Türban savaşı açarak ve Ergenekon tertibiyle Türk Ordusu’nu iç cepheden vurmaya kalkışan Tayyip Erdoğan’ın yanında Devlet Bahçeli de bilinen yerini aldı. Devlet Bahçeli, AKP’nin gizli koalisyon ortağı rolünü sürdürüyor. Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli ikilisi, yıllardan beri aynı misyonu paylaşıyorlar. ABD’nin BOP İkilisi’nin, 2002’de Türkiye’nin erken seçime götürülmesinde, 22 Temmuz 2007 seçiminden sonra Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkartılmasında, Ordu Kara Harekâtı yaparken içerde Türban cephesi açarak kargaşalık kışkırtma girişiminde ve şimdi de Ordu’nun yıpratılmasında, ortak bir misyon üstlendikleri apaçık ortaya çıkmıştır. Bu misyon, ABD’nin Kuzey Irak’taki Kukla Devleti kurma planına hizmet etmektir. Tayyip Erdoğan, üstlendiği misyonu “BOP Eşbaşkanlığı” sıfatıyla tanımlarken, Devlet Bahçeli de, MHP Seçim Beyannamesi’nin 121. sayfasında, “ABD’nin stratejik ortaklığı görevi”ni en iyi kendisinin yapacağını ilan etmişti. PKK da onlarla birlikte ABD’nin stratejik hedeflerini benimsediğini açıklamıştır ve BOP’u desteklemektedir.
ÖZETLER
• Tayyip Erdoğan, kendi ağzıyla 11 ayrı konuşmasında itiraf ettiği BOP Eşbaşkanlığı görevini, TSK’nın hava ve kara harekâtları sırasında da sürdürmüştür.
• Türk Ordusu, vatanı savunma kararlılığını ortaya koymuştur; ABD’nin sınırlarını çiğnemiştir; Kukla Devleti ilan etme hazırlıklarına etkili bir darbe indirmiştir ve PKK’nın o alandaki üslerini dağıtmıştır. Devlet Bahçeli, Orduya karşı psikolojik savaş açarken, hangi örtüleri kullanırsa kullansın, sonuç olarak ABD’nin gösterdiği hedefe vurmaktadır.
• Devlet Bahçeli, Türbana ilişkin Anayasa değişikliğinde PKK’nın güdümündeki DTP ile aynı cephede buluşması da rasylantı değildir. Dikkat edilirse, en canalıcı konularda, Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve DTP/PKK yönetimi yan yana geliyorlar. Onları buluşturan, ABD’nin stratejik ortaklığı misyonudur.
• ABD, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sağlayan harekâtın cepheden karşısında olduğunu ortaya koymuştur. ABD, yalnız Irak’ı değil, Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalist devlettir. Türk Ordusu, Kuzey Irak’ta ABD ile cephe cepheye gelmiştir. Bu nedenle bu büyük mücadelenin molalar verilerek devam etmesi doğaldır.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 5 Mart 2008 günü basına aşağıdaki açıklamayı yaptı:
SINIR ÖTESİ KARA HAREKÂTININ BAŞARILARI
Öncelikle belirtelim: 21 Şubat 2008 günü başlayan Sınır Ötesi Kara Harekâtı, durdurulmuş olmasına rağmen, bir hafta içinde ulaştığı sonuçlar açısından başarılıdır. Türk Ordusu, vatanı savunma kararlılığını ortaya koymuştur; ABD’nin sınırlarını çiğnemiştir; Kukla Devleti ilan etme hazırlıklarına etkili bir darbe indirmiştir ve PKK’nın o alandaki üslerini dağıtmıştır.
Orduyu hedef alan psikolojik harekât, işte bu başarılar nedeniyledir ve doğrudan doğruya ABD güdümlüdür. Bu psikolojik harekâtı yürütenler, milletin duygularını paylaşmıyorlar; apaçık görülmektedir ki, bozguncularla aynı konumlarda buluşuyorlar.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne güvenimiz daha da güçlenmiştir. Vatan uğruna canlarını feda eden şehitlerimiz milletimizin kalbine gömülmüşlerdir.
