Tayyip Bey'i, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesindeki görevinden istifaya çağırıyorum

* Şehit cenazelerindeki siyah gözlüklü görüntüler, eşi görülmemiş bir ikiyüzlülüğü gizliyor. O siyah gözlükler, aslında bir hıyaneti, bir sinsiliği saklamaktadır.
* Çok çarpıcı bir cepheleşme var: ABD, AB, Abdullah Öcalan ve diğer ABD ve AB yandaşları aynı ce...

Tarih:

* Şehit cenazelerindeki siyah gözlüklü görüntüler, eşi görülmemiş bir ikiyüzlülüğü gizliyor. O siyah gözlükler, aslında bir hıyaneti, bir sinsiliği saklamaktadır.
* Çok çarpıcı bir cepheleşme var: ABD, AB, Abdullah Öcalan ve diğer ABD ve AB yandaşları aynı cephede saf tutuyorlar. Batı işbirlikçileri, ABD ve AB üzerinden yalnız Barzani ile değil, PKK ile de buluşuyorlar.
* Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan ise, diğer eşbaşkanlar Barzani, Karzaî ve Abdullah Öcalan’dır.
* Büyük Ortadoğu Projesi görevlerinden istifa ediliyor mu bilmiyorum. Ya Washington’daki Proje amirleri istifayı kabul etmezlerse… Ama ben İşçi Partisi Genel Başkanı olarak, o projenin Eşbaşkanını görevinden istifaya çağırmak zorundayım.

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün (21 Temmuz 2006, Cuma) İP İstanbul İl Merkezi’nde yaptığı bir basın toplantısıyla ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı görevinden istifaya çağırdı. Perinçek, özetle şunları belirtti:

Şehit cenazeleri birbiri ardı sıra geliyor. Türkiye, kan ve gözyaşı içinde çırpınıyor. Vatanını seven herkes, isyan içinde, hükümeti suçluyor. Maçlarda tribünler, Tayyip Erdoğan’ı yuhluyor.

KİMİN TAHAMMÜLÜ KALMAMIŞ
Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tahammülü kalmamış,
Eşbaşkan’ın bu beyanatından sonra, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson ile görüşüyor ve “Artık tahammülümüz kalmadı” diyor. Bu “tahammülümüz kalmadı” sözü, anlaşılıyor ki, bir hükümet tavrı.

“Tahammülümüz kalmadı” büyük laf elbette. Bu sözün arkasından gelen şey, artık laf olamaz. Ancak o laf da var. ABD Büyükelçisi’ne söylenen ikinci cümle şöyle: “Bundan dolayı en kısa süre içinde gereken en etkin önlemleri almanızı istiyoruz.” (Hürriyet, 20 Temmuz 2006)

Tayyip Erdoğan’ın Büyükelçi’ye gönderdiği Müsteşar’ın bu sözlerini okuyunca, insan kendi kendisine soruyor: Tahammülü kalmayan kim, Türkiye mi, yoksa ABD mi?

HANGİ HİYERARŞİNİN İÇİNDE
Tayyip Erdoğan’ın tahammülü kalmamış, fakat etkin önlemleri ABD hükümeti ve ordusu alacak. Aslında bir karışıklık yok. Tayyip Erdoğan, 15 Şubat 2004 akşamından beri, ekranlarda ve Bush’un kapısında, “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi için göreve hazır olduğunu” söylemişti. Olay, açıkça itiraf edildiği gibi ABD hükümeti hiyerarşisi içinde cereyan ediyor. Bu nedenle Tayyip Erdoğan’ın görev aldığı makamdan kuvvet kullanmasını istemesi olağan sayılıyor.

Olağandışı olan ise, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı koltuğunda oturan kişinin başka bir devletin proje görevlisi olmasıdır. O zaman tahammülün sınırları da ABD hiyerarşisi içindedir. Bütün ast-üst ilişkilerinde tahammülsüzlük, yukardan aşağı doğrudur, yoksa aşağıdan yukarı doğru değildir. Öyle olursa, olay isyana girer.

ABD’DEN KENDİ PİYONUNU VURMASI İSTENİYOR
Nitekim Tayyip Erdoğan, görev sınırları içinde kalmaya büyük dikkat gösteriyor ve ABD’den kendi piyonlarını vurmasını istiyor.

Evet, PKK tam anlamıyla ABD piyonuna dönüştü. Birkaç gün önce Varto’da yapılan bir toplantıda, Varto Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı Niyazi Bingöl, ABD ve AB emperyalizmine karşı cepheden bayrak gösteriyor. Bunun üzerine bir PKK yandaşı, “ABD’ye ve AB’ye burada laf söyletmeyiz. Çünkü biz, Türkiye’de ABD sayesinde özgürüz. AB sayesinde konuşabiliyoruz.” diyor.

