“Tayyip kulağının arkasını görür ama cumhurbaşkanlığını göremez”

Balikesir'de yayınlanan Demokrat gazetesi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin ile bir röportaj yaptı. Röportajı aynen yayınlıyoruz.

Demokrat: Partide yaptığınız konuşmada CHP’ye yapılacak en büyük iyiliğin partiden istifa etmek ve oy verm...

Tarih:

Balikesir'de yayınlanan Demokrat gazetesi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin ile bir röportaj yaptı. Röportajı aynen yayınlıyoruz.

Demokrat: Partide yaptığınız konuşmada CHP’ye yapılacak en büyük iyiliğin partiden istifa etmek ve oy vermemek olduğunu söylediniz. AKP’yi tehdit olarak gören insanlar, laiklik hassasiyeti olan insanlar niçin İşçi Partisi gibi baraj altı bir partiye oy verip AKP’yi kuvvetlendirsin?

Gültekin: CHP’nin Kemalizm ile alakası kalmadı. CHP’nin programı devrim programı değil. CHP’li birçok kişi bu gerçeği biliyor ama saklıyor. CHP’de kalıp mücadele etmekten, CHP’yi tekrar Atatürkçü bir çizgiye getirmekten bahsediyorlar. CHP’nin içinde durularak CHP’ye yapılacak bir yardım yok. Mevcut siyasi partiler yasası, mevcut kongre mevzuatları, delege sistemi olduğu müddetçe hiçbir partinin yönetimini seçim yoluyla değiştirme imkanı yoktur. Sistem öylesine kurulmuş ki parti yönetimleri delegeleri istedikleri gibi ayarlayabilmektedir. Biraz demokrasi görünümü vermek için bazı illerde muhaliflere yer vermekte ama çoğunluğu ele geçirmelerine asla izin vermemektedir. CHP’ye yapılacak iyilik ancak CHP dışına çıkılarak olabilir. CHP dışında Kemalist, devrimci bir merkez oluşturularak onun yaratacağı etkiyle CHP bugünkü olumsuz durumundan uzaklaştırılabilir ve Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu milli cephe içine CHP çekilebilir. Bizim CHP’li arkadaşlara çağrımız, partilerine iyilik yapmak istiyorlarsa partilerinden istifa etmeliler. Bugün Kemalist devrimi savunan tek parti İşçi Partisi’dir.

Demokrat: CHP artık antiemperyalist değil diyorsunuz. Bu sadece bir slogan mı? Elinizde ne gibi argümanlar var?

Gültekin: CHP Avrupa Birliğini savunuyor. Avrupa Birliği bir devlettir. Siz kendi devletinizden vazgeçmeden yeni bir devletin içinde yer alamazsınız. CHP Avrupa Birliğine Türkiye Cumhuriyetini bir vilayet olarak katmayı savunmaktadır. Avrupa Birliği demek Türkiye Cumhuriyeti devletinin yok olması demektir. İkinci olarak CHP, örneğin ABD’nin başında bulunduğu NATO’ya karşı değildir. Türkiye’nin NATO içinde kalmasını savunmaktadır. Üçüncüsü tıpkı Atatürk gibi bölge merkezli dış politika izlemektir. Balkan Paktı, Afganistan Paktı gibi bölgesel işbirlikleri yapmak bağımsızlık politikasının vazgeçilmezidir. CHP bağımsızlıktan yana olmadığı için Ortadoğu ve Asya ülkeleriyle işbirliği geliştirmeyi savunmamaktadır. Atatürk’ün ekonomi politikası halkçı, devletçi ekonomidir. Yani kamu ekonomisinin hakim ve yönlendirici olduğu ve bunun içerisinde özel ekonominin de olduğu bir sistem. CHP’ye bakıyoruz, özelleştirmeci ve Atatürk’ün kurduğu ekonomik yapının tasfiyesi doğrultusunda iktidar olduğu zamanlar elinden geleni yaptı. Halkçı ekonomi politikasını savunmamıştır.

