Recep Tayyip Erdoğan, İşçi Partisi Genel Başkanı ve şu anda İzmir 2. Bölgeden bağımsız milletvekili adayı olan Doğu Perinçek hakkında, Mahkemede yaptığı konuşma nedeniyle şikâyetçi oldu. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı şikâyeti esas alan bir iddianame düzenleyerek dava açtı. Erdoğan’la birlikte Ergenekon Davasının üç hâkimi daha Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çavmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu da hâkimleri reddederken yaptığı aynı konuşmayı gerekçe göstererek Perinçek’in şikâyetçi oldular.
Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, Tayyip Erdoğan’ın şikâyeti üzerine Doğu Perinçek hakkında “hakaret davası” açtı. Dava, Perinçek’in 8 Mart 2011 günü yapılan Ergenekon duruşmasında hâkimleri reddederken yaptığı konuşmadaki ret gerekçelerine dayandırılıyor. Aynı konuşma hem Erdoğan’ın hem de üç Ergenekon hâkiminin şikâyetine konu oldu. Ergenekon Davasının üç hâkimi daha Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çavmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu da Perinçek’in müştekileri.
Silivri C. Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede Perinçek’e atılan suçlama şöyle açıklanıyor:
“Üçünüzün burada bir yargı görevi yapmadığınızı ve örgüt üyesi olduğunu, bu bakımdan çekilmenizi talep edeceğim” dediği, “bugün de gözüktü. Mahkeme Başkanı sıfatını taşıyan hâkim Hüseyin ÖZESE ve Sedat Sami HAŞILOĞLU’nu reddediyorum. Tayyip Erdoğan’la birlikte, çünkü buranın esas hâkimi Tayyip Erdoğan ve siz bu örgütün üyesisiniz. Tayyip ERDOĞAN, Abdullah GÜL, Hüseyin ÖZESE, Sami HAŞILOĞLU bir örgüt üyesi ve bu bir red, talebinin gerekçeleri. “dinleyeceksiniz. Gerekçe bu.” Dediği, yine şüphelinin “gerekçe bu şimdi onu söylüyorum. Sabahtan beri tanıklar, savcılar, hâkimler hepsinin yürütme organı ile birlikte olduğu, birlikte bir örgüt oluşturduğu çıktı. Bir terör diktası Türkiye üzerinde kuruyorsunuz. Tayyip Erdoğan ile birlikte bir terör diktası. Eğer terörden söz edilecekse Amerika’nın terörü var. Ve bu teröre karşı çıkıyoruz” dediği, yine şüphelinin “hayır efendim bu da, örgüt mensubu olduğunuzu gösteriyor. Cezaevi, siz, Tayyip Erdoğan hepsi bir örgüt. Cezaevinde diyorlar ki; biz mahkemeye karışmayız. Mahkemede diyorlar cezaevine karışmayız. Hepsi bir terörün parçası. Hücrelere atarak. O hücreler nedir? O hücreler ancak cezaevinde disiplin suçu işleyenlerin atılacağı tecrit koğuşlarıdır. Bu örgütü, bu mekanizmayı kurmuşsunuz. Ve bu mekanizmanın üzerinde oturuyorsunuz. Bu bir örgüttür. Ben şimdi sizi Beşiktaş Adliyesindeki bir takım hâkimlerle Tayyip Erdoğanların aynı örgüt mensubu olduklarını ve birlikte çalıştıklarını ve burada bir Türk Cumhuriyet yargısının yürütülmediğini kanıtlarıyla göstereceğim.
1 Kanıt:
Abdullah Gül, 17 Mayıs 2006 da Danıştay olayından sonra ne diyor?
topluyor, ‘ bana anlattıklarınızın delillendirip savcıya da anlatın. Savcı bulun. Hepsi yakalansın ve yargılansın.’ Yav savcı bulun diyor. Savcıya anlatın diyor. Delillendirin diyor. Delil ilan edin diyor. Yani buraya getirilen deliller Abdullah Gülün emrettiği, savcılarım imal ettiği, bulduğu deliller.Dünya’da görülmüş mü yürütme organı ..sinkaf ederim, duymak bile istemediniz sinkaf ederim Ergenekon olduktan sonra hakimini de savcısını da. İşte bu Ergenekon soruşturmalarının şifresidir. Hâkimlerin savcıların hangi konumda olduğu orada o formülle ifade edilmiş.”