Mayınları döşemek de, bu özgürlüğün bir parçası elbette. PKK, ABD sayesinde böyle konuşmaktadır. Tayyip Erdoğan ise, o ABD’ye artık PKK’nın mayın döşetmesine engel olması için istirhamda bulunmaktadır.

KUKLA DEVLETİ KİMLER KURDU
İşte Türkiye’nin kan ve göz yaşları içinde çırpınışı buradadır.

ABD’nin Çekiç Güç’ünü Ankara’daki iktidar sahipleri Silopi’ye ve bölgeye yerleştirdi. ANAP, DYP, RP, SHP, CHP, MHP, DSP, AKP sırasıyla hep o Çekiç Güç’e kucak açtı. Unuttuğumuz parti varsa, hatırlatsın.

Barzani’yi Habur kapısından Ankara hükümetleri besledi.

Barzani’nin silahlı gücünü Ankara eğitti.

ABD’nin Irak’a saldırılarına Özal’dan Tayyip Erdoğan’a kadar hep onlar destek oldu.

Özetle Kuzey Irak’taki Kukla Devleti, ABD ile birlikte “Türk” adını taşıyan hükümetler kurdu.

SİYAH GÖZLÜKLERİN SAKLADIĞI
Şehit cenazelerindeki siyah gözlüklü görüntüler, eşi görülmemiş bir ikiyüzlülüğü gizliyor. O siyah gözlükler, aslında bir hıyanetin, bir sinsiliğin kapkara perdesidir.

Siyah gözlük, ABD müttefiki ve AB yandaşı olan herkesin gözlerindedir.

Türkiye’yi AB kapısına bağlayan gelmiş geçmiş bütün iktidar sahipleri, siyah gözlük takıyorlar.

PKK İLE AYNI CEPHEDE BULUŞANLAR
PKK ve Abdullah Öcalan, Avrupa Birliği’nin en hararetli yandaşıdır. Peki diğer yandaşlara soralım: Siz AB uğruna niçin yanıp tutuşuyorsunuz? Türkiye’yi bölmek için mi?

Bunu bir matematikçi olarak sormak zorundayız. Çünkü ABD ve AB denetimde kurulan denklemin tek sonucu, Türkiye haritasının yeniden çizilmesidir.

Çok çarpıcı bir cepheleşme var: ABD, AB, Abdullah Öcalan ve diğer ABD ve AB yandaşları aynı cephede saf tutuyorlar. Batı işbirlikçileri, ABD ve AB üzerinden yalnız Barzani ile değil, PKK ile de buluşuyorlar. Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Mehmet Ağar, Erkan Mumcu ve diğerleri, tıpkı PKK gibi ABD ile stratejik ittifakı ve AB üyeliğini savunuyorlar.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan ise, diğer eşbaşkanlar Barzani, Karzaî ve Abdullah Öcalan’dır.

İşte Türkiye’nin çıkmazı buradadır.

TAHAMMÜLLER DE DENETİM ALTINDA
ABD güdümünde, kan ve gözyaşı var.

AB kapısında, parçalanma ve kan var.

ABD denetimi altında, Türkiye’nin tahammülleri de denetim altındadır.

ABD denetimi altında, Türkiye’nin tahammül etmeme hakkı yoktur; yalnız ve yalnız proje görevleri vardır.

HARİTASINI BİLE YAYINLADILAR
ABD, kan ve gözyaşı haritasını kendi Silahlı Kuvvetler dergisinde yayınladı. Washington’daki çılgınlar, vatanımızı bir kalem oynatmasıyla Hakkari’den Karadeniz’e kadar Kukla Devlet’e katmışlar. Büyük Ortadoğu Projesi budur işte. Tayyip Erdoğan, “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde Diyarbakır’ı merkez yapacağız” dememiş miydi? Görev tekmili, bu kadar açık ve bu kadar özlü verilebilir.

Kan ve gözyaşı istemiyorsak, tek bir çaremiz vardır: ABD denetimi dışına çıkacağız. Ülkemizi AB kapısındaki çarmıhtan kurtaracağız!

YUH SESLERİNİN MUHATABI
Milletin bağrından yükselen yuh seslerinin muhatabı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı değildir; Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı’dır.

Büyük Ortadoğu Projesi görevlerinden istifa ediliyor mu bilmiyorum. Ya Washington’daki Proje amirleri istifayı kabul etmezlerse… Ama ben İşçi Partisi Genel Başkanı olarak, o projenin Eşbaşkanını görevinden istifaya çağırmak zorundayım.

Tayyip Erdoğan’ı üstlenmediği bir başbakanlıktan istifaya davet edemeyeceğime göre, Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki görevinden istifaya davet ediyorum.

Koltuklar birbirine karışmamalıdır ki, Türkiye’nin bir Milli Hükümet Başkanı’na olan ihtiyacı daha açık görülsün.

Not: HARİTANIN daha büyük halini "BASINDA İŞÇİ PARTİSİ" bağlantısında ve orijinalini http://www.armedforcesjournal.com/2006/06/1833899 de görebilirsiniz.