TEORİ Dergisinin Aralık 2006 sayısı bayilerde. Dergide bu ay İşçi Partisi Merkez Komitesi tarafından 7.Genel Kongreye sunulmak üzere hazırlanan “Tüzük ve Milli Hükümet Programı Önerisi” ağırlıklı olarak ele alınıyor. Bu kapsamda İP Genel Sekreteri Ferit İlsever, İP Merkez Komitesi Üyesi Niyazi Işık, Tunca Arslan ve Şükrü İzmirlioğlu’nun yazıları yer alıyor. Ayrıca Amiral (E) Tanju Erdem’in “Emperyalizm ve Türkiye” ve Atatürk'ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek’in “Milletin bağımsızlığını korumak ordunun görevidir” başlıklı makaleleri yer alıyor. Yazı özetlerini aşağıda sunuyoruz. Dergide İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Merkez Komitesi’nin görüş ve tartışmasına sundukları “7.Genel Kongre Rapor Taslağı”da yer alıyor. Rapor taslağının tamamı yukarı sütunlarda yayınlanmıştır.
Ferit İlsever:Tüzük ve Program Taslağı, Türk Devrimi’nin dinamiklerini birleştiriyor
İşçi-Partisi Genel Sekreteri Ferit İlsever'in Partinin son Tüzük-Program taslağı üzerine
çeşitli ilçe kongrelerinde ve danışma toplantılarında yaptığı konuşmanın özeti aşağıdadır.
İlsever ayrıntılara girmeden Tüzük-Program taslağının genel doğrultusuyla ilgili görüşlerini
"İşçi Partisi Tüzük-Program Taslağı Üzerine" başlığıyla kaleme aldı.
İşçi Partisi'nin yeni Tüzük-Program taslağı, Türkiye'nin bugünkü koşullarının dayattığı ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla hazırlandı. Bu koşullar ve ihtiyaçlar nelerdir?
1. ABD bölgemizde ve Türkiye'de yıprandı. Küçük Amerika süreci sarsıntı geçiriyor. ABD Ortadoğu'yu ve Türkiye'yi bölmek amacıyla yeni haritalar yapıyor, planlar hazırlıyor.
2. Millet uyanıyor. ABD ve AB'nin ipliği pazara çıktı. Milli hareket yükseliyor.
3. Milli iktidar önümüzdeki dönemde Türkiye'nin gündeminde.
Temel soru şudur: Bu koşullarda emperyalizme karşı en iyi hangi yolla ve araçla mücadele eder ve başarı kazanırız? Bu sorunun da yanıtı özetle şöyledir:
1. Öncüleri örgütleyip partileşerek,
2. Milleti seferber edip örgütleyerek,
3. İktidar olarak.
Program Çözümlerden Oluşur
Üçüncü maddeden başlayalım. Milli iktidar olayı öncelikle nesnel koşulların bir gereğidir. Önümüzdeki dönemde bu ihtiyaç döne döne gündeme gelecektir. Milli iktidarın kurulması için, nesnel koşulların olgunlaşmasından sonraki temel sorun öncülerin bir program temelinde partileşmesidir.
Burada parti sözcüğünün altını özellikle çiziyoruz. Yani bir fikir kulübünden veya Kuvayı Milliye derneğinden değil, bir veya bir kaç sınıfın, ya da bugün olduğu gibi, milletin egemenliği için mücadele eden öncü, siyasal kuruluştan söz ediyoruz. Egemenliği kullanacak aygıt iktidar olduğuna göre, bugünkü temel ihtiyaç milli iktidarın programını yaparak, bu program temelinde örgütlenmektir. Çünkü iktidar iddiası ve hedefi programla, yani çözümlerle ortaya konulur ve hayata geçirilir.
İktidar hedefi olmayan kuruluşların programı iyi dileklerle, sonsuz taleplerle ve "ileri" vaatlerle doludur. Oysa devrimci partinin programını, bugün iktidar olunca uygulayacağı çözümler oluşturur. Partiler için de devrimciliğin ölçütü esas olarak pratiktir. Ancak programının bu açıdan sorgulanması da partinin niteliği hakkında bir fikir verebilir.
Hele milli iktidarın gündemde olduğu koşullarda, programın doğrudan çözümlere yoğunlaştırılması bir zorunluluktur. Bu yoğunlaşma, parti programının gözden geçirilerek daraltılmasıyla mı, yoksa alt programlar üreterek mi olur, bunu ülkenin koşulları ve mücadelenin ihtiyaçları belirler. Türkiye'de süreç, İşçi Partisi programının daraltılması ve inceltilmesiyle gelişti. İşçi Partisi programının inceltilmesi ve milli iktidar hedefinde yoğunlaştırılması, partimizin iktidar olma iradesinin en somut ifadesidir. Öte yandan, çözümlerde yetkinleşen parti, iktidar mücadelesini büyük ölçüde kolaylaştırıyor.
