Tekel eylemi

Bugün tekel işçilerinin Ankara’daki direnişlerinin 21. günü. Daha da bilenmiş olarak mücadelelerine devam ediyorlar.
İşçiler bir gün önce Genel Başkanlarının yaptığı çağrıya uygun olarak kefenlerini giyerek Türk iş önündeki bekleyişlerini sürdürdüler.

Tarih:

Bugün tekel işçilerinin Ankara’daki direnişlerinin 21. günü. Daha da bilenmiş olarak mücadelelerine devam ediyorlar.
İşçiler bir gün önce Genel Başkanlarının yaptığı çağrıya uygun olarak kefenlerini giyerek Türk iş önündeki bekleyişlerini sürdürdüler.
İki gün sonra 23 Ocak 2010 günü Genel Başkan Mustafa Türkel, bütün Tekel işyerlerinde referandum yapacaklarını açıkladı. Hükümetin sunduğu teklif konusunda işçinin fikri sorulacak.
Referandumdan yüzde yüz mücadeleye devam çıkacak. Tekel işçisi kazanılmış hakların gasp edilmesini kabullenmeyecek. Bu, kesin!

MİLLETİN BİRLİĞİ
21 gündür devan eden direnişleriyle Tekel işçileri, Türkiye’ye çok önemli mesajlar verdiler:
Birinci olarak Tekel işçileri, direnişleriyle bütün Türkiye’yi birleştirdiler.
Bir yanda “Milli birlik açılımı” diyen ve Türkiye’yi bölünmenin eşiğine getiren AKP Hükümeti; öte yandan en temel hakları için verdikleri mücadelede bütün milleti birleştiren Tekel işçileri.
Bugüne kadar AKP dışında kalan bütün siyasi Partiler, bütün emek konfederasyonları, bütün demokratik kitle örgütleri ve meslek örgütleri işçileri ziyaret ettiler ve desteklerini ifade ettiler.
Kızılay’daki Türk-İş binası önünde bütün millet buluştu ve tek yürek oldu.
Diyarbakırlı, Muşlu, Samsunlu ve İzmirli işçiler; güne İstiklal Marşı okuyarak başlıyorlar, Onuncu Yıl Marşı ile devam ediyorlar. Aralarında Kürtçe ezgiler de olmak üzere yurdun dört bir yöresinin ezgileri ile halay çekiyorlar, horon tepiyorlar…
Tekel işçileri mücadeleleriyle herkese, vatanın nasıl birleştirileceğini gösteriyorlar.
Demek ki ülke kaynaklarının, o ülkede yaşayan insanlar arasına hakça bölüşümü, birliğin sağlanmasının temel şartıdır.

İKTİDAR SORUNU
Tekel işçilerinin mücadelesinin ortaya koyduğu ikinci gerçek, sorunun, bir iktidar sorunu olduğunun ortaya çıkmasıdır.
Şimdi, doğrudan Hükümeti hedef alan sloganlar ön plana çıkmaktadır.
“Salla Türk-İş Hükümet Düşecek”, “Hükümet istifa”, “Hükümet al 4-C’yi Başına Çal”, “İşçiler Birleşin, İktidara Yerleşin” “Milli Meclis, Milli Hükümet”
Mücadele siyasallaşıyor. Ve buna bağlı olarak siyasal talepler ön plana çıkıyor.

GENEL GREV
Üçüncü olarak daha etkili bir mücadele biçimi olarak Genel Grev hedeflenmektedir. Türk-İş Başkanlar Kurulunun almış olduğu sürekli eylem kararını da bu çerçevede
değerlendirmek gerekir.
Mücadelenin ilk günlerinde hiç kimse Türk-İş’ten bu kadarını bile beklemiyordu. Ama işçilerin kararlı mücadelesi, büyüyen toplumsal destek adım adım Türk-İş’i bu noktaya getirdi.
Şimdi bir aylık eylem takviminin sonunda işçiler dört saat iş bırakacaklar ve Türkiye çapında bölgesel mitingler gerçekleştirecekler. Bunun bir adım sonrası Genel Grevdir.
Ama sadece işçilerin değil, kamu çalışanları ve eczacılar başta olmak üzere bütün toplum kesimlerinin katıldığı Genel Grev.
Toplumun bütün kesimlerinin katılımıyla gerçekleşecek bir Genel Grevin önünde duracak bir Hükümet yoktur.

İŞÇİ KÖYLÜ BİRLİĞİ
Dördüncü olarak 7 Ocak 2010 günü, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin Tekel işçilerine yapacağı ziyaret son derece önemlidir ve bir dönüm noktası olabilir.
Üreticilerin ve İşçilerin eylem birliği hiç bu kadar geniş çapta, Türkiye ölçeğinde gerçekleşmemişti.
Daha önce şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sırasında görülen dayanışmalar hep yerel ölçeklerde kaldı.
Ama şimdi olan dayanışma, Tekel işçilerinin maddelerini ilan ettiği program etrafındadır. Siyasaldır ve iktidarı hedeflemektedir.

ULUSAL HAREKET – EMEKÇİ HAREKETİ
Beşinci olarak, yıllardır iki ayrı kanalda gelişen; Bağımsızlık, Cumhuriyet ve laikliği hedefleyen Ulasal Hareket ile emek hareketi ilk defa aynı mücadele zemininde birleşmektedir.
Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Körler Federasyonu, Türkiye Gençlik Birliği ve Cumhuriyet Mitinglerinde görmeye alıştığımız daha bir çok kuruluş, tekel işçilerini mücadelelerinde yalnız bırakmadı.
Türkiye’nin bu iki büyük hareketinin birleşmesi demek, Türkiye’yi AKP’den kurtaracak sihirli formülün bulunması demektir.
İşte şimdi o formül hayata geçirilmektedir.

ÖNCÜ PARTİ’DE ÖRGÜTLENMEK
Altıncı olarak, Tekel işçisi bu mücadele içinde Partisini keşfetmektedir. Mücadelenin siyasallaşması kaçınılmaz olarak bu sonucu doğuracaktır.
Mücadele eden işçi, mücadelede her an kendisi ile omuz omuza olan Öncü devrimci Parti’yi tanımaktadır.
AKP gidicidir. Ama ondan sonra yeniden sistem içinde bir çözümü getirmekten başka programı olmayan Partilerin, durumda en ufak bir değişiklik gerçekleştiremeyecekleri gerçeği, İşçiyi; Devrimci Partiyi bulmaya zorluyor.
Bu mücadelenin en önemli sonucu, İşçi sınıfının; tam bağımsızlığı, AB kapısından kurtulmayı, halkçı devletçi ekonomiyi, özelleştirme değil kamulaştırmayı, parasız eğitim ve parasız sağlığı programının en başına yazmış olan Öncü Devrimci Parti saflarında örgütlenmeye doğru adım atması olacaktır.
İşte bu adım işçiyi ve tüm emekçileri gerçek kurtuluşa götürecektir.
mbgultekin@ip.org.tr