Yeniden yüce divan

AKP çöküşe doğru giderken umutsuzca çırpınıyor. Şimdi Anayasa değişikliğini gündeme getirmesi çırpınıştan başka bir şey değildir.
Görünen köy kılavuz istemez. AKP Yüce Divan’da yargılanacaktır. Yeni iddianame yoldadır.
İşin aslına bakarsanız AKP hak...

Tarih:

AKP çöküşe doğru giderken umutsuzca çırpınıyor. Şimdi Anayasa değişikliğini gündeme getirmesi çırpınıştan başka bir şey değildir.
Görünen köy kılavuz istemez. AKP Yüce Divan’da yargılanacaktır. Yeni iddianame yoldadır.
İşin aslına bakarsanız AKP hakkında yeni bir kapatma davasının şimdiye kadar bin kez açılması gerekirdi.
Ama öyle anlaşılıyor ki “Dava açılırsa AKP gene mazlumu oynayacak. Mazlumu oynadıkça da güçlenecek” görüşü yargıyı da korkutmuştur.
Ama siyasette bir yıl, uzun bir zaman değildir. 2010 yılı bitmeden AKP için yolun bittiğini göreceğiz.

KURTULUŞ YOLU
AKP, “tehlike”nin adresini doğru tespit etmiştir. Yüksek Yargı, mutlaka denetim altına alınmalıdır. Anayasa Mahkemesi, HSYK ve Yargıtay’ın üyeleri, Meclis ve Cumhurbaşkanı tarafından, yani Tayyip ile Gül tarafından seçilirse AKP kurtulacaktır.
Asi takdirde hiçbir güç AKP’yi Yargı önünde hesap vermekten kurtaramayacaktır.
Bu kadar kısa zaman dilimi içinde Yargı’nın denetim altına alınması Anayasa değişikliği haricinde mümkün olmadığı için, AKP umutsuzca değişiklik konusunu gündeme getirmiş bulunuyor.
Başarabilir mi? Mümkün değil. Ama çıkmadık candan umut kesilmez hesabı AKP biricik kurtuluş yoluna varını yoğunu koyuyor.

İKTİDARI KORUMANIN YOLU
AKP’nin suçları, şimdiye kadar özellikle İşçi Partisi tarafından defalarca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyuruları ile dile getirildi. Doğu Perinçek bu konudaki iddiaları, kanıtlarıyla birlikte “Tayyip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası” adıyla kitaplaştırdı.
Tayip Erdoğan insanlığın sınıflara bölündüğü ilk çağlardan bu yana, iktidar sahiplerinin en ilkel güdüsüyle hareket ediyor.
Doğu Perinçek, Yüce Divan Dosyası’nı yazdı ise Tayyip’in buna cevabı, Perinçek’i hapse göndermektir.
Ordu, Tayyip’in özel kolluk kuvveti olmayı kabul etmiyorsa, o zaman Ordu’yu “asimetrik psikolojik savaş” ve ardı arkası kesilmeyen tutuklamalarla hizaya getirmek biricik tedbir olmaktadır.
Ve Yüksek Yargı’dan, AKP’nin kanunsuzluklarına dur demesi ihtimali varsa çare, Yüksek Yargıyı kontrol altına almak olmaktadır.

SUÇ LİSTESİ
AKP açısından, arkada kalan 65 yıllık çok Partili rejim döneminde çokça görüldüğü üzere, seçimi kaybettikten sonra muhalefet Partisi olarak hayatını sürdürebilme ihtimali sıfırdır.
Tayip ve arkadaşları o kadar suç işlediler ki iktidardan düştükleri gün kaçınılmaz olarak hapse gireceklerdir.
Her şeyi bir kenara bırakalım: Ergenekon tertibindeki kanunsuzlukların üstünün örtüleceğini kim düşünebilir?
Tayip Erdoğan zamanında alınan 13 ortam dinleme aracı ile neler yapıldı, kimler dinlendi?
Genelkurmay Başkanı’nın Ordu mensupları ile yaptığı konuşmayı kim dinledi, kayda aldı ve basına servis yaptı?
Ancak Yargıtay’da yargılanabilecek bir Cumhuriyet Başsavcısını, kim yasaları ayaklar altına alarak tutukladı?
Bir Ordu komutanının ifadesini bile almadan Erzurum’daki Ergenekon davasının bir no’lu sanığı yapmak, hangi hukuk çerçevesinde açıklanacaktır?
Başsavcı Cihaner’in deyimiyle bu “eşkiyalık” cezasız mı kalacak? Erzurum’daki herhangi bir görevli, bu eşkiyalığı kendi başına yapabilir mi?
Görevi, hakim ve savcıların tayin, terfileri ve görevleri ile ilgili işler konusunda denetleme olan HSYK’yı, “yargıya müdahale etmekle” suçlayan bir iktidarın yaptığı, siyasetin yargıya müdahalesinden başka bir anlama gelir mi?
Devletin hazinesinden, “asimetrik psikolojik savaş” gazetesi Taraf gazetesinin yayınlanması için 370 milyon liralık kaynak, hangi yasa ile açıklanacaktır?
Hiçbir kanıt olmadan bu ülkenin yüz akı yurtseverlerini yıllarca hapiste tutmak… Bu suç değil midir? Bu suçun bir cezası yok mudur?
“Silivri’de özel mahkeme kurduk, özel yargılama yapıyoruz” sözünün hesabını soracak bir mahkeme olmayacak mıdır?
Habur kapısına, “ayarlanmış” hakim ve savcı göndermeğe ne demeli?
Gazete patronlarına “”köşe yazarlarınıza sahip çıkın, sahip çıkamıyorsanız kapı önüne koyun” diyen bir Başbakana demokratik bir sistem içinde yer bulunabilir mi?
Bir cemaatin taleplerini emir telakki ederek, devletin savcısını tutuklayan, jandarma teşkilatını hallaç pamuğu gibi atan bir iktidarın, Cumhuriyet hukuku içinde bir yeri var mıdır?
Bu listenin tamamını yazmaya bir köşe yazısının hacmi yetmez.

YENİDEN YÜCE DİVAN
Anayasa Mahkemesi, yani Yüce Divan; AKP’nin Cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı olduğunu bire karşı on oyla karara bağlamıştı.
O davanın iddianamesinde yazılı olan suçları herkes biliyor.
İddianamede yer alan BOP eşbaşkanlığı itirafını, Erdoğan savunmasında inkâr etmişti.
En az o kadar önemli olan Abdullah Gül’ün iki sayfa dokuz maddelik gizli anlaşma itirafı ise o yargılama sırasında gündeme gelmemişti.
Bu sefer bu suçların hepsi gündeme gelecek.
Ve Tayipler, hesap vermekten kurtulamayacak!
mbgultekin@ip.org.tr