İP MK üyesi Niyazi Işık : Tüzük ve Program Taslağı üzerine fikir ve eleştirilerim
İşçi Partisi Başkanlık Kurulu’nun hazırlayıp tartışmaya açtığı Tüzük Program Taslağı (TPT) Partimiz içinde büyük bir şaşkınlık ve derin bir etki yarattı. Tarihi önemde olan yeni TPT’ğının partiyi büyük ölçüde etkilemesinin temel nedeni, TPT’da yeni bir öncü parti modelinin önerilmesiydi. Yeni modele göre, Milliyetçi, Halkçı, Bilimsel Sosyalist birikim aynı Tüzük ve Program etrafında örgütlenecekti. Bu model, uluslararası devrimci hareketin ve Türkiye’nin tarihinde tektir.
Yeni önerilen öncü parti modeli ve yeni TPT’da yer alan temel sorunlarla ilgili fikirlerimi ortaya koymadan önce iki mesele üzerinde durmak istiyorum. Mevcut tüzüğümüzden farklı olarak, yeni bir TPT hazırlanması hangi ihtiyacı çözmeye hizmet edecek? Mevcut tüzüğümüz hangi meselelerde farklı yeni anlayışlarla ele alınacak? Yeni tarlağın dayandığı temel fikirler nelerdir? Bu sorulara cevap olacak bir gerekçenin olmayışı taslağın eksikliğidir. 7. Kongre’ye sunulacak TPT’nin giriş bölümünde GEREKÇE mutlaka yer almalıdır. Taslağın giriş bölümünde olmayan gerekçeyi, Genel Başkanımız Doğu Perinçek’in kendisiyle yapılan roportajdan öğrendik. Ayrıca taslakla ilgili 30 Eylül-1 Ekim 2006 tarihlerinde yapılan Tüzük ve Program Sempozyumu ve 2 Ekim 2006 tarihindeki MK toplantısında taslakla ilgili yapılan tartışmalarda taslağın hangi ihtiyaca dayanarak hazırlandığını, yani taslağın hazırlanış gerekçesini etraflıca öğrendik.
Şükrü İzmirlioğlu: Şartlar dayanacağımız tabanı genişletmeye zorluyor
Öncelikle son zamanlarda İşçi Partisi’ne katılanların mevcut tüzük ve program temelinde partiye üye oldukları savınıza katılmıyorum. Bence 253 öncü aydının ve son zamanlardaki diğer katılımların sırrı İşçi Partisi’nin Milli Hükümet Program önerisi ve bu doğrultudaki eylem pratiğidir. İşçi Partisi’ne gelen çok farklı ideolojik-politik kökenden yurttaşlarımızı birleştiren sosyalizm midir yoksa Kemalizm mi? Rauf Denktaş, Zekeriya Beyaz, Mehmet Gül gibi şahsiyetler altı ok programını savunduğumuz ve eylem pratiğimize yansıttığımız için eylemlerde bizimle yan yana durdular, yoksa sosyalizmi hedeflediğimiz için değil.
Tunca Arslan’ın da vurguladığı gibi mevcut tüzük ve program sosyalizmi hedefliyor. Mevcut tüzüğün başlangıç cümlesi “İşçi Partisi, Türkiye işçi sınıfının, köy ve kent emekçilerinin ve sosyalist aydınların öncü partisidir” diyerek sosyalist bir parti kimliği tanımlıyor. Yine mevcut programın başlangıcında Amaç ve İdeoloji başlığı altında “İşçi Partisi’nin amacı, işçi sınıfı önderliğinde, işçi-köylü ittifakına dayanan emekçi halk iktidarı altında sosyalizmi kurmak ve bu yoldan sınıfsız toplumun gerçekleştirilmesine önderlik etmektir” diyerek sosyalizm kurma hedefi açıkça belirtiliyor. Peki ama biz oy için kitlelere giderken neden bu programla gitmedik de milli hükümet programıyla gittik?
Tunca Arslan: Yeni Tüzük ve Program önerisiyle ilgili fikirlerim
İşçi Partisi’nin, özetle “Bağımsızlık, Devrim, Sosyalizm”i hedefleyen, partinin eylem kılavuzunun Bilimsel Sosyalizm olduğuna vurgu yapan ve sınıfsız toplumu amaçlayan mevcut programının, Türkiye’deki bilimsel sosyalist, halkçı ve milliyetçi öncü güçleri birleştirebilecek kapasite ve güçte olduğu, CHP, DSP, MHP, TDKP vb çok farklı ideolojik-politik kökene sahip çok sayıda yurttaşımızın, son yıllarda partimize üye olmasıyla da kanıtlanmıştır. Son olarak birkaç ay önce, aralarında kamuoyunca yakından tanınan isimlerin de bulunduğu, geçmişleri, meslekleri, konumları itibariyle büyük farklılıklar arzeden, tam da “milletin geniş kesimlerini” temsil eden 253 yeni üye, mevcut program temelinde partiye kayıt olmuştur.
