İşçi Partisi Türk devriminin köklerinden kopartılmış akımların içinden, bu tecrübeleri yaşamış büyük birikimi yeniden Atatürk çizgisine oturtmakta ve birleştirmektedir. Bu yeni bir iktidarın habercisidir. Yeni iktidarın programı, kurmayları ve kadroları buluşmaktadır. Yeni iktidarın pratiği de yürütülmektedir.
Aslında bu salondaki birleşim, dünden yarına giden Türkiye gerçeğini ifade etmektedir.
Hazine Kambiyo ve Bankalar eski Genel Müdürümüz ve BM Daimi Temsilci Vekilimiz Ali Kocatürk, ABD’nin New Jersey şehrinden başvurarak partimize üye oldu. Sayın Kocatürk, 1978-1993 arasında hazineyi ve kambiyo rejimini yönetti; İngilizce “Stand-by” dedikleri bizim Türkçe “durhele” dediğimiz anlaşmaları yaptı. Türkiye’yi Daimi Temsilci Vekili olarak Birleşmiş Milletler’de temsil etti.
TÜRKİYE’NİN KURMAY BİRİKİMİ
Türkiye’nin en temiz insanları, tecrübe birikimi, Türk maliyesini yönetmiş, Türk silahlı kuvvetlerinde en şerefli görevleri yapmış, emniyet müdürlüklerinde bulunmuş, Atom Enerji Kurumu’nun başında bulunmuş Prof. Dr. Mehmet Tomaklar, üniversitelerimizin anabilim dalı başkanları, Milli Güvenlik Kurulu’na Kıbrıs, Ege, Kuzey Irak konularında baş danışmanlık yapmış uzmanlar, seçkin düşünürlerimiz ve stratejistlerimiz, sanatçılarımız, Türkiye’nin kurmay birikimi İşçi Partisi’nde toplanmaktadır. Bu çok önemli bir gelişmedir.
TÜRKİYE’NİN ÖZELEŞTİRİSİ
Niçin bu oluyor? Bu, aslında Türkiye’nin özeleştirisidir. Türkiye, aydınlarıyla, kurmaylarıyla, tecrübe birikimiyle özeleştiri yapıyor. Arkada kalan Atlantik çağının, Küçük Amerika döneminin özeleştirisidir bu. Türkiye, devletini kaybetme, milletin parçalanması, Atatürk’ün kurduğu kurumların birer birer yıkılması, vatanımızda vatansızlaştırılma gibi büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Bu büyük tehlikelere karşı vatanımızı, millî devletimizi, milletimizi korumak ve Türk devrimini tamamlamak için, o büyük birikim İşçi Partisi’nde toplanmaktadır.
TÜRKİYE PROGRAMINI DEĞİŞTİRİYOR
Bu bir program değişikliğidir. Türkiye programını ezberini değiştirmeye hazırlanmaktadır. Tekrar 1876, 1908’lerden geçerek 1920’lerde Kemalist Devrimle girdiği çağdaş uygarlık yoluna yeniden yönelme hazırlığına başlamıştır.
Aslında bu katılım, yeni bir programın habercisidir. Eski programın bittiği tükendiği tecrübeyle ispatlanmıştır.
Bizim programımız nedir?
Türk devrimi 19. yüzyılın sonlarından beri kendi tecrübeleriyle ve aynı zamanda uluslararası kaynaklardan ve devrimlerden beslenerek, kendi programını yaratmıştır.
Bu program halkçılık ve milliyetçiliğin toplamıydı. Hüseyinzade Ali Beyler, İsmail Gaspralılar, Yusuf Akçuralar, Ziya Gökalpler, Balkanlarda dağa çıkan o büyük devrimciler, Anadolu’da, Sivas’ta Tokat’ta, Diyarbakır’da halk hareketinin başına geçen 1908 devrimi öncesinin büyük kahramanları, 1920’lerde düşman mitralyözünün üzerine koşarak giden subaylar ve yedek subaylar, Dumlupınar’dan İzmir’e kadar koşa koşa giden dünyanın en hızlı ve en uzun maratonunu gerçekleştiren Mehmetçik, bu programı yarattı.
