. Ortadoğu'daki çıkarlarından dolayı taleplerinin hemen yerine getirilmesini istiyor. Zamanı yok. İşbirliği ile yetinmeyen emperyal güç, doğrudan uşaklık istiyor. Bir başka cepheden baktığımızda ise, Amerika'nın çıkarları ile(hem halkın hem egemen zümrenin) Türkiye'nin çıkarları tamamen ters.
Mesela, İran'ın dize getirilmesi ve Amerika'nın hizmetkârı olmaya evrilmesi için uzun bir süre gerekiyor. Bu süre içinde Türkiye'ye İran ile ticareti yasaklamak istiyor. (Aslında bazı mallar için bu yasak halen vardır.)
Aynı şekilde, Amerika, Türkî cumhuriyetler ile ilişkilerimizi kendisi tanzim ediyor. Eşbaşkan bu görevle her gün uçaktan inmiyor. Özetle Amerika ile Türkiye'nin çıkarları Batı Asya'da çakışıyor. Buraya kadar anlattığım meselenin siyasi tarafıdır. Amerika yukarıda söylediklerimi gerçekleştirebilmesi için işbirlikçi zümrenin ideolojisini de tanzim etti. Çünkü ideolojinin kitleleri hareketlendirme gücü vardır. Kendi ideolojisini hâkim kılmak için yerli ideolojiyi kovması gerekiyor. Yani Mutafa Kemal'i Türkiye'den çıkarması gerekiyor.
Yani Amerika Türkiye'nin önüne iki seçenek koyuyor. Birincisi ya Amerika'nın uşağı olmayı kabul edeceksin, ya da kendi kaderine kendin el koyacaksın.
Partilerimiz yukarıda tanımlamaya çalıştığım fotoğrafı ya doğru okuyup ve ona göre yol alacaktır. Ya da uşakların isteklerine göre hareket edip, eskiden yaptıklarını yapmaya devam edip yok olacaklardır.
Tüm partiler, tüm sendikalar, tüm demokratik kitle örgütleri ya devricileşecekler ya da yok olup gideceklerdir.
24.5.2010, bulentesinoglu@gmail.com