Demokrat: İnsanlar sizin dediğiniz gibi düşünüp CHP’den vazgeçtiğinde AKP daha da güçlenmeyecek mi? CHP en azından %19’luk bir güç.

“PAPAZ HER ZAMAN AYNI PİLAVI YEMEZ, BAYKAL DA YİYEMEYECEK”
Gültekin: %0.5 ile %19 oy bunlar mevcut koşullar içinde ortaya çıkmış sonuçlardır. Bugünkü koşullar içinde bu sonuçlar böyle olmaz. Deniz Baykal da sizin sorduğunuz yönde düşünmektedir. Zannediyor ki insanlar seçim günü geldiğinde sizin ifade ettiğiniz korkularla sandığa gidecekler ve CHP’ye kuzu kuzu oy verecekler. Papaz her zaman pilav yemez, Baykal da her zaman pilav yemez. O pilavı 2002 seçimlerinde yedi Baykal, hak etmediği kadar, şantaj ve korkuyla oy aldı. 2002 seçimlerinde son bir haftaya kadar CHP’nin oyu %7 idi. AKP karşısında oyum boşa gitmesin korkusu ile %7 CHP’ye gitti. Ama ne oldu? Dört sene geçti aradan, CHP muhalefette halkın verdiği desteğin karşılığını verdi mi? Tam tersine herkes CHP’nin pasif muhalefet yaptığını düşünmektedir. İşçi Partisi Türkiye’nin tüm temel meseleleri üzerinde CHP’den daha etkili muhalefet yapmaktadır ve daha tutarlı bir program ortaya koymuştur. Şu dört yıllık süreç göstermiştir ki İşçi Partisi’ne verilen her oy karşılığını fazlasıyla bulmuştur ve bütün mesele bir ağırlık yaratmaktır, İşçi Partisi önümüzdeki seçimlerde hiç de zannettikleri gibi olmayacak, CHP’ye şantajla giden oyların hepsi İşçi Partisi’ne gelecek.

Demokrat: Meclis dışında olup ta ABD’ye, AB’ye kafa tutmak kolay. Afedersiniz ama bekara karı boşamak kolay derler. Siz iktidar olsanız veya meclise girseniz bu kadar sert, cepheden mücadele edebilecek misiniz? Çok parti gördük muhalefette ayrı, meclise girince ayrı, hükümet olunca ayrı konuşan?

“BİZ DEVRİMCİYİZ”
Gültekin: Doğu Perinçek TİP’e 1964 yılında üye olmuştur. O yıldan bu yıla 42 yıl geçmiş. O yıldan bu yıla aynı çizgide, aynı programı savunagelmişiz ve bunun için her türlü bedeli ödemişiz. Bir ömür harcamış ve bir çizgide tutarlı olmayı başarmışız. Ben şahsen 18 yaşında, 1970 yılında üniversiteye girdim, bu partiye üye oldum, şimdi 2006 yılında aynı programı savunuyorum. Bizim hayatımız bize şunu gösterdi. İnsanlığın sosyalizm dışında bir çıkışı yok. Emperyalizme karşı çıkmadan da insan olmak mümkün değil. Bizim yarım yüzyıllık çizgimiz hükümete geldiğimizde değişmeyeceğimizin teminatı. Mustafa Kemal iktidara geldi değişti mi? Harp okulundayken örgütlü mücadeleye başlamış. Hapise de girmiş, sürgüne de gitmiş, itilip kakıldığı da olmuş ama 1920 yılında da iktidar olmuş. Düşünceleri ne ise uygulamış. Laik cumhuriyeti kurmuş. İnsanların, bencil, köşeyi dönen olmadığı bir ülke için mücadele etmiş. Kalkınmış, bütün kaynaklarını ülke için kullanan bir devlet yaratmak için uğraşmış. 15 yıllık iktidar döneminde devrimci kadrolarıyla mücadele etmiş. Biz de devrimciyiz. Devrimcilik bizimle başlamadı, bizden öncekiler vardı, onlar da bir ömür mücadele ettiler, onlar da bizim tarihimiz. Yarım yüzyıla yaklaşan bir pratiğin sahibiyiz ve o pratik bundan sonra ne yapacağımızın göstergesidir.
Demokrat: İç siyaset ile devam edecek olursak, son günlerde aranan ittifak arayışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Rahşan hanımın turlarından sonra AKP’nin oyları arttı.