İŞÇİ PARTİSİ MİLLETİ YENİDEN TARİHSEL KÖKLERİNE KAVUŞTURUYOR
Küçük Amerika döneminde halkçılara dediler ki, “Siz halkçısınız milliyetçilere düşman olacaksınız”. Onları kendi tarihlerinden kopardılar.
Milliyetçilere dediler ki “Siz milliyetçisiniz 200 yıllık Türk milliyetçiliğinin ve Türk devrimciliğinin emperyalizme karşı mücadele geleneğini bırakacaksınız. Mikro milliyetçi olacaksınız. ABD’nin emriyle sırtınızı emperyalizme dönüp etnik gruplarla savaşacaksınız.”
Aynı şekilde Atatürkçülerin önemli bir kesimini de sosyaldemokrat yaparak tarihsel köklerinden koparttılar.
Özetle milliyetçileri halkçılıktan, halkçıları milliyetçilikten ve sosyal demokratları Kemalist devrimci köklerinden koparıp hepsini Amerika’nın neoliberal sisteminin birer piyonu haline getirmişlerdir. Ve Türkiye devrimci köklerinden koparak bu hallere düşmüştür.
İşçi Partisi, milliyetçileri, halkçıları ve Atatürkçüleri tekrar kendi devrimci köklerine kavuşturmaktadır; o büyük birikimi yeniden Türk devrimciliğinin programına oturtmakta ve birleştirmektedir.
YENİ İKTİDARIN PRATİĞİ
Bu, yeni bir iktidarın habercisidir. Yeni iktidarın programı yeni iktidarın kurmayları ve kadroları buluşmaktadır ve yeni iktidarın pratiği de yürütülmeye başlamıştır.
Dış politikadan başlayalım: İsviçre televizyonunun deyimiyle Lozan’da İsviçre devletini dize getirdik. Almanya’da İçişleri Bakanlığından, Berlin polisinden “Ermeni soykırımı yalandır” diyemezsiniz, “Berlin’de yürüyemezsiniz” diye koca koca kararlar çıkarttılar. Alman mahkemelerinden bu kararları iptal ettirdik. Konuşamazsınız kürsüye çıkamazsınız dediler. Berlin’de kürsüye çıkılmıştır. Alman hükümeti de dize getirilmiştir.
Bu eylemler aslında yeni dış politikanın inşasıdır. Avrupa Birliği kapısına bağlanmış ve egemenliğini kaybetmiş, Amerikan ve Brüksel dış politikasının bir ayrıntısı haline gelmiş, Türk denmesi mümkün olmayan bir dış politikanın yerine; bağımsız ve egemen dış politika yeniden kurulmaktadır.
Bu politika somut başarılar kazanmaktadır. Örneğin birkaç gün önce gazete haberlerinde, Rusya’nın Kıbrıs’ta Türkiye’nin yanında yer aldığı haberleri vardı. Bu, İşçi Partisi’nin mücadelesinin sonucudur.
İran’la, Çin’le, Arap ülkeleriyle ve diğer komşularımızla diplomatik görüşmeler yürüterek Türkiye için yeni bir dış politika ürettik. Öyle sözle değil pratikte inşa edilmektedir. Aynı Atatürk’ün Ankara’ya gelmeden önce Sovyetlerle adım adım ilişki geliştirmesi gibi.
TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİNİ İŞÇİ PARTİSİ SAVUNUYOR
Türkiye’nin yeni iktidarının güvenlik politikası da yine yürüttüğümüz pratikte şekillenmeye başlamıştır. Bugün Türk devlet örgütlenmesi içinde yer alan çeşitli kamu kurumları Danıştay’da noktalanan ondan sonra ODTÜ’de ve Atabeyler operasyonunda devam eden ama kökü Şemdinli’de başlayan Diyarbakır’da Türkiye’mizin kepenklerinin kırılması ile devam eden büyük bir operasyona tabi tutuldu. O operasyonda maalesef Türkiye’nin emniyet istihbaratının tepesine geçmiş sicillinde “Fethullahçı” yazılı olanlar kullanıldı. Fethullah Türkiye’nin istihbarat teşkilatının tepesine oturtulmuştur.
