Su Yaşamdır; Su Havzaları ve Su Satılamaz!

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Esinoğlu, 18 Mart 2009 günü Ankara'da bir basın açıklaması yaparak İstanbul'da toplanan Dünya Su Forumu'nu değerlendirdi. Açıklama şöyle;

Suyun ticarileştirilmesi ve su havzalarının özelleştirilmesi AKP’nin progra...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Esinoğlu, 18 Mart 2009 günü Ankara'da bir basın açıklaması yaparak İstanbul'da toplanan Dünya Su Forumu'nu değerlendirdi. Açıklama şöyle;

Suyun ticarileştirilmesi ve su havzalarının özelleştirilmesi AKP’nin programında yer almaktadır. Suyun meta haline dönüştürülmesi ve yabancı tekellere peşkeş çekilmesi için, AKP tarafından tüm yasal altyapı hazırlanmıştır.
İstanbul’da düzenlenen Su Formu, bu konuda Türk halkının zihnen hazırlanmasına yöneliktir. Suyun meta haline dönüştürülmesinin psikolojik aşamasıdır.
Dünya tekeli üç yabancı firma tarafından organize edilen Su Formu’nun başkanı, formun açış konuşmasında, suyun özelleştirilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Sulama ve içme suyu pazarı olarak ülkemizde 50 milyar dolarlık bir su pazarı mevcuttur.
Uzun zamandan beri büyük bir yalan dolaşıma sokulmuştur. Su kıtlığından söz edilmektedir. Bir şeyi kıtlaştırırsanız, onu değerli kılarsınız. Dünya ölçütlerinde kişi başına yılda bin metreküp su kullanımını, su fakiri ülke olarak tanımlamışlardır. Türkiye’de kişi başına 1600 metreküp su kullanılmaktadır. Su kıtlığından söz edilerek, yükselen bedelleri sadece bu üç tekel veya onların paravan firmaları karşılayabilecektir.
Suyu satın alan, yönetimi de satın almış olacaktır.
Su havzalarının satılması, havzanın toprağının da satılmasıdır. Bu topraklardan ve sudan yöre halkı yararlanamaz. Oradan alınan suyun, nerede para ediyorsa oraya nakledilmesi esastır. Yani, su havzaları özelleştirilirse, devlete ait olan bir barajın suyundan köylü sulama için su alamaz. Alacaksa, satın almak durumundadır. Çünkü yöresinin suyu şirketin suyu olmuştur.
Bir başka tehlikeli gelişme de Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün çıkardığı su yönetmeliğidir. Yönetmeliğe göre, su havzalarını satın alacak şirketler, güvenlik birimleri oluşturabileceklerdir. Bunun anlamı şudur; barajdan su almaya kalkan bir köylümüze şirketin güvenlik güçleri müdahale edecektir. Yani, küçük havza devletleri oluşacak demektir.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, suyun özelleştirilmesi için değil, suyumuzun iyi yönetilmesi için kurulmuştur. Forumda su kaynaklarının yönetiminin halka açılması benimsenmiştir. Bunun anlamı, suyun yönetimini DSİ’den alalım, çokuluslu tekele verelimdir.
Dicle ve Fırat’ın sularının AB tarafından konsorsiyuma verelim dayatması da bu tekeller tarafından organize edilmektedir.
Büyük Orta Doğu Projesinin eşbaşkanına verilen son talimat, sularınızı acilen özelleştirindir.
Sularımızı ve havzalarımızı satın alacak şirketler bir kez daha düşünmelidirler.
İşçi Partisinin Milli Hükümet Programında, yapılan bu tür özelleştirmelerin, derhal tekrar millileştirileceği yazmaktadır.
İşçi Partisinin iktidarında sularımızın yönetimi kesinlikle devletin denetiminde olacaktır. Su yönetiminin kimseyle paylaşılmasına izin verilmeyecektir.