Türkiye, AB üyelik görüşmelerinden derhal çekilmelidir!

Avrupa Birliği ile üyelik görüşmeleri nihayet başladı. Ama daha ilk adımda Türkiye’yi nelerin beklediği de net bir şekilde ortaya çıktı.
Avrupa hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir üyelik kandırmacası ile Türkiye’ye; bir ulus devlet olarak yaşamasını imkansız kılac...

Tarih:

Avrupa Birliği ile üyelik görüşmeleri nihayet başladı. Ama daha ilk adımda Türkiye’yi nelerin beklediği de net bir şekilde ortaya çıktı.
Avrupa hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir üyelik kandırmacası ile Türkiye’ye; bir ulus devlet olarak yaşamasını imkansız kılacak dayatmalarda bulunmaktadır.
AKP Hükümetinin kabul ettiği pozisyon belgesinde yer alan hususlar arasında şu başlıklar da yer almaktadır.
-Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimi’ne bu yılın sonuna kadar limanlarını açmak zorundadır.
- Türk Silahlı Kuvvetleri kontrol altına alınmalı, komutanların askeri konular hariç görüş açıklamaları engellenmelidir.
- Şemdinli olayları ile ilgili olarak yargı sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi sağlanmalıdır.
- Kürt sorununun çözümü konusunda diyalog dahil yeni adımlar atılmalıdır. Dinsel bir azınlık olarak Alevilerin sorunları çözülmelidir.
- Heybeliada Ruhban okulu açılmalı, azınlık vakıflarının mülk sorunları çözülmelidir.

Dayatmaların anlamı
Şimdi bu dayatmaların kısaca ne anlama geldiği üzerinde duralım:
Türk silahlı Kuvvetleri ile ilgili hükümler, emperyalizmin bugüne kadar henüz tam anlamıyla kontrol altına almadığı Türk Silahlı Kuvvetleri engelinden kurtulma isteğini yansıtıyor.
Şemdinli davası konusundaki istek de aynı arzunun ifadesidir. Bilindiği gibi ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri Şemdinli’de patlattıkları bombalar üzerine ürettikleri senaryo ile Kara Kuvvetleri Komutanı sayın Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı suçlamış, hazırlattıkları iddianameye Büyükanıt Paşayı koyarak sanık sandalyesine oturtmak istemiş ve böylece Ağustos ayına gerçekleşecek tayin ve terfilere müdahale etmek istemişlerdi.
Avrupa Birliği şimdi Pozisyon Belgesi’ne koyduğu ifadelerle Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu komploya gösterdiği tepkiyi, “yargıya müdahale” olarak suçlamaktadır.
Gene Avrupa Birliği TSK’nın Laik Demokratik Cumhuriyet”i korumak için gösterdiği hassasiyeti ise, askeri konular dışında konuşmak olarak nitelemektedir.
Kürtler ve Aleviler konusundaki maddeler ise Avrupa Birliğinin Türkiye’yi mezhep ve etnik çatışmalara sürükleme amacından asla vazgeçmeyeceğinin yeni kanıtından başka bir şey değildir.
Ruhban okulu ve azınlık vakıfları konusundaki hassasiyet, AB’nin Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerine, ne kadar önem verdiğinin göstergesidir.
Bazı örneklerini ele aldığımız Pozisyon Belgesi’ndeki maddeler, AB’nin; emperyalist ve Türkiye’nin çıkarlarına yüzde yüz aykırı olan tutumunu hiçbir tartışmaya meydan vermeyecek biçimde ortaya koymaktadır.

AKP halkı aldatmaktadır
Bütün bu dayatmaları kabul eden AKP iktidarı, Rum kesiminin “limanlar hemen şimdi açılsın” dayatmasından sözüm ona geri adım atmasını, bir zafer olarak sunmaktadır. Oysa Rum Kesimi açık bir taktik uygulamıştır. Bu taktik sayesinde yıl sonuna kadar Türk limanlarının Rum gemilerine açılması şartını müzakere belgesine bir kez daha koydurmuştur.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin izolasyonu devam ederken, Türkiye’nin; Kıbrıs Türk’ünün idam fermanı anlamına gelen böylesine bir belgeye imza atması tarihi bir vebaldir.
En büyük aldatmaca ise Müzakere sürecinin başladığı ve Türkiye’nin AB üyeliği yolunda adım attığı yalanıdır.
Gerçekte atılan hiçbir adım yoktur. Müzakere edilen kon “Bilim ve araştırma” başlığı altında ele alınan gerçekte hiçbir önemi olmayan bir kondr. Böyle olmasına rağmen Rum kesiminin dayatması ile ilere gerekirse tekrar b kon başlığına geri dönüleceği müzakere metnine konmuştur.
Bu kadar önemsiz konu başlığında bile Türkiye, Rum kesiminin önünde küçük düşürülmüş bulunuyor. Kaldı ki önümüzdeki süreçte 35 önemli konu başlığı daha bulunmaktadır. Ve bu konu başlıklarının görüşülmesinde sadece Rum Kesimi değil, bir bütün olarak emperyalist Avrupa, Mazlum Türkiye’nin karşısına olacaktır.

Üyelik başvurusu geri çekilsin!
Gerçekte on yıllar sürecek müzakere sürecinde Avrupa’nın gerçek niyeti, bir yandan üyelik vaadi ile Türkiye’yi oyalarken, öte yanan Türkiye’nin bütünlüğünü,egemenliğini, ekonomisini ve istikrarını hedef alan dayatmaları hayata geçirerek Türkiye’nin bütün direncini kırmaktır.
Türkiye’nin görmesi gereken en önemli gerçek budur.
Türkiye’nin yeri, çürümekte ve çökmekte olan emperyalist Avrupa’nın yanı değil, ayağa kalkan ve yükselmekte olan mazlumlar dünyasıdır.
Onun için Türkiye AB üyelik başvurusunu vakit geçirmen geri almalı ve müzakerelerden hemen çekilmelidir.
Önümüzdeki dönem Türkiye’yi yönetecek olan milli hükümet, bu iktidarın AB ile imzaladığı bütün belgeleri geçersiz ilan edecektir.