Tansu Çiller – Abdullah Gül

Tansu Çiller, 1994 yılının 5 Nisan’ında, ekonomiye ilişkin ünlü kararlarını açıkladı. Çiller Hükümeti’nin aldığı bu kararlar, 1930’larda temelleri atılan Atatürk’ün Halkçı Devletçi Modeli’nin tasfiyesi yolunda, “ikinci önemli kilometre taşı” anlamına g...

Tarih:

Tansu Çiller, 1994 yılının 5 Nisan’ında, ekonomiye ilişkin ünlü kararlarını açıkladı. Çiller Hükümeti’nin aldığı bu kararlar, 1930’larda temelleri atılan Atatürk’ün Halkçı Devletçi Modeli’nin tasfiyesi yolunda, “ikinci önemli kilometre taşı” anlamına geliyordu.
Bilindiği üzere “Birinci önemli kilometre taşı”, Turgut Özal’ın mimarı olduğu 24 Ocak 1980 kararlarıdır.
Tansu Çiller, 5 Nisan kararlarından sonra “son sosyalist devleti yıktık” diye açıklama yapmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir zaman sosyalist olmadı. Ama Atatürk’ün halkçı devletçi modeli, sosyalizmden önemli ölçüde esinlendi. Bilindiği üzere Altı Ok’un üçü Fransız Devrimi’nden, üçü ise Sovyet Devrimi’nin etkisinin sonucudur.
Elbette bu program, Türkiye gerçekliğinde yorumlanarak, pratikte Türkiye’ye özgü bir program özelliği de kazanmıştı.
Ama sonuç olarak Çiller’in “son sosyalist Devleti yıktık” sözünü, rasgele edilmiş bir söz olarak değil, Türk Devrimi’nin ekonomik programına karşı; emperyalizmin ve gericiliğin tarihi duruşunun ifadesi olarak anlamak gerekir.
Ve o günden bu yana geçen 16 yılın sonunda artık, Cumhuriyet ekonomisinden geriye bir şey kalmadı. Emperyalistler ve işbirlikçileri “son sosyalist devleti” değil ama, Atatürk’ün Halkçı Devletçi Ekonomisi’ni bütünüyle yıktılar.

KİM ÇÖKÜYOR?
Tansu Çiller’in 1994’teki bu meşhur sözüne benzer bir sözü, 4 Ocak 2010 günü bu sefer Abdullah Gül’ün söylediğini Cengiz Çandar’dan öğreniyoruz.
Abdullah Gül, o gün Cengiz Çandar ve Hasan Cemal ile yaptığı söyleşide “Devletin içindeki Sovyetler Birliği çöküyor” diyor. (6 Ocak 2010, Radikal)
Abdullah Gül bu sözleriyle, Ergenekon Tertibiyle yürütülen operasyonu ve hedef alınan kurumları kastetmektedir.
Yani Kemalist Devrimin ürünü olan ve henüz emperyalizm ve işbirlikçilerinin tamamen ele geçiremedikleri Türk Silahlı Kuvvetleri ve Yüksek Yargı Kurumları’nın “çökmekte olduklarını” söylemektedir Abdullah Gül.
Bu bakımdan 1994 yılında Tansu Çiller’in söyledikleri ile 2010 yılında Abdullah Gül’ün söyledikleri arasında bir fark yoktur.
Tansu Çiller Kemalist Devrimin ekonomik kazanımlarını, Abdullah Gül ise aynı Devrimin ürünü olan devletin diğer kurumlarından hala ele geçirilmeyenleri kastetmektedir.
Tansu Çiller KİT’lerden elde kalanların hepsinin özelleştirmeler ile tasfiye edilmesini istiyordu. KİT’leri tamamen tasfiye etmeye kendisinin siyasi ömrü yetmedi. Ama daha sonra gelen iktidarlar ve nihayet AKP Hükümeti, Çillerin ilan ettiği hedefi gerçekleştirdi.
Şimdi Abdullah Gül’e “Devletin içindeki Sovyetler Birliği Çöküyor” dedirten gelişmelere bakmak gerekiyor.

NELER OLDU?
Son bir ay içinde Ergenekon tertibi çerçevesinde yaşanan gelişmelere bakalım:
1. Deniz kuvvetlerine yönelik olarak sahneye konulan “kafes eylem planı” tertibi çerçevesinde çok sayıda subay sorgulandı. Bazıları tutuklandı.
Yarbay Ali Tatar, sahnelenen tertibe, sahnelenen oyunlara “bir nebze ışık tutabilmek” amacıyla intihar etti.
2. 2004 yılında görev yapan Kuvvet Komutanları, Ergenekon savcıları tarafından sorguya çekildi. Yandaş medya şimdi Komutanların verdiği ifadeyi değil ama Savcıların sorduğu soruları tefrika ediyor.
Yani “asimetrik psikolojik savaşa” son hız devam!…
3. Bülent Arınç’a suikast yapılacağı yalanı ile Özel Kuvvetler Komutanlığına yönelik büyük bir saldırı kampanyası başlatıldı. Bu bahaneyle Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığı’nda kanunlara aykırı aramalar yapıldı.
4. Aynı tertibin devamı olarak Bülent Arınç’a suikast soruşturmasını yapan hakim ve Savcı’ya, içinde kalaşnikof mermileri olan paketler gönderildi.
Kamuoyu, tertipçilerin yalanlarına artık kanmadığı için, operasyonu yürüten merkez; artık “krokiler”, “gömülmüş silahlar” ve “eylem planları” yerine, daha çok ses getirecek tertiplere ihtiyaç duyuyor.
Önümüzdeki günlerde tertipçilerin kalaşnikof mermileri ile ima ettikleri suikastlere girişmeleri şaşırtıcı olmamalıdır.
5. Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Kasım ayında çıkarması gereken Güz Kararnamesi, Adalet Bakanı’nın engellemesi dolaysıyla bugüne kadar çıkmamış durumda.
6. Ergenekon tertibi bütün yasalar, hukuk ve gelenekler çiğnenerek ısrarla sürdürülüyor.

HAYAL VE GERÇEK
Bütün bu konularda yapılan kanunsuzluklar, en azından bugüne kadar yanların yanına kâr kaldığı için, tertipçiler meydanın boş olduğu zehabına kapılmış durumdadırlar.
Cengiz Çandarlar bundan dolayı zafer kazanmış havalarda yazıp duruyorlar.
Abdullah Gül ise bugüne kadar yaşananlardan aldığı cesaretle, “Devlet içindeki Sovyetler Birliği çöküyor” diyebilmektedir.
Ama yanılıyorlar. Dünyamız 1994’ün dünyası değil.
Abdullah Gül’llerin güvendiği dağlara kar yağdı. Amerika her yerde kaybediyor.
Türkiye’nin Yurtsever Devrimcileri, Ergenekon Tertibine direniyor.
Ama hepsinden önemlisi başta işçi sınıfımız olmak üzere halkımız ayağa kalkıyor. Türkiye’nin dört bir yanında AKP binalarına yürüyen onbinler, Cumhuriyet Devrimini tarihe havale edebileceklerini düşünenlerin boş bir hayal içinde olduklarını gösteriyor.
mbgultekin@ip.org.tr