Yine şüphelinin “Bazı istihbarat elemanları adliyeye geliyor Beşiktaş’a ve bazı görüşmeler yapıyor hâkimlerle. Bunu biz tespit ettik. Tayyip Erdoğan’ın yolladığı istihbarat elemanları ile görüşmeler yapılarak yargı yürütülüyor.
Fehmi Koru diyor ki 7 Kasım 2007 günü Oval Ofiste basıldı Ergenekon soruşturmasının düğmesine. ABD başkanı basıyor. Amerikan Kanununda bile Amerikan başkanı basamaz bir soruşturmanın düğmesine. İşte bu çadır mahkemesinin düğmesine orada basılmış. Ben çadır Mahkemesi demiyorum, Tayyip Erdoğan çadır mahkemesi diyor.”
Şeklinde hakaret içeren ifadeler kullandığı, böylece şüphelinin atılı suçu işlediği…” Silivri C. Savcısı Güngör Karakoç’un iddianamesinde böyle açıklanıyor suçlamalar.
Savcı, İddianamede Abdullah Gül’e karşı sarfedilen sözlerin de hakaret içerdiği, ancak yasa gereğinde kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlı olduğundan dosyanın Adalet Bakanlığına gönderildiğini belirtiyor.
8 Mart 2011
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na,
Talep: Hâkim Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’nu red talebidir.
Dün (7 Mart 2011, Pazartesi) akşam saat 17.00’de Cezaevi yönetimi normal koğuş olan F–8 koğuşuna nakledildiğime dair, 7 Mart 2011 tarihini taşıyan bir bildirimde bulundu. Bildirim yerinde olduğu için imzaladım.
Bildirimden 15 dakika sonra Cezaevi yönetimi kalabalık olarak geldi. Beni bu kez hücrelere nakledeceklerini bildirdiler.
Kendilerine yaptıkları işin kanunsuz olduğunu, tutuklunun geçici olarak hücreler bölümüne konması için, Cezaevinde bir disiplin suçu işlemesi gerektiğini belirttim. Suç işlediklerini kamera önünde uzun uzun anlattım.
Götürüldüğüm F/6 bölümü 4 hücredir. Son hücre avluya koridor haline getirilmiştir.
Bu tecrit hücreleri L Tipi Cezaevi Planında Ceza hücresi olarak belirlenmiştir; koğuş değildir. Hiçbir tutuklu, neyle suçlanırsa suçlansın o hücrelere konamaz.
O hücrelerde savunma hazırlıkları yapılamaz.
O hücrelerde yaşanamaz; ancak geçici olarak kalınabilir.
Nitekim Cezaevi planında ve düzenlemelere göre, tecrit hücrelerinde tutulma cezası geçicidir.
Soruyoruz şu koşullarda nasıl adil yargılama yapılabilir?
Doğu Perinçek, son bir hafta içinde Cezaevinde dört kez nakledildim.
Her götürüldüğüm koğuşta inşaat temizliği yaptık.
Bir haftadır yalnız inşaat temizliği ve taşınmayla uğraşıyoruz.
DOĞU PERİNÇEK’İN BİR HAFTA İÇİNDEKİ NAKİLLERİ
28.02.2011: 4 Nolu L Tipi’nden 1 Nolu’ya nakil Akşam 17’den sabah 5’e kadar.
03.03.2011 (saat 13.30): F/8 koğuşundan F/3 tecrit hücrelerine (üç saat kaldı)
03.03.2011 (saat 16.30): F/8 koğuşundan F/3 tecrit hücresinden tekrar F/8 koğuşuna
07.03.2011 (saat 17.30): F/8 koğuşundan F/6 tecrit hücrelerine
YÜRÜTME VE YARGIDA YASADIŞI ÖRGÜTLENME
Cezaevindeki kanunsuz hücre uygulamasıyla burada yapılan sözüm ona yargılama aynı yasadışı örgütün faaliyetidir.
