İşçi Partisi Genel Merkezi’nde 21 Mart 2008’de yapılan aramalarda kanunsuz arama yaptıkları tespit edilerek, görevi kötüye kullandıkları için Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanan 10 polisin beraatine karar verildi. Mahkeme kararında bir yandan aramadaki tüm işlemlerinin yasalara aykırı olduğunu, kanunsuz arama yapıldığını kabul ederken diğer yandan sanıkların özel kasıtla davranmasını öne sürdü.
Yargılamanın karar duruşması sırasında, sanık olan 10 polisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 22 Ekim 2010 tarihinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi seçtiği Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Ahmet Gökçen’in savunduğu ortaya çıktı.
Eski DGM hâkimi olan Hâkim İsmail Tiryaki, karar duruşması sırasında 22 Ekim 2010 tarihinde HSYK üyesi seçilen Ahmet Gökçen’in, 24 Kasım tarihinde mahkemeye dilekçe göndererek, HSYK üyesi seçildiğinden, dosyadan vekâletini çektiğini söylemiş, Tiryaki’nin bu sözleri duruşma tutanağına da girmiştir. 22 Ekim’de HSYK üyesi seçilen Gökçen’in, kararın verildiği 25 Kasım’dan bir gün öncesine kadar dosyadan vekâletini çekmemiş olması, yargılamayı etkilemiştir.
Şimdi soruyoruz: Sayın Gökçen, 22 Ekim’de HSYK üyesi seçilmenize rağmen Ergenekon davasının temelini oluşturduğu iddia edilen delillerin ele geçirildiği İP Genel Merkezinde kanuna aykırı arama yapan polislerin avukatlığından çekilmek için 24 Kasım’a kadar neden beklediniz?
Mahkeme, Cumhuriyet Savcısı’nın, sanıkların aramayı yasalara aykırı gerçekleştirdiğine, ancak kasıt unsuru bulunmadığından beraatlerine karar verilmesini talep ettiği esas hakkındaki görüşüne karşı, sanıklara son savunmalarını yapmaları için süre vermesine rağmen, duruşmayı sanıkların son savunmalarını ve son sözlerini sormadan bitirmiştir.
Yıllarca özel yetkili bir mahkemede hâkimlik yapmış olan birisinin, sanıklara son sözlerini sormadan ve son savunmalarını almadan davayı karara bağlamasının, muhtemel bir bozma nedeni olduğunu bilmemesi beklenemez. Mahkeme, daha kısa kararı bile açıklamadan, gerekçeli kararı yazdırarak, duruşmayı bitirmiştir.
İddianamede ve savcılığın mütalaasında, İP Genel Merkezi ve Ulusal Kanal’da yapılan aramaların yasaların amir hükümlerine açıkça aykırı yapıldığı belirtilmesine karşın, mahkeme, beraat gerekçesini, sanık olarak yargılanan polislerin görevi kötüye kullanma kastı ile hareket etmediklerine, bu yönde somut bir delil bulunamadığına ve suçun manevi unsurunun oluşmadığına bağlamıştır.
Bu kararın kesinleşmesi halinde, yasalara aykırı da olsa kendilerine verilen emirleri uygulayan polislerin ceza almamasının da önü açılacaktır.
Karar, yeni HSYK'nın yargı üzerindeki gölgesidir.
İşçi Partisi olarak, bu kararı temyiz edeceğiz ve davanın takipçisi olacağız.