UYGULAMALARINIZ ŞÜPHE YARATMAKTADIR, KAFAMIZDAKİ KUVVETLİ ŞÜPHEYİ YOK EDİN!

I. Ergenekon davasına 2 Ekim günü devam devam edildi. Yanlış uygulamalarla kilitlenen dava 5 Ekim gününe ertelendi. Davada Danıştay sanıklarının savunmalarına bir türlü başlanamıyor. Dün Alpaslan Aslan’ın ifadesinin ertelenmesinin ardından bugün de Osman Yıldırım sorgus...

Tarih:

I. Ergenekon davasına 2 Ekim günü devam devam edildi. Yanlış uygulamalarla kilitlenen dava 5 Ekim gününe ertelendi. Davada Danıştay sanıklarının savunmalarına bir türlü başlanamıyor. Dün Alpaslan Aslan’ın ifadesinin ertelenmesinin ardından bugün de Osman Yıldırım sorgusunun ertelenmesini istedi. Osman Yıldırım avukatının yeni atandığını belirterek ifade vermek için 15 gün ek süre istedi. Davada bir türlü ilerleme sağlanamaması Ergenekon sanıklarının tepkisine neden oldu. İşçi Partili sanıkların avukatı Mehmet Cengiz, Danıştay dosyasının Ergenekon davasından ayrılmasını talep etti.
Ergenekon Ana Davasında bugün sorgusunun yapılması beklenen Danıştay saldırganı Osman Yıldırım ifade vermedi. Avukatının dava dosyası hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını söyleyen Yıldırım, kendisine 15 gün süre verilmesini istedi.
Alpaslan Aslan’ın ardından Osman Yıldırım da ifade vermeyince Danıştay saldırganlarının ifadelerine bir türlü başlanamamış oldu.

İşçi Partili sanıkların avukatı Mehmet Cengiz, mahkemeden Osman Yıldırım’ın gizli tanıklığı hakkında bilgilendirilme talebinde bulundu. Osman Yıldırım’ın hem sanık hem de gizli tanık olduğunu hatırlatan avukat Cengiz, Osman Yıldırım'ın kimliğinin açığa çıkmaması için yalan beyanda bulunabileceğini ifade etti. Cengiz şunları belirtti:
“Sanık ve tanık sıfatları aynı kişide birleşemez. Aynı kişi, aynı davada hem sanık hem tanık olamaz. Bu, ceza hukukunun evrensel bir kuralıdır. Bir sanığın bir başka sanığa yönelik suçlaması, olsa olsa “atf-ı cürüm” olur ve buna göre değerlendirilir.
Osman Yıldırım’ın bu dava da “Gizli Tanık - 9” olduğu açığa çıktı. Bu gizli tanığın kimliği ne kadar gizlenirse gizlensin, Mahkemeniz onun gerçek kimliğini bilmek durumundadır ve bilmektedir.
Dün durum farklıydı. Osman Yıldırım, bu davada sanık değildi. Ancak şimdi davaların birleştirilmesiyle bu davanın da sanığı oldu. Dolayısıyla bu davada hem sanık hem de gizli tanık konumundadır. Bu mümkün değildir.
Öncelikle bu durum gözetilmeli ve sanık Osman Yıldırım’ın bu dosyada artık tanık olamayacağı saptanarak bu husus kendisine hatırlatılmalıdır. Böylece gizli tanıklık olanaklarından yararlanamayacağını da bilmelidir.
Bu hatırlatma yapılmaz ise Osman Yıldırım yanıltılmış olur. Bu yanılsamayla Osman Yıldırım, sanık sıfatıyla susmayı, tanık sıfatıyla beyanda bulunmayı tercih edebilir. Aksi halde, “sanık” ve “gizli tanık” sıfatıyla vereceği ifadeler karşılaştırıldığında kimliği açığa çıkacaktır. Bunu önlemek için, ya bunlardan birinde susmak, ya da yalan söylemek zorunda kalacaktır. Bu durum, yargılamayı olumsuz etkileyip maddi gerçekliğin ortaya çıkmasını önleyeceği gibi, Osman Yıldırım’ın hukukunu da zedeleyecektir. Bu da sanığa açıklanmalıdır.
Öte yandan gizli tanıklıkla ilgili yasa hükümleri Anayasa’ya aykırılık savıyla Anayasa Mahkemesi’nin önündedir. İptali kuvvetle muhtemeldir. Bu husus da sanıklar tarafından bilinmelidir.
Keza dün okunan İddianamelerden de açıkça anlaşılacağı gibi, birleştirilen Danıştay dosyası sanıkları ile ilgili sevk maddelerinde herhangi bir değişiklik yoktur. Savcılar, bu sanıkların Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi kararında belirtildiği gibi cezalandırılmaları istenmektedir. Bu husus da adı geçen sanıklar tarafından bilinmelidir.

Danıştay sanıklarının ifade vermemeleri, ek süre isteyerek mahkemenin uzatılması, Ergenekon davası sanıklarının tepkisine neden oldu.
Avukat Mehmet Cengiz, Danıştay Davası ile Ergenekon Davası’nın birleştirilmesinin yargılamayı sabote ettiğini söyledi. Danıştay sanıklarının daha önce ifadelerinin alındığını belirten Cengiz, “eski ifadeleri tekrar etmeye gerek yok. Söylenecek farklı bir şey varsa bu söylenmeli ve dava ilerlemeye başlamalıdır” dedi.

KAFAMIZDAKİ KUVVETLİ ŞÜPHEYİ YOK EDİN!
Duruşmanın talepler bölümünde söz alan İşçi Partililerin savunmanlarından Av. Hasan Basri Özbey şunları belirtti;
Kanun çok açık, kanuna aykırı, kanunda belirlenen usule uygun olmayan yollardan elde edilen delillerin hiçbir şekilde hükme esas alınamayacağı tartışmasızdır.
Türkiye Cumhuriyetinde yürürlükte bulunan yasalar bunu emrediyor. Bu emrin öncelikli muhatabı yargıçlarımızdır.
Müvekkiller Nusret Senem ve Hikmet Çiçek’e yöneltilen suçlamaya dayanak kılınan dört CD!
Dört sahte CD!
Senem’e, Çiçek’e, İşçi Partisi’ne ait olmayan 4 sahte CD!
Senem’de, Çiçek’te, İşçi Partisi’nde bulunmayan 4 CD!
Bizzat Sayın Başkan siz, arama tutanaklarında bulunmadığını tespit ederek duruşmada ifade ettiniz. Sayın Savcılara “arama tutanağında yok ki” dediniz.
Şimdi bu dört sahte CD’ye dayanarak ne ara karar ne de nihai karar verilebilir mi?
Türkiye Cumhuriyetinde yürürlükte bulunan yasalara göre görev yapan hiçbir mahkeme bu sahte CD’ler, arama tutanağında bulunmayan sözde kanıtlara dayanarak karar verebilir mi?
Şimdi arama tutanağında olmayan bu dört sahte CD’nin “dayanılmaz” yoğun şüphesinden söz ederek tutukluluk halinin devamına karar verilmektedir.
Tutanakta olmayan, gerçekte de olmayan bu 4 sahte CD için naip hakim tayin edildi inceleme yapıldı. Bu incelemenin tek bir sonucu olmak gerekir. İki cümleden oluşan inceleme raporu: “BU DÖRT CD ARAMA TUTANAĞINDA YER ALMAMAKTADIR. KANUNA AYKIRI ELDE EDİLEN BU CD’LER HÜKME ESAS ALINAMAYACAĞINDAN İNCELENMESİNE GEREK DUYULMAMIŞTIR.”
Ama maalesef sanki hükme esasa alınabilecekmiş gibi incelenmesi şaşırtıcıdır. Hoş inceleme sonucunda müvekkiller aleyhine çıkan bir sonuç da yoktur.
Bu 4 sahte CD’lerin halen çöpe atılmaması, kuvvetli şüphe garabetinde malzeme yapılması, bizde büyük kuşku yaratıyor.
Tahliye istemlerinin reddinde belirttiğiniz kuvvetli şüphe şimdi bize sirayet etti.
Arama tutanağında olmadığı bu salonda kanıtlanmış, yani çözülmüş aşılmış bir konu, gündeme getirildiği zaman, bunu gündeme getirenden şüphe duymamak mümkün mü?
Hukukçuluğundan, hakimliğinden ve hukuka dayanan bir hüküm vereceği konusunda kuvvetli şüpheler uyanır. Bu şüphemizin giderilmesi şarttır.
Öte yandan Senem ve Çiçek, TCK 326. madde nedeniyle tutuklanmıilar ancak haklarından bu maddeden dava açılmamıştır. Bu koşullarda her iki se suçlanmadıkları bir yasa maddesinden dolayı tutukludurlar. Bunun tek anlamı Senem ve Çiçek'in kanunsuz olarak özgürlüklerinden mahrum edilmeleridir. Bu duruma derhal son verilmeldiri.
Öte yandan bugüne kadar tahliye edilenlerle Senem ve Çiçek'in durumlarını karşılaştırdığımızda da büyük bir haksızlık ve eşitsizlik ile karşılaşmaktayız. Bu haksızlığa da derhal son verilmelidir.
Dünkü duruşmadan sonra 4 saat süreyle müzakereye çekildiniz. Sizden 4 dakikanızı istiyoruz. Senem ve Çiçek'in durumunu incelemek için 4 dakika yeterlidir. Dört dakikanızı ayırın ve onları derhal tahliye edin!