İşçi Partisi Çorum Milletvekili adayı ve Avrupa Temsilcisi Ali Mercan 9 Temmuz 2007 günü Çorum’da bir basın toplantısı düzenledi. Mercan özetle şunları söyledi:
30 Haziran Cumartesi günü İsviçre’nin Winterthur kenti’nde İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in katılacağı bir basın toplantısı düzenledik. Perinçek “Ermeni Soykırımı tarihsel ve uluslararası bir yalandır” dediği için aldığı cezaya üst mahkemede itiraz etmek ve avukatıyla görüşmek istiyordu. Perinçek’e vize verilmedi. Yerine İşçi Partisi Avrupa Temsilcisi olarak ben açıklama yaptım ve İsviçre polisi tarafından, ADD Bern Başkanı Ethem Kayalı ile birlikte gözaltına alındım. Gözaltında yaşadıklarımız İsviçre ve Avrupa demokrasisi konusunda öğretici oldu.
Kanton polisinin açıklamalarına göre 30 Haziran tarihli basın toplantısı için büyük hazırlık yapılmıştı. "Hazırlıkları" salona gelirken hissetmeye başladık. Her köşe başında bir polis arabası ve kontrolcüler. Türk’e benzeyen herkesin kimliği araştırılıyor ve niçin geldiği soruluyor.
AVRUPA HAYRANLARI İÇİN BİR DEMOKRASİ DERSİ DAHA
Salona giriyoruz. Herkesi suçlu olarak algılamaya hazır bir "görevliler" ve devlet güvenlik polisi ordusu basın toplantısı izlemeye geliyor.
Salonun önü ve içi sivil polisler ve sayısız kamera. Bu kadar gazete ve televizyonun İsviçre gibi küçük bir devlette ne işe yaradığını merak ederken bunların savcıya delil yetiştirmek için görevli “muhabirler” olduğunu anlıyoruz. Bazı gazete ve televizyon "muhabir"lerinin rolünü bizi tutuklamaya geldikleri zaman daha açık olarak yaşıyoruz. "Böyle ileri geri konuşmanın bir bedeli olduğunu bilerek konuşuyorsunuz değil mi? bedavadan suç işlemek yoktur değil mi?" gibi provakatif sorulara cevap ararken kolumdan devlet polisinin yapışmış olduğunu fark ediyorum ve ısrarlı sorunun amacını kestiriyorum. Adamların gerçeği araştırmak ve ne olup bittiğini yansıtmakla alakaları yok.
HEPİMİZ DOĞU PERİNÇEK’İZ
Almanca ve Türkçe olarak yaptığımız açıklamada Perinçek’e vize verilmemesinin demokrasinin neresine sığdığını sorduk. "Doğu Perinçek’i engellediniz ama bende bir Perinçek’im" , "Ermeni Soykırımı Uluslararası ve tarihsel bir yalandır" sözlerine salondakiler de eşlik ettiler. "Ağır suç koşullarının oluştuğu” söylendi ve tutuklandık.
Ben ve Ethem Kayalı, üzerimizde bütün kişisel eşyalarımıza el konularak hücreye atıldık. Ethem arkadaşı bir daha 13 saat sonra ancak görebildim. Bütün elbiselerimiz çıkarttırılıyor. Çorabımızın lastikli kısımları, iç çamaşırlar vb. didik didik ediliyor. Bu durumun kanunsuz olduğu ve gözaltı şartlarına uymadığı itirazımıza, tutuklulara uygulanan izlek budur yanıtını alıyoruz. Parmak izi, fotoğraf ve bir sürü benzer işlemler. Fikirle baş edemeyenler psikolojik savaşa başvuruyorlar. Bütün yöntemler boyun eğdirmeye yönelik.
Bir metrekareden biraz büyük olan hücrede beklerken, salonda kalanlar protestolara devam ediyor ve soykırım yalanını çiğnedikleri için kendilerine karşı terör estiriliyor, salona kapatılıyorlar ve kimlikleri kaydediliyor.
Bir gerçeği açıklayan tek başına bir adama karşı devasa bir binanın içinde polisi, müdürü, savcısı, sekreteri, aleti-edevatıyla koca bir aygıtı uğraştırarak ne kadar büyük olduğumuzu bir kere daha anladım. Bir kere daha vatan için her şeyimiz feda olsun dedim.
BAYKAL DA İSVİÇRE'DEYDİ, NE YAPTI?
Bu arada CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı düşündüm: O’da İsviçre’de, Cenevre kentinde, Sosyalist enternasyonal toplantısında. Doğu Perinçek’e vize verilmiyor, ben ve arkadaşım "soykırım yalandır" dediğimiz için hücrede tutuluyoruz, dinleyicilere terör estiriliyor. Baykal Avrupalı sosyalistlerle kol kola geziyor. Soykırımı inkâr edene ceza verilsin karar önerilerini hazırlayanlar o Sosyalist Partiler değil mi? Neden onlara bir soru yöneltmedi?
İfade alma sırasında üstünlük bizdeydi. Savcı "nerden bulaştık bu işlere" der gibi mırıldanıyordu.
Savcı "Soykırımı" inkâr ederek yasaları çiğnediğimizi ve suç işlediğimizi iddia ediyor.“Gerçekleri anlatıyoruz, suç işlemiyoruz" diyerek bütün belgeleri ve yayımlanan Ermeni tarihçi ve devlet adamlarının kitaplarını sayıyorum. Savcıya bunları vermeyi teklif ediyorum. Önündeki dosyalar yığınını gösteriyor ve zamanım yok diyor. Lüzumsuz işlerle uğraşmaktan gerçekleri öğrenmeye vakit bulamıyorlar.
IRKÇILIK SUÇLAMASI BİR TÜRK SOSYALİSTİNE HAKARETTİR
Savcı Andrej Gnehm "Soykırımı inkâr ederek ırkçılık yapmıyor musunuz?" diye suçlamada bulunuyor. Ben bir sosyalistim ve benim gibi bir Türk sosyalisti için ırkçılık suçlaması en büyük hakarettir. Hayatım ırkçılığa karşı mücadele ederek geçti diyorum.
KİM PROVOKASYON YAPIYOR?
Savcının kışkırtma iddiasını reddediyorum.
Savcı devamla, İsviçre kanunlarına karşı gelmek, onları değiştirmeye çalışmak ve bu ülkeyi küçük düşürmek gibi suçlamalar yöneltiyor. Ülkemize yönelik haksız bir suçlamayı düzeltmeye çalıştığımızı, mahkeme ve parlamento kararlarıyla tarihi gerçeklerin değiştirilemeyeceğini söylüyorum. Bu soykırım iftarlarının dayanaksız olduğunun şahitlerinden birisinin İsviçre olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi diyebileceğimiz antlaşmanın imzalanmasında Lozan’da bize ev sahipliği yaptıkları için kendilerine teşekkür ediyor ve tarihten gelen bu dostluğu sürdürmek istediğimizi yineliyorum. Soykırım iddialarının ABD’nin BOP projeleriyle ilişkilerini anlatıyorum.
KAÇ KERE SOYKIRIM YALANDIR DEMİŞİZ?
Savcı, Türkçe açıklamamın görevlileri tarafından tercüme edildiğini ve orada geçen suç unsurlarını sayıyor: "Ermeni Soykırımı uluslararası bir yalandır, tarihsel yalandır, bu bir yalandır, belgelere göre yalandır…" vb. Bu kadar çok yalandır diyebildiğime kendim de hayret ettim ve bir de savcının "Türkçe bilen" adamının "soykırım yalandır"dan başka bir şey bilmediğine.
Tutuksuz yargılanmak, Yeterli araştırma ve malzemeleri değerlendirmek üzere salıverildiğim açıklandı. Savcı "şimdi Almanya’ya gideceksiniz. Biz yeterli araştırmayı yaptıktan sonra size duruşma için randevu vereceğiz, Mahkeme çağrısına uyacak mısınız?" Diyor. Cevap: "Seve seve gelirim. Gerçekleri açıklamaya ve bu yanlışları düzeltene kadar anlatmaya devam edeceğiz."
Ülkemize yönelik bu ve benzeri saldırılara karşı güçlü bir devlet politikası izlememiz gerekiyor. Bunu milli bir hükümet yapabilir.
İşçi Partisi programı ve kadrolarıyla milli hükümeti kurmaya hazırdır.
NE ABD NE AB! TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE!
KARNI TOK, SIRTI PEK, BAŞI DİK TÜRKİYE!