ABDULLAH GÜL’ÜN ABD İLE GİZLİ SÖZLEŞMESİ BOZULDU
16 Aralık 2007 günü başlayan hava harekâtı ve 21 Şubat 2008 günü başlayan Kara Harekâtı, 2002 yılından bu yana bir dönüm noktasıdır. Abdullah Gül’ün 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile yaptığı “2 sayfa 9 maddelik’ gizli anlaşma bozulmuştur. Hukuken “hizmet sözleşmesi” değerinde olan bu anlaşmaya göre, Türk Silahlı Kuvvetleri Irak’ın kuzeyine harekât yapmayacaktı. Abdullah Gül’ün bu anlaşması artık yalnız kendisini bağlamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD’nin sınırlarını geçmiştir. Bu, çok önemli bir başlangıçtır.
MOLA VERİLDİ, HAREKÂTLAR DEVAM EDECEKTİR
Harekâtın ABD’nin baskı ve tehditleri hesaplanarak durdurulduğu ortadadır. ABD Savunma Bakanı Gates’in gelişi TSK’nın kararını etkiledi mi sorusu önemli değildir. Çünkü Gates gelmese de, ABD harekâtın durdurulmasını en yüksek ağızlardan dile getiriyordu. En son Bush, Türk Ordusuna harekâtı durdurun çağrısı yapmıştı. Çünkü kara harekâtı, ABD’ye rağmen yapılmıştı ve ABD’nin ısrarlı baskı ve tehditleri değerlendirilerek harekâta ara verildi.
Süreç inişli çıkışlıdır. Önemli olan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, ABD’nin dünya ve bölge ölçeğindeki açmazlarını iyi hesap ederek inisiyatifi ele geçirmiş olmasıdır. ABD maliyesi derin bir krize yuvarlanmıştır ve ABD ordusunun savaşmak istemediği Washington yönetimi tarafından saptanmıştır. Bu koşullarda, harekâtın durdurulması, bir moladır. Harekâtlar devam edecektir.
ABD’NİN PKK’YI DESTEKLEMEYE DEVAM ETTİĞİ ORTAYA ÇIKTI
Bu harekâtın en büyük kazancı, son zamanda ortaya atılan “ABD’nin PKK’dan vazgeçtiği” yolundaki uydurmaları ve hayâlleri yerle bir etmesidir. ABD, elindeki bütün baskı araçlarını gündeme getirerek, kara harekâtını sınırlamaya ve durdurmaya çalıştı. O kadar ki, Türk Ordusu’na karşı Duhok ve Erbil’e çok büyük bir askerî yığınak yaptı.
Bütün Türkiye, toprak bütünlüğümüzü hedef alan esas gücün ABD olduğunu şimdi daha iyi öğrenmiş bulunmaktadır. ABD, bölücü terör örgütünü her kritik durumda kurtaran güçtür. ABD, önleyemediği kara harekâtının durdurulması için elindeki bütün olanakları harekete geçirmiştir. Kuşkusuz Türk Ordusu bunları hesaplayarak harekâta başladı ve duracağı yeri saptamak da elbette onun görevidir.
Herkes görmekte ve bilmektedir ki, ABD; yalnız Irak’ı değil, Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalist devlettir. Bu nedenle Türkiye’nin vatan savunması, ABD’ye direnme meselesidir. Kürt meselesi de, artık öncelikle ABD işgalciliğine karşı mücadele meselesidir.
BOP EŞBAŞKANI TAYYİP ERDOĞAN HAREKÂTI
TÜRBAN SAVAŞIYLA VE “ERGENEKON OPERASYONUYLA” İÇERDEN HANÇERLEDİ
Tayyip Erdoğan, kendi ağzıyla 11 ayrı konuşmasında itiraf ettiği BOP Eşbaşkanlığı görevini, TSK’nın hava ve kara harekâtları sırasında da sürdürmüştür.