Gültekin: Biz 1993 yılından beri ittifak çalışmalarını hep söylüyoruz. İttifak hangi zeminde olacak ve hangi program üzerinde birleşilecek biz bunu madde madde sıralayarak anlattık. Programı ortaya koymadan hadi birleşelim demek ile olmaz. 50 yıllık sürecin sorumlusu olan partilerin birleşmesi konusunda halk “50 yılda bizi bu duruma götürdüler, şimdi yamalı bohça gibi bir araya geliyorlar, en iyisi aynı AKP’ tek parti, istikrar devam etsin” diyecek. Biz ise her şeyden önce tam bağımsızlıktan yanayız. Avrupa Birliği üyelik başvurusu geri çekilmelidir ve Gümrük Birliği Antlaşması yırtılmalıdır. Halkçı, devletçi bir ekonomi politikasını savunuyoruz. Halkın refahını her şeyin üzerinde tutan bir ekonomi politikası. Özelleştirilen stratejik kamu kuruluşlarının yeniden kamulaştırılması, sanayinin desteklenmesi ve tarımın desteklenmesi temel prensip. Ve laik demokratik cumhuriyetin korunması. Bu üç ana konu etrafında birleşen bir programda biz herkes ile ittifak yapabiliriz. Ama ne CHP ne MHP bu programı savunuyor. Onlar tam tersine AB’ci, batıcı, neoliberal, serbest piyasacı, özelleştirmeci ve öte yandan tarikatlarla dirsek temasında olan partiler. Bu politikalarıyla bu partilerle birlik mümkün değil. Ama önümüzdeki süreçte birlik şu şekilde olacaktır. Sendikalardan, üniversitelerden önde gelen tüm fikir insanları, emekçiler İşçi Parti’ne gelerek bir güç merkezi olacaktır.

Demokrat: Danıştay saldırısının ardından Deniz Baykal’ın Zaman Gazetesinde sık sık haberlerinin çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hele şu sağa açılma politikası çok tartışma açtı?

“DENİZ BAYKAL ABD’YE YALVARIYOR”
Gültekin: Deniz Baykal Amerika ile arayı iyi tutmadan iktidar olamayacağını bildiği için oyununu ona göre oynuyor. Biz Deniz Baykal’a 2002 seçimlerinde itifak çağrısı yaptık, Baykal bize sırtını döndü, gitti yanına Kemal Derviş’i aldı, onu Genel Başkan Yardımcısı yaparak Amerika’ya “BEN SENİN KARŞINDA OLAN İŞÇİ PARTİSİNİN ÇAĞRISINA İTİBAR ETMİYORUM, TAM TERSİNE TÜRKİYE’DEKİ MUTEMET ADAMINI YANIMA ALIP, GENEL BAŞKAN YARDIMCISI YAPIYORUM. SENİN ÇIKARLARINA AYKIRI OLAN BİRŞEY YAPMAYACAĞIM, BENİMLE ÇALIŞ” mesajını verdi. Şimdi seçime doğru giderken merkez sağı CHP çatısı altında toplayacağız şeklindeki açıklamasını sadece tek bir anlamı vardır ve Amerika’ya “BAK BEN ESKİ DENİZ BAYKAL’IM. 2002 YILINDAKİ CHP’YİM, BENDEN SANA ZARAR GELMEZ, BANA ENGEL OLMA, BENİM MECLİSE GİRMEME ENGEL OLMA” diye yalvarmaktadır.

