Türkiye bir yol ayrımındadır: Ya sömürge olmak ve parçalanmak ya da Kemalist Devrim rotasına girerek yeniden tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir ülke olmak

19 Nisan 2008 Cumartesi günü Tekirdağ’da çok önemli bir miting yapılacak. Başta CHP, DSP, SHP ve İP il örgütleri olmak üzere, bu şehirde bulunan hemen hemen bütün demokratik kitle örgütlerinin destek verdiği miting, çok önemli bir gelişmenin başlangıcı olacak gibi görü...

Tarih:

19 Nisan 2008 Cumartesi günü Tekirdağ’da çok önemli bir miting yapılacak. Başta CHP, DSP, SHP ve İP il örgütleri olmak üzere, bu şehirde bulunan hemen hemen bütün demokratik kitle örgütlerinin destek verdiği miting, çok önemli bir gelişmenin başlangıcı olacak gibi görünüyor.
Ergenekon tertibi bilindiği üzere Türkiye’nin antiemperyalist millici güçlerini teslim almak amacına yöneliktir. Hedef emperyalist planlara boyun eğmeyen ulusalcı (millici) kesimleri etkisiz kılmaktır.
Ama Tekirdağ’daki manzara, saldırının amacına ulaşamayacağını gösteriyor.
Adı geçen siyasi Partilerin il örgütlerinin yanı sıra Tekirdağ’da bulunan demokratik kitle örgütleri; Baro, ADD, Ziraat Mühendisleri Odası, Serbest Muhasebeciler ve Muhasebeciler Odası, Halkevi, Tek Gıda-İş, Türkiye Gençlik Birliği Tekirdağ şubeleri ile USİAD Tekirdağ temsilciliği hep beraber Tertip’e karşı Tekirdağ buluşmasını gerçekleştiriyorlar.
Görünen o ki tertip ters tepmiştir. Partiler, demokratik kitle örgütleri ve sendikalar Türkiye’yi savunmak için, Doğu Perinçek ile dayanışma içinde olduklarını göstermek için bir araya gelmişlerdir.
Yurtseverler saldırı karşısında paniklememiş, tam tersine daha büyük bir mücadele iradesi ortaya koyarak bir araya gelmişlerdir.
Doğu Perinçeklerin gözaltına alındıkları 21 Mart gününün hemen ertesinde, başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında çok sayıda Parti ve demokratik kitle örgütü ortak tepkiler gösterdiler.
Tekirdağ’da, tertiplere karşı “Ulusal Egemenlik ve Bağımsızlık Mitingi”nde sergilenen birlik, tutuklamaların hemen ertesinde gösterilen tepkinin geçici bir tepki olmadığını, sağlam ve kalıcı bir ortak zeminin paylaşıldığını ortaya koydu.
Son gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki, Türk milleti; yüzyüze olduğu büyük tehlikeye karşı bir çıkış yolu bulma konusunda oldukça mesafe almıştır.

ALTERNATİF
Yıllardır emperyalizmin ve işbirlikçilerinin uygulamalarına karşı halkın tepkisi, esas olarak kitle örgütlerinin önderliğinde gerçekleşti. Ama bu tepkiler, sadece bir protesto olmanın ötesine geçmedi. Yüzbinlerin ve son Cumhuriyet mitinglerinde olduğu gibi milyonların sokağa çıktığı bu eylemlerde Siyasi Partiler hep destekçi konumunda oldular.
Siyasi Partilerin destekçi konumunda olması ise gerçekte bu eylemlerin zaafını oluşturuyordu. Çünkü iktidarı amaçlamayan kitle hareketi, doğal olarak sadece bir tepkiden ibaret kalır. Oysa Türkiye’nin bugün geldiği aşamada ihtiyaç, AKP’nin karşısında iktidar olabilecek bir seçeneği halkın önüne koyabilmektir.
İktidar seçeneği oluşturmak; siyasi parti veya siyasi partileri zorunlu kılar. Bu bakımdan Tekirdağ Mitingi’nde siyasi Partilerin ön planda olması, aynı zamanda iktidar hedefinin kitle hareketinin önüne konulması anlamına gelmektedir.
Bu bakımdan Tekirdağ mitingi farklıdır ve önemli bir başlangıca işaret etmektedir.

HUKUK CAMİASININ TARİHİ TERCİHİ
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve arkadaşları hakkında açılmış olan dava, Türkiye’nin bir hukuk devleti olup olmayacağını belirlemesi bakımından da önem taşımaktadır.
Perinçek’in polis sorgusu bu açıdan son derece önemlidir. Aydınlık dergisinin yedi ve 13 Nisan tarihli sayılarında İşçi Partisi Genel Başkanı’nın Polis ifadesi yayınlandı. Görüldü ki Polis, Doğu Perinçek’in siyasi görüşlerini, Partisi’nin programını ve yasalara göre izin alarak yaptığı eylemleri sorgulamaktadır.
Yani Polis, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevini üstlenmeye soyunmuştur. Yetki gaspı yapmaktadır.
Mevcut hukuk sistemimize göre siyasi Partiler Anayasa güvencesi altındadır. Program ve politikaları ile yasalar çerçevesindeki faaliyetleri, ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından denetlenebilir.
Türkiye’nin Hukuk camiası, bir bütün olarak tarihi bir sınavdan geçmektedir.
İzmir Barosu’nun savcı Zekeriya Öz’ü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikâyet etmesi, Ankara Barosu’nun, İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem hakkında yalan haberlerle başlayan saldırı kampanyasına tavır alması, İstanbul Barosunun Doğu Perinçek ve arkadaşları ile ilgili olarak sürdürülen yalan kampanyasına, hukuk devletine sahip çıkarak tavır alması son derece önemlidir.
Aynı şekilde eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıları; Vural Savaş ve Sabih Kanadoğlu’nun son derece önemli olan çıkışlarını da unutmamak gerekir.
Şimdi Türkiye’nin yargı tarihinde bir ilk gerçekleşiyor: Bugün için yüzlerce ve çok yakın bir gelecekte binlerce avukatın Ergenekon davasında Doğu Perinçek’in vekâletini üstlenmesi, Hukuk devletinin savunulması açısından son derece önemlidir.
Cumhuriyetin bütün kurumları da tek tek bu tarihi tercihi yapmak durumundadır.
mbgultekin@ip.org.tr