Valeriy Korovin: Bugün Rusya, yarın Türkiye

10. Genel Kurultayımıza konuk olan ve bir konuşma da gerçekleştiren Korovin, kurultayımızla ilgili gözlemlerini kaleme aldı.

Tarih:

Rus dış politikasına yön veren isimlerden Aleksandr Dugin’in yardımcısı Valeriy Korovin, 11-13 Mart 2017 tarihlerinde gerçekleşen 10. Olağan Kurultayımıza katılmış ve Kurultayda bir konuşma da yapmıştı. Rusya Federasyonu Halk Meclisi üyesi ve Jeopolitik İncelemeler Merkezi Başkanı olan Korovin, kurultay izlenimlerini Rusya’nın önde gelen gazetelerinden “Zaftra”da (Yarın) kaleme aldı. Gazetenin 28 Mart 2017 tarihli sayısında “Bugün Rusya - Yarın Türkiye” başlığıyla çıkan yazıyı Rusçadan Hüseyin Erman Sülük çevirdi. Korovin’in yazısının tam metnini Aydınlık yayınladı.

 

İşte o yazı:

 

Vatan Partisi’nin kurultayı, zafer kazananların kurultayıdır. Türkiye artık Amerika’nın güdümünde değil, Rusya ile yakınlaşma yolunda. Bundan artık geri dönüş yok.

 

Ankara’da Kemalist parti Vatan’ın kurultayı muzaffer bir şekilde gerçekleşti ve bu satırların yazarına sadece kurultayda yer almak değil, katılımcıların alkış tufanı ve tek yürek halinde, çok heyecanlı desteği eşliğinde kürsüden konuşma yapmak da nasip oldu. Türkiye’nin Kemalistleri Rusya’yı işte böyle seviyor ve bu şekilde, Fethullahçıların organize ettiği başarısız Amerikancı darbe girişimi sonucunda esaslı bir şekilde değişen yeni Avrasya rotasını destekliyor.

 

Genellikle, Türkiye’nin en önemli siyasi etkinliğinin merkezinde bulunuyorsanız, en eski ve en etkili Türk partilerinden birisinin binlerce kişilik kurultayındaysanız, Türk ve Rus siyasal sistemlerinin ne kadar farklı olduğunu anlıyorsunuz. Ve hemen bizim birbirimize ne kadar uygun olduğumuzun ve birbirimizi ne kadar iyi tamamladığımızın bilincine varıyorsunuz.

 

Vatan Partisi’nin Kurultayı, büyük Ankara Arena Spor Salonu’nu dolduran, “Biz Kemal’in askerleriyiz, hayatımızı parti ve Atatürk’ün fikirleri için vermeye hazırız!” diye tek bir ağızdan slogan atan, kendi görüşlerini ve hedeflerini ortaya koymaktan çekinmeyen, Kemal Atatürk’ün fikirlerini savunan binlerce kişilik coşkulu bir kitledir. Hareketin tek yürek olması ve samimiyeti, birlik ve gerçeklik, fedailik ve fikrin üstünlüğü... İşte bunlar Kemalizm’in siyasi göstergesidir. Daha az zaman önce, Fetullahçıların organize ettiği darbe girişimi esnasında, bütün bu insanlar (yalnız birkaç kat daha fazla sayıda) Türkiye şehirlerinin sokaklarına çıktılar. Silahsız bir şekilde, fikrî coşkunluk ve siyasi tutkunlukla, tam anlamıyla göğüslerini kendi ülkeleri için tam bir Amerikan kontrolüne yol açacak olan Amerikan müdahalesine karşı siper ettiler.

 

 

RUSYA YA DA... DARBE?

 

Darbe girişiminin zamanlaması rastgele belirlenmemişti. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan düşürülen Rus uçağı için özür dileyip Rusya ile bozulan ilişkileri süratle düzeltmeye başladığı an, Türkiye’deki ve Washington’daki liberal-küreselleşmeci bataklığın gözünden düştü. Yıllar içerisinde kurulan Fetullah Gülen’in İslam’ı kullanan liberal ağları (Paralel Devlet) Washington’dan emir alarak darbe girişiminde bulunup, Rusya ile yakınlaşmayı önlemek için en hain, küstah ve kaba bir senaryoyu uygulamaya soktular.

 

İşte o anda her şey yerine oturdu. Gerçek, bağımsız ve halkçı Türkiye’nin dostları ve düşmanları bu tarihi savaşta saflarını belirlediler. Bir tarafta liberaller, Gülen’in sözde İslamcıları ve sahte milliyetçiler; diğer tarafta Kemalistler, Avrasyacılar, bağımsız Türkiye’nin vatanseverleri. Önceki yıllarda her iki tarafla da cilveleşen Recep Erdoğan tarihi bir seçim yapmak zorunda kaldı ve darbecilere karşı sokaklara çıkan halkın, Kemalistlerin ve Avrasyacı Rusya’nın yanında yer aldı. Washington’a ve onun kuklalarına, sözde İslamcılara ve Gülen’in komplo ağlarına karşı çıktı.

 

Türkiye’de gerçekleşen 15-16 Temmuz 2016 darbesi, hem Türkiye’nin siyasi sınıfı hem de tüm Türk toplumu için kader anı oldu. Bir tarafta; sokaktaki Kemalistler, Rusya tarafından yürütülen mekik diplomasisi, bütün kritik günlerde Ankara’da bulunan ve bitmek bilmeyen görüşmelerde bulunan, resmi açıklamalarında zor ve karmaşık bir durumda önemli vurgularda bulunan Rusya’nın temsilcisi Aleksandr Dugin, Rus gizli servisinin Erdoğan’a temsilcisi yoluyla aktardığı onun tutuklanması ihtimaliyle ilgili istihbarat, Avrasya seçiminde Rusya ve Türkiye’nin birliği. Diğer tarafta; Gülen’in ajanlarının yönettiği askeri yapı, küreselleşmecilere hizmet eden, bütün devletlerde bulunan Amerikancı elitlerin liberal-demokrat kısmının devamlı ve sadık müttefikleri, İslamcılar ve liberaller, çöken Obama-Clinton liberal bataklık yönetimi yanlısı olan bilim camiasından bir kısım ile siyasi sınıf.

 

 

KEMALİSTLER VE AVRASYACILAR ATLANTİKÇİLİĞE KARŞI

 

Böyle bir siyasi konumlanış, iki anlamlılığa yer bırakmadı. Kemalistler ve Avrasyacılar, Amerikancı darbe planını boşa çıkardı. Bunu Vatan Partisi’nin değişmez lideri Doğu Perinçek de söylüyor ve 75 yaşında partisinin kurultayında bir buçuk saatlik heyecanlı konuşmasıyla salonu “sallayarak” zaman zaman destekçilerini alkış ve slogan yağdırmaya iterek bu yürek birliğini ve Kemalizmin fikirlerini samimiyetle savunmanın altını çiziyor. Kürsüden “Atlantik sistemi Türkiye’ye borçlanma sistemini dayattı ve bağımsızlığını yitirmesine yol açtı. Bizim programımız, Avrasyacılık ve Şangay İşbirliği Örgütü’ne yö- nelme. Bizim en önemli ortaklarımız Rusya ve Çin. Milli bir hükümet kuracağız ve komşularımız Suriye, Irak, İran ve diğer ülkelerle barışı sağlayacağız. Biz doğal şekilde Avrasya ülkesiyiz. Avrasyasız gemimiz yüzmez” dedi. Partililer Doğu Perinçek’in konuşmasını alkışlara boğuyor ve slogan atıyorlar: “Vatan Partisi vatanseverlerin kalesi!”. Ve sonra da “Öncüler Partiye Parti iktidara”. Sözü gelmişken, Vatan Partisi bünyesinde ülkedeki en etkili Kemalistleri barındırıyor: Eski yüksek mevkili devlet adamları ve askerler, mesela kurultayı açan, 2008 yılında Güney Osetya krizi döneminde Amerikan gemilerinin Karadeniz’e girmesine müsaade etmeyen ve bu yüzden hapis yatan Amiral Soner Polat. Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı, diğer emekli askerler, generaller. (Türkiye’de kanun, devlet görevlilerine siyaset yapmayı yasaklıyor.) Onların çoğu hapislerden geçti, en fazla hapis süresini sözde “Ergenekon” davasında Vatan Partisi yöneticileri aldı (eski ismi, Türkiye İşçi Partisi). O zamanlar yüzlerce asker ve parti görevlileri çok uzun süreli hapis cezaları aldılar. 10 yıldan başlayarak Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek için öngörülen üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis.

 

Bugün en etkili Kemalistlerin, Avrasyacıların, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasını isteyenlerin günlerini tüketmek zorunda kaldıkları o hücrelere düşmanları düşmüşlerdir: Fetullahçılar ve hem iktidar makamlarında, hem de şu an iktidar partisi olan AKP’nin de içinde bulunan çok sayıda Amerikan ajanları. Ama şu an AKP’nin kurucusu olan Recep Erdoğan’ın tutumu, Türkiye’de parti kimliğine bakmaksızın, Türkiye’nin bütün vatanseverlerini birleştirecek, halkın güvenini kazanacak milli bir hükümetin kurulması umudunu veriyor. Milli Hükümete katılmak için konulan tek tabu, Amerika yandaşlığı, İslamcılık, liberalizm ve demokratik bataklık, yani bağımsız Türkiye’nin neredeyse sonunu getiren her şeydir. “Milleti birleştiren bir Milli Hükümet kurmaya hazırız. AKP tek başına yönetemez hale geldi. Türkiye’yi dışarıdan yönetenlerin zamanı geçti. Diğer bütün partilerin üyeleri Vatan Partisi’ne yöneldi ve bu Milli Hükümeti kurmak için iyi bir başlangıçtır. İktidar partisi de dâhil bütün millî güçlerle işbirliğine hazırız” şeklinde kurultay kürsüsünden sesleniyor Doğu Perinçek. Bugün Kemalistler ve Erdoğan birlikte olabilirler ve olmalılar. Milli birlik ve dış düşmandan kurtulmak uğruna.

 

 

AYNI PUTİN GİBİ Mİ?

 

Elbette darbe günlerinde ciddi bir gerginlik yaşamış olan Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan böyle bir şeyin tekrarlanmasını istemez. Bu nedenle Türk siyasi arenasını çürümüş, kimseyi tanımayan, saldırgan ve mezhepçi Gülenci ağlardan temizlenme hedefi var, aynı zamanda diğer basit karşıtlarından ve muhaliflerden de. Ve işte burada Erdoğan’a onun eskiden karşıtı ve şimdi ise ortağı ve dostu olan Vladimir Putin’in kurduğu sistem ilham vermiştir, tam da Vatan Partisi’nin kurultayının geçtiği bu günlerde Putin ile tekrar görüştüler.

 

Ama Putin, farklı bir siyasi iklimde. Rusya’nın vatandaşları bu kadar siyasallaşmış değiller, fikirlere bu kadar merakları yok ve herhangi bir ideolojik kavrama sadakatli değiller. Rusya disiplinlidir ve büyük projelere kendisini adapte edebilir, gözlerini liderine yöneltip ve onun kuşkusuz otoritesini ve itiraz kabul etmez iktidar talebini tanır, tabii lider Rusya’yı bağımsızlığa ve büyüklüğe götürdükçe. Ancak Türkiye’de durum hiçbir şekilde böyle değil: Halk gerçekten de kendi kaderini belirlemede doğrudan bir rol alıyor, halk kendi ülkesinin gelişiminin parametrelerini ve temel ayarlarını belirliyor, iktidarın meşruluğu çoğu zaman sokaklarda kanıtlanıyor.

 

Türkiye’de fikir, siyasal tutumun seçiminde belirleyicidir, Rusya’da ise herkes iktidara bakıyor. Türkler, çok duygusallar, çabuk öfkelenirler, ama kin tutmazlar. Ruslar, kapanık, köktencidirler ve kırgınlıklarını unutmazlar. Türkiye’de çok partili sisteme uygun bir ortam var, Rusya’da ise partilere yer yok. Orada partiler alttan, fikir temelinde kuruluyor, bizde ise yukarıdan, otoriter iktidarın dikey yapısının devamıdırlar. Bu yüzden “Putin’in yaptığını” Erdoğan hayata geçiremez. Zaten gerek var mı ki? Bizim siyasal kültürlerimiz çok farklı ve birbirimize benzemeyen duygusal zemine sahibiz. Ama bugün hem Rusya’nın, hem de Türkiye’nin hedefi aynı: Amerikan denetiminden kurtulma, bağımsızlık ve Avrasya seçeneği.

 


TARİHİ HAKLILIK VE ZAFER KAZANANLARIN KURULTAYI

 

Evet, Türkiye uzun süredir Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyor ve NATO üyesi. Ama Batıcı-liberal işgal Rusya’yı da vurdu. Türkiye gibi biz de dış güçlerin kontrolündeydik. O yıllar esnasında Türkiye’nin Kemalistleri ve Rusya’nın Avrasyacıları Atlantik zincirlerden kurtuluşun kaçınılmaz olduğunu, bağımsızlık yoluna girilmesini ve iki taraflı yakınlaşmayı vurguladılar, yani Batı ajanlarının korktuğu ve müsaade etmek istemedikleri her şeyi. Bu yüzden Rusya’daki Avrasyacıları medyada ardı ardına itibarını düşürme kampanyası başlatarak, çamur atarak, saçma sapan mitler yaratarak ve kaynaksız sahte haberleri çoğaltarak kenarlara ittiler ve aşağıladılar. Aynı engellere ve takiplere, hatta daha büyük boyutlarda Türkiye’deki Kemalistler maruz kaldı: Mahkemeler, hapishaneler, iktidarın ve siyasal karşıtların takibatları... Kemalistler de aynı Avrasyacı ilkeler konusunda dirençlilerdi. İşte bu yüzden tarihi seçimin en kritik anında Avrasyacılar ve Kemalistler omuz omuza durdular. Bu yüzden darbe günlerinde Dugin Ankara’da bulunup Erdoğan’ı destekliyordu, bunu “Bloomberg” bile belirtti. Perinçek ise kürsüden NATO’nun en kısa zamanda kovulmasını ve Türkiye’nin Avrasya seçeneğini ilan ediyor, kuşkusuz Putin’i ve Rusya ile yakınlaşmayı savunarak. Bu yıllar içinde ne yapıldıysa, Avrasyacıların ve Kemalistlerin haklılığını ispatladı. Hapishane hücrelerinde ve bodrum katlarında değil de Ankara’nın en önemli alanında yapılan Vatan Partisi’nin kurultayı, zafer kazananların kurultayıdır.

 

Türkiye, artık Trump’ın zaferiyle liberal batak yanlılarının mağlup olduğu Amerika’nın güdümünde değil; Türkiye, Avrasya stratejisi ve Rusya ile yakınlaşma yolunda. “Biz Türkiye’nin yönünü hükümette olmadan değiştirdik, ama hükümette olduğumuz takdirde daha fazlasını yaparız” diye saptadı Doğu Perinçek. Bu Rusya’daki Avrasyacıları da ilgilendirir. Sonunda biz çok kutuplu dünya yanlısıyız ve bu yolda bizi artık hiç kimse durduramaz. Avrasyacılık Rusya’da üstünlük sağlayan bir de- ğerler dizisi oldu, bugün de iktidarın rotasını belirliyor ve Rus toplumunu birleştiriyor. Yarın bu Türkiye’de de gerçek olacaktır. Yarınlar bizlere aittir, Rusya ve Türkiye beraber olacak ve artık bundan geri dönüş yok. 

 

 

VALERİY KOROVİN

RUSYA FEDERASYONU HALK MECLİSİ ÜYESİ VE

JEOPOLİTİK İNCELEMELER MERKEZİ BAŞKANI