Bilindiği gibi, Genelkurmay Başkanı 12 Nisan 2007’de sınır ötesi harekâtın şart olduğunu açıkladı. Bunun üzerine, Tayyip Erdoğan, “Şimdi Türkiye’deki 5 bin teröristle mücadele halledildi mi, Kuzey Irak’taki 500 kişiyle uğraşma safahatine gelinecek” diyerek, BOP Eşbaşkanı konumundan suçlamada bulunmuştu. Bu suçlama, ABD’nin ve PKK’nın Türk Ordusu’na karşı psikolojik savaş konularının başında yer alır. Ancak Tayyip Erdoğan, sınır ötesi harekâta cepheden karşı koyamayınca, TBMM’den izin çıktı. Bununla birlikte Tayyip Erdoğan, BOP Eşbaşkanlığını, hava ve kara harekâtları aşamasında da sürdürdü. Tarih tarih verelim:
Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak’ın kuzeyine 16-22-26 Aralık 2007 ve 15 Ocak 2008 tarihlerinde hava harekâtları uyguladı. Hava akınları yapılırken, Tayyip Erdoğan 14 Ocak günü İspanya’da yaptığı açıklamayla türban savaşını başlattı. Böylece ABD, BOP Eşbaşkanlığı aracılığıyla Türk Ordusu’nu iç cepheden vurmaya başladı.
Türk Ordusu, 21 Şubat 2008 günü kara harekâtına başladı ve ertesi günü kamuoyuna açıkladı. Aynı gün Abdullah Gül, türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasının önünü açan Anayasa değişikliğini onayladı ve Celal Talabani’yi Türkiye’ye davet ettiğini açıkladı. TSK, bir kez daha iç cepheden ateş altına alınıyordu.
BOP Eşbaşkanlığı, yalnız turban çatışmaları başlatma girişimiyle değil, Ergenekon operasyonuyla da açıkça Türk Ordusu’nu ve millî güçleri vurmaya çalıştı.
Türk Ordusu vatan savunması yaparken, içerde bu vatan savunmasını sırtından hançerlemeye yönelik bir kaos ortamı yaratma girişimi herkesçe saptandı.
BOP İKİLİSİNİN PAYLAŞTIĞI MİSYON
Devlet Bahçeli’nin Kara Harekâtı’nın bitirilmesinden sonra Türk Ordusu’na karşı yürüttüğü psikolojik harekât, Kara Harekâtı sırasındaki uygulamalarının bir devamıdır. Türban savaşı kışkırtmasıyla Ordunun arkadan vurulması girişiminde, Devlet Bahçeli Tayyip Erdoğan’ın yanında yer aldı. Emekli subaylara şiddete kadar varan uygulamalar, bütün milletin gözleri önünde sahnelenmiştir. Ergenekon tertibinin de Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli ikilisinin ortak gayreti olduğu bilinmektedir.
Devlet Bahçeli, AKP’nin gizli koalisyon ortağı rolünü uzun zamandır sürdürüyor. Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli ikilisi, yıllardan beri aynı misyonu paylaşıyorlar. Bu misyon, ABD’nin Kuzey Irak’taki Kukla Devleti kurma planına hizmet etmektir. Tayyip Erdoğan, üstlendiği misyonu “BOP Eşbaşkanlığı” sıfatıyla tanımlarken, Devlet Bahçeli de, MHP Seçim Beyannamesi’nin 121. sayfasında, “ABD’nin stratejik ortaklığı görevi”ni en iyi kendisinin yapacağını ilan etmişti.
İşte ABD’nin BOP İkilisi’nin ortak misyonunu sergileyen olgular:
1. Devlet Bahçeli, 2002’de Türkiye’yi erken seçime götürerek, ABD’nin savaş takviminin uygulanmasındaki görevini yerine getirdi ve Abdullah Gül-Tayyip Erdoğan ikilisini iktidar yaptı.