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi, daha 2003 yılında TBMM’ye 500 m. mesafede “gizli bir karargâh” kurmuş, “özel timler” oluşturmuştur. (Yavuz Donat, Sabah Manşeti Temmuz 2003)
Bu örgüt daha sonra 11 Nisan 2004’te Bolu Abant Oteli’nde Cüneyt Zapsu ve Abdülaziz Zapsu aracılığıyla ve Tayyip Erdoğan adına E. Korg. Altay Tokat’a TSK içinde bir istihbarat faaliyeti yürütmesini, kendi emrine “gizli ödenekten” (Örtülü ödenek kastediliyor) 300–500 milyon lira tahsis edileceğini önermiştir. (Dava dosyasına giren Benzin Kaçakçılığı Davasının yasal dinleme tutanakları)
Bu yasadışı örgüt, daha sonra Ergenekon, Poyrazköy, Kafes, Balyoz soruşturmalarını tertiplemiştir.
Bu yasadışı örgüt, ABD güdümlü Gladyo’dur veya kamuoyunda sık sık anıldığı üzere Tayyip Erdoğan’ın derin devletidir.
Tayyip Erdoğan Gladyosu, Ergenekon dizisi yargılamaları yürütmek için Fethullahçı bir soruşturma merkezi örgütlemek yanında, Beşiktaş Adliyesi’nde kendi itiraflarıyla “özel” bir yargı örgütü de tertiplemiştir. Beşiktaş Adliyesi’ndeki namuslu yargıçlar, “bazı istihbaratçıların zaman zaman Beşiktaş Adliyesi’ndeki yargılamaları yönlendirdiğini, belirtmektedir. Esasen bütün uygulamalar ve bizzat Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın itirafları bunu doğrulamaktadır.
Cumhuriyet yıkıcısı olduğu Anayasa Mahkemesi hükmüyle saptanmış Tayyip Erdoğan yönetimi ile Beşiktaş merkezli “özel” yargı arasındaki ilişkileri, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün itiraflarıyla kanıtlıyoruz.
İTİRAF 1/
“SAVCI BULUN, YAKALAYIN, YARGILAYIN”
“Bana anlattıklarınızı delillendirip savcıya da anlatın, hepsi yakalansın, yargılansın.” (Abdullah Gül, Emniyet ve MİT yöneticileriyle birlikte yapılan brifing, 17 Mayıs 2006 tarihli Danıştay saldırısından hemen sonra)
Görüldüğü gibi, o zaman Tayyip Erdoğan iktidarının Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı olan Abdullah Gül, hem delil üretme, hem uygun savcıyı bulma, hem yakalama, hem de yargılama makamı olduğunu itiraf etmektedir. Bu konuşmasını İsmet Berkan ve Murat Yetkin yazdılar ve yalanlanmadı (İsmet Berkan, 4 Temmuz 2008).
İTİRAF 2/
“SİNKAF EDERİM YARGIÇINI DA SAVCISINI DA”
“Soruşturma Ergenekon olduktan sonra sinkaf ederim hâkimini de savcısını da.” (Polis memurunun kamera kaydındaki sözleri, CD içinde sunuyoruz, 12 Haziran 2007)
Tayyip Erdoğanların yürüttüğü Ergenekon soruşturmasında, hâkim ve savcıların yetkileri ve rolleri, polisler tarafından böyle değerlendiriliyor. Tutanağa göre gecekondu çatısında bulunmasından bir buçuk saat önce, daha arama yapılmadan, polislerin bombaları Ümraniye Karakolunda masaya dizerek çatıda bulunmuş gibi tutanak düzenlediklerini gösteren görüntü kayıtları dava dosyasındadır. Polisler, bu uygulamayı kendi aralarında tartışarak ve hâkimlere, savcılara “sinkaflı”, Genelkurmay Başkanına “O. çocuğu” sövgüleriyle yürütüyorlar. Fethullahçı ekibe bağlı olan bu polisler, görevli polis ekibini devre dışı bırakarak tertibi yürütüyorlar. Dahası Zir Vadisi’nden çıkan bombaların Ümraniye’de bulunduğu ve imha edildiği iddia edilen bombalarla aynı olduğu da, Müstafi Yrb. Mustafa Dönmez tarafından mahkemede belirtildi ve dava dosyasına girdi.