Demokrat: Danıştay saldırısından sonra laiklik hassasiyeti yaratılarak İran düşmanlığı mı pompalanıyor? Sizce amaç CHP-MHP koalisyonu mu?
“ABD’NİN AMACI TSK’YI KONTROL EDEBİLECEK LAİK GÖRÜNÜMLÜ HÜKÜMET”

Gültekin: Irak’ı Müslüman AKP ile vurdular. Halkın sesi çıkmasın diye. Şimdi İran’ın vurmak için de hükümette laikçilerin olmasını istiyor ABD. evdeki hesap ayrıdır, çarşıdaki hesap ayrı. Bu oyunu Türkiye’de bozulmuştur. Amerika AKP ile TSK’yı kontrol edememektedir. TSK’yı kontrol etmek için de laik görünümlü bir iktidara ihtiyaç vardır.

Demokrat: Şemdinli, Danıştaş, Eryaman ve Atabeyler gibi TSK’ya yönelik tertiplerin bozulduğuna inanıyor musunuz?

“TSK DİRENDİ VE KAZANDI”
Gültekin: Başarılı olamamıştır. Türkiye’de ciddi bir uyanış yaşanmaktadır. TSK’nın da çok büyük bir direnişi olmuştur bu tertiplere karşı ve İşçi Partisinin verdiği büyük mücadele ile kamuoyunun aydınlatılmasında büyük mesafe alınmıştır. Ağustos’taki tayin ve terfilere müdahale etme, Sayın Yaşar Büyükanıt’ın önünü kesme ve bir şekilde TSK’nın geleneklerini bozmak amaçlanmıştır ve bu amaçlarına ulaşamadıkları gibi tam tersine bu oyunların hepsinin TSK’ya karşı bir saldırı olduğu yönünde bir fikir oluşmuştur kamuoyunda.

Demokrat: Peki İran’ın tam da ABD Dışişleri Bakanının Türkiye’ye geldiği sırada PKK’ya karşı operasyonlar yapmasını nasıl yorumluyorsunuz? Türkiye bile sınırı geçip PKK ile mücadele etmeye cesaret edemezken İran’ın ABD ile sıcak çatışmaya girerek PKK’ya saldırması ilginç değil mi?

“İRAN ABD’Yİ SUYA GÖTÜRÜP, SUSUZ GETİRMİŞTİR”
Gültekin: İran’ın şu gerçeği çok iyi biliyor. Bir tek şekilde ABD’ye karşı direnebilir. O da bölge ülkelerinin çıkarlarına saygı gösterme temelinde işbirliği ile ABD’ye direnebilir. Dolayısıyla Türkiye’nin toprak bütünlüğü konusunda özenli olmak İran’ın temel politikalarından biri haline gelmiştir. İran Türkiye’ye çok açık mesaj vermektedir. Türk halkı bu mesajı almıştır. Büyük müttefik PKK’yı koruyor, silah veriyor İran ise her gün bizi vuran bir terör örgütüne karşı kendisi de şehitler vermek pahasına mücadele ediyor, bunu Türk milleti görmüştür. Bu koşullarda Türkiye’de hiçbir hükümet, istediği kadar işbirlikçi olsun, böyle bir tablo içerisinde halkı kandırıp İran’a karşı bir savaşın içine çekemez. İran çok akıllı bir politikayla ABD’nin Türkiye’deki argümanları yok edilmiştir. İran ABD’yi suya götürüp susuz getirmiştir.

Demokrat: Peki son olarak Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı tartışmalarına ne diyorsunuz? Siz de türban hassasiyetiyle mi bakıyorsunuz olaya?

Gültekin: Türban meselesi değil. Ama Amerika’nın Türkiye’de ılımlı islamın tam iktidar olması ve cumhuriyet devriminden kalan son ne varsa hepsinin yıkılması için uğraşıyor. Benim kişisel kanaatim Tayyip Erdoğan kulağının arkasını görür, ensesini görür, ama Cumhurbaşkanlığını göremez. Türkiye’nin dengeleri buna müsaade etmez.