2. Devlet Bahçeli, 22 Temmuz 2007 seçiminden sonra Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkartılmasında yine başroldeydi.
3. Devlet Bahçeli, Ordu Kara Harekâtı yaparken içerde Türban cephesi açarak kargaşalık kışkırtma girişiminde de Tayyip Erdoğan ve DTP/PKK’yı yalnız bırakmadı.
4. Devlet Bahçeli, şimdi de Ordu’nun yıpratılmasında da Tayyip Erdoğan’la görev bölüşümü içindedir. Devlet Bahçeli, Orduya karşı psikolojik savaş açarken, hangi örtüleri kullanırsa kullansın, sonuç olarak ABD’nin gösterdiği hedefe vurmaktadır.
TÜRK ORDUSUNA KARŞI CEPHE TUTAN GÜÇLER:
ABD- TAYYİP ERDOĞAN-DEVLET BAHÇELİ- İSRAİL- PKK-BARZANİ-TALABANİ
Devlet Bahçeli, Türbana ilişkin Anayasa değişikliğinde PKK’nın güdümündeki DTP ile aynı cephede buluşması da rastlantı değildir. Dikkat edilirse, en canalıcı konularda, Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve DTP/PKK yönetimi yan yana geliyorlar. Onları buluşturan, ABD’nin stratejik ortaklığı misyonudur.
Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin Türk Ordusu’nu yıpratmaya yönelik psikolojik harekâtta da DTP ve PKK ile aynı cepheden hareket ettikleri, apaçık ortaya çıkmıştır.
Türk Ordusu’nun hava ve kara harekâtlarına karşı cephe tutan güçler kendilerini eylemleriyle ortaya koymuşlardır: En başta ABD, ABD’nin BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD ile stratejik ortaklığı savunan Devlet Bahçeli, İsrail, PKK, Barzani ve Talabani.
HEDEF: IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ
Genelkurmay Başkanlığı, Kara Harekâtının başlangıcında 23 Şubat 2008 günü yaptığı açıklamada, Irak’ın toprak bütünlüğüne vurgu yapmıştı. Harekâtın hedefinin PKK’dan kapsamlı olduğunu, ABD de saptadı ve yine Barzani ve Talabani de korku içinde dile getirdiler.
Irak, Suriye, İran ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünün birbirlerine sımsıkı bağlı olduğu, 1990 ve 2003 savaşlarından bu yana daha da iyi anlaşılmıştır. ABD’nin Irak işgali ve kuzeyde bir Kukla Devlet kurması, Türkiye için birinci ve tek tehdittir. O nedenle vatanın bütünlüğü için mücadele uzun vadeli ve kapsamlıdır. ABD işgali ve bölücülük, bölünmeyi silahla dayatmışlardır. O nedenle askerî yöntem, biz istemediğimiz halde dayatılmıştır. Ortadoğu’nun bu koşullarında silahsız milletler ayak altında kalır ve kalmaktadırlar. Meselenin çözümünde askerî yöntem anahtardır. Toplumsal, ekonomik ve kültürel çözüm ise, vatanımızın ve milletimizin bütünlüğünü sağlam zemine kavuşturacaktır.
VATAN ABD’DEN KORKARAK VEYA ABD’NİN İZNİYLE SAVUNULAMAZ
Türk milleti olarak ve Türkiye’nin güvenliğinden sorumlu kurumlar olarak, şu gerçeği artık bütün çıplaklığı ve boyutlarıyla kafamıza en kalın harflerle yazmamız gerekiyor:
Bu vatan, ABD’den korkarak savunulamaz. Çünkü vatanı tehdit eden güç, ABD!
Bu vatan, ABD’nin izniyle de savunulamaz. Çünkü ABD, Türkiye’nin vatan ve millet bütünlüğünü ortadan kaldırmak istiyor!