Herhangi bir partiye üye olmanın ilk şartı, program ve tüzüğün kabul beyanıdır. Ardından parti disiplinine uymak, yani kabul edilen program ve tüzük doğrultusunda çalışmak, buna uygun bir yaşam tarzı sürmek gelir. Bütün bu yeni üyelerin, mevcut program-tüzüğü okumadan ya da kısmen kabul ederek, deyim yerindeyse “pazarlık yaparak”, program ve tüzüğün ilk kongrede değişeceğine dair söz alarak vb İP üyesi oldukları düşünülemeyeceğine ve bu mümkün olamayacağına göre, halen geçerli olan temel parti belgelerinin, bugün dünyanın ve Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar açısından esas olarak “birleştirici olduğu”, daha doğrusu milleti birleştirebilecek tek program olduğu açıktır. 253 yeni üyeyi kucaklayan bir program, 253.000 yeni üyeyi de kucaklayabilir, daha fazlasına da olanak sağlayabilir. Elbette ki dünya ve ülkemizin bugün karşı karşıya bulunduğu sorunlar açısından, programdaki “Ütopik sosyalizme, anarşizme, İkinci Enternasyonal revizyonizmine, Troçkizme karşı mücadele” vb vurgularda değişiklikler yapılabilir, hatta bu tür ifadeler tümüyle çıkarılabilir, bu farklı bir şeydir. Bilimsel sosyalist bir partinin programında Marks’ın, Lenin’in, Mao’nun adlarının olması da şart değildir, ama bütün bu değişiklik önerileri partinin nihai amaçlarını, yani ruhunu değiştirecek bazı ekleme-çıkarmalarla birlikte anılıyorsa, bu da çok farklı bir şeydir.
Amiral (E) Tanju Erdem: Emperyalizm ve Türkiye
Türkiye’nin ulusal güvenlik politikalarını zaman zaman inceliyor, değerlendiriyor ve ulusumuzun barış ve güven içinde çağdaş uygarlık ve yüksek gönenç düzeyine ulaşmış olarak yaşamını sürdürmesi için izlenilmesi uygun politika, strateji ve hareket tarzlarını belirlemeye çalışıyoruz. Bu çalışmalardan umulan en büyük yarar, halkımızın ülke yönetimine katılımında bilgi ve bilincini geliştirmek, olumlu katkı ve baskısını sağlamaktır.
Ulusal güvenlik politikaları ve alt politikalarının (savunma, ekonomi, sosyal ve kültür, iç ve dış yönetim politikaları) sağlıklı yapılanmaları ve bilinçle değerlendirilmeleri için gelişmekte olan ülkelerde, bu politikaları büyük çapta etkileyen, yönlendiren emperyalizmin ve uygulamalarının yurtsever halkımız, hükümet ve devleti yönetenler tarafından tüm yüzleriyle bilinmesi ve dikkate alınması önemlidir.
Bundan 84 yıl önce emperyalist güçlere karşı büyük utku kazanarak mazlum ulusların umudu olmuş Türkiye’mizin Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın Muzaffer Başkomutanı, Ulusal Cumhuriyetimizin kurucusu büyük devlet adamı ve ulusumuzu 300 yıldır içine itildiği karanlıklardan aydınlanmaya çıkaran büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün 68. ölüm yıldönümünde bu konuyu ele alarak onun aziz hatırasına sevgi ve saygımızı tazelemek istedik.
Atatürk'ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek: Milletin bağımsızlığını korumak ordunun görevidir
8 Kasım'da açıklanan AB İlerleme Raporu'nda askeri yetkililerin Kıbrıs, laiklik, Kürt sorunu ve Şemdinli olayları gibi iç ve dış konularda konuşmaları eleştirildi ve "ordunun açıklamalarının savunma ve güvenlik konularını ilgilendirmesi ve sadece hükümetin yetkisi altında yapılması" vurgulandı.
Milliyet yazarı Hasan Cemal de Londra dönüşü Tayyip Erdoğan'ın uçağında yakın çevresinden birinin komutanların açıklamalarıyla ilgili söylediklerini "Siyaset mi üniforma mı? Hangisi? Atatürk ne yapmıştı" başlığıyla aktardı: "Atatürk, İstiklal Savaşı sonrası üniformayla siyaset arasına duvar çekmiş, yakın dava arkadaşlarına sormuştu, siyaset mi, üniforma mı diye… Kimi siyaseti, kimi üniformayı tercih etmiş, yola böyle devam edilmişti. Ordu, milli ordu sıfatını asıl bu tercihle kazanmış ya da pekiştirmişti."
Atatürk aynı zamanda mebus olan komutanlara bu yazıyı 30 Ekim 1924'te göndermişti. Nutuk'ta bu gelişmenin anlatıldığı bölümün başlığından aslında içerik anlaşılıyor: "Neticesiz bıraktırılan büyük bir komplo" ve "Komplo tertip edenlerin Meclis'e ve kamuoyuna karşı ordu ile yapmak istedikleri blöf meydana çıkarıldı." Bazı "zevat" orduyu "milli olmayan" bir siyasete alet etmek istemişlerdir. Ordunun "vatanı müdafaa görevini" yerine getirmesine engel olmaya kalkmışlar, orduyu Cumhuriyete karşı kullanmaya çalışmışlardır. Bu önlem onun için alınmıştır. Ordu "milli ordu" sıfatını böyle kazanmamış, tam tersine bu sıfatını kaybetmesi engellenmiştir. Bu alandaki girişimler boşa çıkarılmıştır.