Türk-iş Başkanlar Kurulu, 23 Aralık günü yaptığı toplantıda son derece önemli kararlar aldı. Buna göre Türk-iş’e bağlı bütün sendikalar, 25 Aralık günü işe bir saat geç başlayacak ve ondan sonra bir ay boyunca her Cuma günü eylemlerini birer saat artırarak işe geç başlayacaklar.
İşe geç başlama eyleminin yapıldığı günlerde bütün illerde işçiler, iş çıkışında AKP il binaları önünde, Hükümetin işçilere karşı tutumunu protesto edecekler.
28 Aralık günü Türk-iş’e bağlı sendikaların profesyonel yöneticileri Güven Park’ta toplanarak TBMM’ne yürüyecekler. Ardından 28 ve 29 Aralık günlerinde Türk-iş Genel Merkezi’nde eylemlerini sürdüren işçilerle birlikte olacaklar.
Türk-iş Başkanlar Kurulu, emek örgütleri başta olmak üzere bütün duyarlı çevreleri kendileriyle dayanışma içinde olmaya çağırdı.
Bu arada yeniden toplanarak önümüzdeki döneme ilişkin yeni eylemleri içeren yol haritasını belirleyecek.
Ve Türk-iş bütün bu eylemleri sadece Tekel işçileri ile dayanışma için değil, önümüzdeki dönem için gündeme alınmış şeker, enerji ve ulaştırma işkollarındaki özelleştirmelerin durdurulması amacıyla yapacağını da ilan etti.
Şimdi bu kararların ne anlama geldiğine bakalım:
1. Artık eylem alanı, sadece Abdi İpekçi Parkı veya Türk-iş binasının önü değil, bütün Türkiye’dir. Sadece Tekel işçileri ve onların aileleri değil, bütün emekçilerin katıldığı eylemler olacaktır.
Yani işçiler eylemli olarak AKP iktidarıyla karşı karşıya gelmişlerdir. Bu durumun, AKP iktidarının baş aşağı doğru gidişinde önemli bir kilometre taşı olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.
2. Türkiye, Genel Greve gitmektedir. 25 Kasım’da kamu çalışanlarının bir günlük iş bırakma eylemi sırasında Genel Grevin ayak sesleri duyulmuştu. İşçi sendikalarının yöneticileri, eylem alanlarında kamu çalışanları ile dayanışma içinde olduklarını açıklamışlardı.
Kamu sendikaları, talepleri karşılanmazsa yeniden greve gideceklerini de söylemişlerdi. Ama bilindiği üzere talepleri karşılanmadı. Ekonomik krizin derinleştiği koşullarda karşılanmayacağı da açık. Dolaysıyla önümüzdeki dönem, kamu emekçilerinin yeni eylemlerine sahne olacaktır.
Gelişmeler, işçilerin ve kamu emekçilerinin ortak eylemlerine doğrudur. “İşçi memur elele genel greve” sloganının hayata geçirileceği günler önümüzdedir.
3. Emekçi hareketi doğrudan doğruya AKP’ye yönelmiştir. Tekel işçilerinin eyleminde son günlerde ileri çıkan sloganlar hep iktidarı hedef almaktadır. “Silkele Türk-iş, Hükümet düşecek” sloganı hedefi çok açık olarak belirlemektedir.
Günün görevi, AKP iktidarının yıkılmasından sonra yerine nasıl bir Hükümetin geleceği sorusunun işçi hareketi tarafından doğru bir şekilde yanıtlanmasını sağlamaktır.
AKP iktidarının yerini; tam bağımsızlık politikasından yana, halkçı devletçi ekonomi politikasını uygulayacak bir milli hükümetin alması Türkiye’nin yararına olacak biricik çözümdür.
İşçi hareketi siyasallaşmaktadır. Bu gelişme, işçi sınıfının sendikal örgütlenmenin ötesinde iktidar olmayı amaçlayan siyasal örgütlenme alanında adım atacağı anlamına gelir.
4. Türk-iş’in “özelleştirmelerin durdurulması” talebi, mücadelenin önümüzdeki dönemde şeker, enerji, karayolları vb. işkollarındaki yeni işçi kesimlerini de kapsayarak genişleyeceğini göstermektedir.
Kısacası Ankara’da tekel işçilerinin, İstanbul’da itfaiyecilerin saldırıya uğraması ile ortaya çıkan tablo, bundan sonra her iş kolundan işçiler ve tüm emekçiler için söz konusu olabilecektir.
Mücadele şiddetleniyor ve bütün ülkeye yayılıyor.
5. Tekel işçilerini sadece diğer emekçiler değil, toplumun bütün kesimleri desteklemektedir. Özellikle Cumhuriyet mitingleri ile alanlara çıkan toplum kesimleri ve bu eylemlere önderlik eden demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler; emekçilerin mücadelesine destek verdiler.
Emek örgütlerinin eylemde güçlerini birleştirmelerinden sonra, şimdi de emek örgütleri ile ulusal mücadelede öne çıkan siyasi partiler ile demokratik kitle örgütlerinin eylem birliği Türkiye’nin gündemine gelmiştir.
6. Ve nihayet Türk-iş, almış olduğu kararla, belki de sendikacılık hareketinin kaderini etkileyecek bir adım atmış oldu. 1980 öncesinde 45 milyon toplam nüfus içinde beş milyon civarında olan sendikalı işçi sayısı, aradan geçen 30 yılın sonunda nüfus 70 milyona çıkarken 500 bin civarına indi.
Sendikalı işçi sayısındaki bu büyük düşüşte, Türk-iş’in başta özelleştirmelerden yana tavır almasının ve daha sonra da özelleştirmeye karşı mücadele eden işçileri yalnız bırakmasının büyük payı vardır.
Bugün ise Türk-iş, ilk defa bir bütün olarak özelleştirmelere ve işten atmalara karşı doğru bir tavır almaktadır. Bu tavır aynı zamanda sendikacılığı da kurtaracaktır.