Tarihten Ders Almak

BDP’nin 15 Mayıs günü Diyarbakır’da düzenlediği yürüyüşe katılan bazı Parti yetkilileri üzerinde durmaya değer önemli mesajlar verdiler.

Bitlis Milletvekili Nezir Karataş, “Diyoruz ki bu başlangıçtır. 90 yıldır süren inkâra, 30 yıldır süren inkâra, kat...

Tarih:

BDP’nin 15 Mayıs günü Diyarbakır’da düzenlediği yürüyüşe katılan bazı Parti yetkilileri üzerinde durmaya değer önemli mesajlar verdiler.

Bitlis Milletvekili Nezir Karataş, “Diyoruz ki bu başlangıçtır. 90 yıldır süren inkâra, 30 yıldır süren inkâra, katliama boyun eğmeyen, bedel ödeyen Kürt halkı, eğer bu politikayı, savaşı sürdürürseniz iddia ediyorum, Kürt halkı yaşamı cehenneme çevirecek. Kürt halkı Ortadoğu’da yaşamı kilitleyecek. Ama, artık Kürt halkının verdiği mücadele, kahramanca yıllardır bedelini veren gerillayla sınırlı kalmayacak. Kürt halkı milyonlarla kentleri, yolları, caddeleri yaşamı tıkayacak.”

BDP’nin Diyarbakır il Başkanı ise şunları söylüyor: “Kürtler eski Kürtler değil. Diz çöktürmeye çalıştığınız bu halkın önünde diz çökeceğiniz günler yakındır.”

“Yaşamı cehenneme çevirmek”, ve “diz çöktürmek!” Bu ifadelerde kendisine gösteren mücadele anlayışı üzerinde durmak gerekiyor.

KİTLE TABANI
Son bir yıl içinde yaşanan gelişmelerin ardından, BDP’lilerin (gerçekte PKK); neler yapabilmeye muktedir oldukları konusunda, gerçekliğin de dışına çıkan saptamalar yaptıkları anlaşılmaktadır.

Nisan 2009’da yapılan yerel seçimlerde BDP 99 belediye kazandı. Güneydoğu Anadolu’da ise belediyelerin büyük çoğunluğunu aldı.

Yüzde 5.6 olan oy oranı; 2004’ün yüzde 4.1’i, 2007’nin de 5.1’i göz önüne alındığı zaman; kat edilen mesafeyi gösteriyor.

Aradan bir yıl geçmeden 2010 başında yapılan kamuoyu yoklamalarında ise BDP’nin oy oranı yüzde 6.5 dolaylarında görünüyor.

Altı yıl içinde yüzde yetmiş civarında bir oy artışı söz konusudur.

GÜCÜN NİTELİĞİ

BDP; kitle tabanındaki bu gelişmenin niteliğini, çeşitli vesilelerle kitleyi sokağa dökerek ve kalkışma provalarını “başarıyla” gerçekleştirerek, deyim yerindeyse sınadı.

Aralık 2009’da Abdullah Öcalan’ın durumu gerekçe gösterilerek gerçekleştirilen kalkışmalar, Ahmet Türk’ün Samsun’da uğradığı saldırının ardından yapılan protesto gösterileri, bir anlamda nelerin yapılabileceği konusunda ipuçları verdi.

Baykal’ın Van’da uğradığı saldırıya sesini çıkarmayan AKP yetkililerinin, Ahmet Türk’ün uğradığı saldırı üzerine geçmiş olsun kuyruğuna girmeleri, bir yanıyla AKP’nin aczini ama diğer yandan BDP’nin elindeki kitlesel gücün ciddiyetini gösteriyor.

Bu tablo, BDP’nin veya PKK’nın çalışmaları sonucunda mı gerçekleşti? En büyük yanılgı bunun böyle olduğunu düşünmektir.

GERÇEK NEDENLER

PKK’nın, 2 000 yılında etkisiz hale getirilmesinin ve Abdullah Öcalan’ın deyimiyle “Türk Ordusu karşısında yenilgiye uğramalarının” ardından, bugün elde etmiş oldukları güç ve kazandıkları inisiyatif, birinci olarak Amerika’nın işgalci bir kuvvet olarak Irak’a yerleşmeleri ve PKK’yı koruma altına almalarının sonucudur.

İkinci olarak son bir yıl içinde gözle görülür hale gelen büyüme ve etkinlik ise AKP’nin açılım politikaların ürünüdür.

BDP’lilerin bu gerçeği hatırlamalarında yarar vardır. Son altı yıl içinde gösterdikleri gelişmenin esas nedenleri ortadan kalktıktan sonra, 2000 yılındaki durumlarının gerisine kaçınılmaz olarak düşeceklerini unutmamaları gerekir.

EMERYALİZME GÜVENMENİN SONU

Bu noktada “Ortadoğu’da hayatı durdururuz”, “Önümüzde diz çökecekler” gibisinden yüksek perdeden konuşanlara, bir tarihi uyarı yapmakta yarar görüyoruz:

Ermenistan’ın 1918-1920 yılarında görev yapan ilk Başbakanı Ohannes Kaçaznuni, 1923 yılında, Partisi’nin Bükreş’te toplanan Kongresinde tarihi bir özeleştiri yapar.

Kaçaznuni, daha sonra “Taşnak Partisi’nin yapacak bir şeyi yok” adıyla kitaplaştırılan bu özeleştirisinde özetle şöyle der:

“Çarlık Rusyası’nın ve İngiltere’nin dolduruşuna geldik. Denizden Denize Büyük Ermenistan hülyalarına kapıldık. Kafamız dumanlanmıştı. Gerçekleri görmekten uzaklaşmıştık. Ermeni halkının yaşadığı felaketin sorumlusu biziz.”

Bu özeleştiri, tarih önünde kişisel olarak Kaçaznuni’yi hiç şüphe yok ki olumlu bir yere oturtmuştur ama Ermeniler ile Türklerin ve Kürtlerin yaşadığı acıları ortadan kaldırmaz.

Tarih ders almak içindir.

Emperyalizmin kendi çıkarları için yarattığı ortamın sunduğu olanaklardan yararlanarak, dar milliyetçi hedeflerine ulaşabileceklerini umanlar tarihten ders almalıdırlar.

Üstelik 1914’lerde Ermeniler; Rus ve İngiliz emperyalistleri ile kolkola “Denizden denize Büyük Ermenistan” hayali ile ayağa kalktıklarında işbirliği yaptıkları kuvvetler, Dünyanın, daha yenilgi yüzü görmemiş en büyük kuvvetleri idi.

Oysa bugün, en üst perdeden tehditler savurarak, doludizgin bir etnik boğazlaşmaya giden yolun taşlarını döşeyenlerin güvendikleri dağlara, daha bugünden kar yağmış durumda.

ABD, Irak, Afganistan’da askeri yenilgi yaşıyor. Osetya, Ukrayna ve Kırgızistan’da ise elindeki mevziler kaybetti.

ABD ve AB çaresi olmayan bir ekonomik krizin pençesindeler.

Emperyalistlere güvenerek dün bir yere varmak mümkün olmadı. Bugün ise sözkonusu bile olamaz.

Ama emperyalist planlarda yer alarak bir yerlere varabileceklerini düşünenlerin, en başta kendi halklarına zarar verecekleri açıktır.