İTİRAF 3/
“YARGIYI YÖNETİYORUZ”
“Ergenekon operasyonunda yürütme ve yargı uyum içinde çalışıyor.” (Recep Tayyip Erdoğan, 18 Şubat 2008)
Görüldüğü gibi, BOP Eşbaşkanı yargıyı yönettiklerini daha Ergenekon operasyonunun en başlarında kamuoyu önünde açıklamıştır. Hâkim ve savcıların durumu da böylece bizzat Tayyip Erdoğan tarafından tanımlanmıştır.
İTİRAF 4/
“ERGENEKON’UN SAVCISIYIM”
“Bu davanın savcısıyım.” (Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz 2011).
Tayyip Erdoğan, Ergenekon iddianamesinin Mahkemeye verildiğinin ertesi günü yapıyor bu açıklamayı. “Deniz Baykal’ın avukatım demesinden sonra söyledim” diyerek yine yalan beyanda bulundu. Önce Tayyip Bey söyledi.
İTİRAF 5/
“SİLİVRİ’DE ÖZEL YARGI KURDUK”
“Gerekli hallerde farklı mahallerde özel amaçlarla sorgulama ve yargılamalar yapılabilir. Şu anda Ergenekon davasının Silivri’de görülmesi bunun en tipik örneklerindendir.” (AKP’nin Recep Tayyip Erdoğan imzalı “Soruları ve Cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci” başlıklı kitapçığı, cevap 26, örneğini sunuyoruz, Ocak 2010)
İTİRAF 6/
“BİZİM İÇERİ TIKTIKLARIMIZ”
“Aydınları içeri tıktığımızı söylüyorlar. Bizim içeri tıktıklarımız arasında bir tane aydın yok.” (Recep Tayyip Erdoğan, Bitlis konuşması, CD içinde sunuyoruz, 19 Aralık 2010)
Tayyip Erdoğan, tutuklama makamının kendisi olduğunu öfkeye kapılıp Bitlis’te de açıkladı.
İTİRAF 7/
ABD BAŞKANI’NIN PARMAĞININ ALTINDAKİ DÜĞMEYİZ
Operasyonun düğmesine 5 Kasım 2007 günü Oval Ofis’te ABD Başkanı Bush bastı (Fehmi Koru, Kanal 7, 28 Ocak 2008, Yeni Şafak, 1 Şubat 2008).
Bu itirafı yapan, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın kırk yıllık en yakın arkadaşları gazeteci Fehmi Kordu’dur. Hem televizyonda sözlü olarak, hem de köşesinde yazılı olarak yapılan bu itiraf, ABD yetkilileri ve Tayyip Erdoğan tarafından yalanlanmamıştır. Tayyip Erdoğan, Ergenekon davalarında, ABD Başkanı’nın parmağının altındaki “düğme” konumundadır. Zaten ABD’nin örgütlediği BOP Eşbaşkanlığı görevinin başka bir anlamı da bulunmuyor.
İTİRAF ETMEKTEDİRLER Kİ
İşte size inkâr edemeyecek yedi itiraf ve belgeleri.
Bizzat Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, itiraf etmektedirler ki,
Delil üretilmesini emretmişlerdir.
Özel “F savcıları” bulmuşlardır.
Yakalayın emri vermişlerdir.
Yargılanması talimatı vermişlerdir.
Kendi F polislerine hâkimleri “sinkaf” edecek kadar kanunsuz, ahlâksız ve pervasız yetkilerle donatmışlardır.
Buldukları F savcıları ve yargıçlarla “uyum içinde” çalıştıklarını açıkça söylemişlerdir.
Hızlarını alamamış “Ergenekon savcılığına” soyunduklarını ilan etmişlerdir.
Silivri’de “özel amaçlarla sorgulama ve yargılama” yaptıklarını, “özel yargı” kurduklarını Parti kitapçığıyla milyonlara duyurmuşlardır.
Tutukluları “Biz içeri tıktık” diye açıkça övünmüşlerdir. Böylece tutuklama kararlarının mahkemelerce alınmadığını belirtmişlerdir.
Kendilerinin “1 Milyar dolar serveti olduğunu söyleyen gazetecilerin Ergenekon’dan içerde” olduklarını söyleyerek, tutuklama gerekçesini açıklamışlardır.