Bu koşullarda Türkiye’nin güvenliğini korumak yerine tertipler yapmak, operasyonları ABD’nin Ortadoğu eşbaşkanının emrinde Türkiye’nin milli kuvvetlerinin üzerine yönlendirmek, Kuzey Irakta ve içerde Türkiye’yi savunmak gibi özel görevler yüklenmiş askeri örgütlerimizi yıpratmak gibi uygulamalarda bulunan devlet kurumları vardır. Türkiye’nin güvenliğini bugün İşçi Partisi savunmaktadır. Şemdinli’den başlayan Türkiye’ye yönelik tertipler dizisinin karşısına dikilen İşçi Partisi, yeni iktidarın güvenlik politikalarını üretmekte ve uygulamaktadır.
ABD ve Avrupa, Türkiye’yi hepimizin gözü önünde bir federasyona ve parçalanmaya doğru sürüklerken, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesiyla 24 devletin harita ve rejimleri değiştirilecek diye ilan edilirken, bunu göğüsleyen İşçi Partisi olmuştur. Parti, Bismil’e gitmiştir. Diyarbakır’ın merkezinde, Erzurum Çat’ta köylüyü, ellerinde Türk bayrakları “kahrolsun ağalık yaşasın Cumhuriyet” diye ayağa kaldırmıştır. Böylece Partimiz, Türkiye’nin bütünlüğünü fiilen gerçekleştirmeye başlamıştır.
İŞÇİ PARTİSİ TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK PARTİSİ’DİR
Şimdi bütün bunlara baktığımız zaman, vatanın bütünlüğüne ilişkin politikalar, güvenlik politikaları, dış politika ve ekonomik planda hazırlıklarımız var. Hortumcunun malına el konacak, tefeciye giden bütçenin yarısı yatırıma, bilime ve tarımın desteklenmesine ayrılacaktır. Türkiye yeniden büyük bir ulusal üretim ve kalkınma atılımı içine girecek, Türk bayrağı altında Türk Lirası olacaktır.
İşçi Partisi, bu mücadelenin programını ayrıntılı bir şekilde oluşturmaktadır. Cumhuriyet iktidarı da bir Kurtuluş Savaşı pratiği içinde böyle kurulmuştu. O zaman İstanbul’daki padişah hükümetinin etkisiz hale getirilmesi sayesinde yeni iktidarın politikaları hayata geçirilmişti. Bugün de benzer bir süreç yaşanıyor. Türkiye’nin yeni politikaları İşçi Partisi tarafından hayata geçiriliyor. Bu gerçeğe bakarsak, İşçi Partisi Türkiye’nin en büyük partisidir.
ABD’nin ikram ettiği koltuklara oturabilmek için görücüye çıkan kızlar gibi kendini Washington’a beğendirmeye çalışan partiler, tarihin ıskartaya çıkarttığı partilerdir.
ÖNCÜ PARTİ
Biz ise, Türkiye’nin devrimci örgütlenme geleneğinden geliyoruz. 1876 öncesinde bir avuç insan Belgrad ormanlarında buluşmuş, sonra Tıbbiyenin bodrumlarında fedai örgütlenmesini kurmuş, o örgüt 1918’de gelmiş bir kayaya dayanmış, bu kez yoluna Türk Devrimi Müdafai Hukuk önderliğinde devam etmiştir. 1918’de iki büyük parti vardı ve ikisi de tarihin kenarına atıldılar. Müdafai Hukuk Partisi 1918’de bu koşullarda kuruldu; sonra 30 Ağustos’ta düşmanı denize döktü ve Türkiye’nin kaderini eline aldı. Hepsi Dört yıldır.
Bugün de Türkiye öyle bir sürece girmiştir. Bu dört senedir, on senedir fark etmez. Atatürk devriminin getirdiği sistemin yeniden kurulacağı görülüyor. Bağımsızlıkçılığın, halkçılığın, devletçiliğin, devrimciliğin, aydınlanmacılığın yeniden yürürlülüğe gireceği, Türk devriminin rotasının yeniden ilan edileceği ve uygulanacağı bir tarihsel eşikte bu toplantıyı yapıyoruz.
Partimize katılan yeni kurmaylarımızı, yeni fedailerimizi, “Varlığımız Türk milletine, Türkiye emekçisine armağan olsun” diyen geleneğin temsilcilerini, büyük birikimlerini İşçi Paritisi’ne getirenleri yürekten kutluyoruz. Bu katılımlarla, İşçi Partisi gerçekten İşçi Partisi olmaktadır.
Türkiye’nin 200 bin kişi olarak tanımlayabileceğimiz öncülerin İşçi Partisi’nde buluşması yönünde çok önemli bir atılım başlamıştır. Bugün 253 seçkin arkadaşımız İşçi Partisine üye olmaktadır. 253 seçkin arkadaşımız bu tarihin önünü açacaktır.
ALICILAR DEĞİL VERİCİLER PARTİSİ
Partimiz, artık çok büyük sorumluluklar üstlenmiştir. Yapacağımız hataların bedelleri büyümektedir. Eskiden yapacağımız hatalar kendi boyumuza göre hatalardı; şimdi Türkiye’yi ilgilendiren hatalar olacaktır. Faturasını Türkiye’nin ödediği hatalar olacaktır. Onun için parti olarak burada bayram yapmak yerine ağır sorumluluklar içerisinde olduğumuzun ciddiyetini, vakarını aynı zamanda sevincini paylaşıyoruz.
Hepimliz biliyoruz, burası nimetleri paylaşma yeri değildir. Burası vericiler örgütüdür Onların hepsi ABD güdümlü alıcı partileridir. Almışlardır, hortumlamışlardır. Türkiye’nin bir yıl ötesini iki yıl ötesini düşünmezler. İşte şimdi vericiler ayağa kalkmaktadır.
TARİH YAPANLAR VE TARİH SATANLAR
Verici geleneği tarih yapar. Öbürleri tarih satar. Tarih satanlar satılacak bir tarih bırakmamak üzere. İşte böyle bir dönemde tarih yapıcılar, vericiler İşçi Partisi’nde toplanıyor.
İşçi Partisi dışında büyük bir birikim var. CHP, DSP, MHP, DYP, ANAP ve diğer sol partilerin hepsinin içinde vericiler var. Onlar tek bir partidir aslında, o alıcı partilerinde ayrılacaklar ve verici partisinde buluşacaklardır.
VAKİT DAR
Bu süreci hızlandırmak için, Türkiye’yi yönetecek devrimci birikime, buradan çağrıda bulunuyoruz. Vakit dardır. Nazlanmanın, sallanmanın hiçbir yararı yok, zararı vardır. Biran önce kararlar alınmalıdır; biran önce Türk devriminin öncü disiplini altına girilmelidir.
Türkiye baskınlarla karşı karşıyadır. Ama biz düşmana öyle bir pusu kurduk ki, düşmanın nasıl devrileceğini ve Türkiye’nin Atatürk devrimiyle bir daha ayağa kalkacağını yaşayacağız. Bunun için hazırlıklarımız yapılmaktadır. Kurmaylar birleşmektedir, örgütlenme atağına başlıyoruz. Önümüzdeki dönem Türkiye’nin her ilinde, her ilçesinde, her beldesinde, her köyünde ve her mahallesinde bu vericiler örgütü yani İşçi Partisi olacaktır.
Onun için milletimize buradan müjdeler veriyoruz. İstiklal Marşı’nın ilk sözcüğüyle “Korkma” diye sesleniyoruz. Mehmet Akif’in tarihe yazdığı gibi, “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak”