İşçi Partisi, Başbakanlık'ın Şenkal Atasagun hakkında soruşturma izni vermeme işlemi aleyhine bugün (27 Mayıs 2009) Ankara İdare Mahkemesi'nde iptal davası açtı. İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Hasan Basri Özbey'in konuyla ilgili açıklamasını ve dava dilekçesini aşağıda sunuyoruz.
İşçi Partisi, “Ergenekon” raporu ve şemasını hazırlayan MİT içindeki tertip merkezinin bu yasadışı faaliyetlerine göz yuman, soruşturmayan ve hazırlanan rapor ve şemayı imzasıyla kullanıma sunan Şenkal Atasagun hakkında 3 Mart 2009 günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulunmuştu.
Şikâyetimizin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yasa gereği Başbakanlık’tan soruşturma izni istemiş ancak Başbakanlık soruşturma izni vermemiştir.
Böylece Ergenekon tertibinin önemli bir boyutunun ortaya çıkarılmasının önü kesilmek istenmektedir.
Başbakanlığın, Atasagun hakkında soruşturma izni verilmemesi istemi hakkında Ankara İdare Mahkemesi’nde bugün iptal davası açılmıştır. (Ankara 10. İdare Mahkemesi 2009/986)
“SAÇMA SAPAN”
Atasagun şikâyetimizin ardından yaptığı açıklamalarda; “Ergenekon şema ve raporunda yer alan bilgiler geldiğinde komik buldum. Gülüp geçtim. Saçma sapan, ciddiye alınmayacak iddialardı. Ancak teşkilatta rapor olarak hazırlanmıştı, sümen altı edemez, bekletemezdim. İlgili makamlara sunmasam, bana da Ergenekoncu derlerdi. Bu bilgiler, o zaman da saçma sapandı şimdi de saçma sapan! Başbakanlık’tan soruşturma izni verilmesini istiyorum. İzin verilmelidir. İzin verildiğinde ben de gider savcılara, mahkemelere bildiklerimi anlatırım.” demişti.
YANILTMA FAALİYETİ
2001 yılından bu yana Türk Ordusu, İşçi Partisi ve Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı tertiplere malzeme olarak kullanılan bu rapor ve şemada, Atasagun’un yorumlarına işaret eden bir uyarı yer almamıştır. Aksine “şema”nın ön yazısında “iddia niteliğindeki bu bilgilerin, birbirinden müstakil değişik kanallardan gelmesi ve birbirini büyük ölçüde teyit eder olması, olaya dedikodu çizgisinin ötesinde bir anlam kazandırmakta ve yönlendirilmiş organize bir faaliyetin işaretlerini taşımaktadır” denilerek ve bu faaliyetin “asker orijinli yönetici bir kadronun kontrolünde” yürütüldüğü yazılmış ve bu yolla muhatap makamlar yanıltılmıştır.
SUÇ SABİTTİR
Şenkal Atasagun, açıklamaları ile suçu kabul etmiş, suçluları işaret etmiştir.
MİT Müsteşarlığı gibi, kurumun verdiği istihbaratla devletin güvenliğinin sağlandığı, milli güvenlik için yaşamsal bir kurumun başında bulunan bir kişinin;
• “Saçma sapan, komik, ciddiye alınamayacak, gülüp geçilecek bilgiler”i ciddi ve doğru bilgilermiş gibi raporlaştırması, şemalaştırması;
• En azından raporlaştırılıp, şemalaştırılmasına göz yumması, buna itiraz etmemesi, bir tertibin ürünü olan bu faaliyete karşı koymaması, boyun eğmesi;
• Bu “Saçma sapan, komik, ciddiye alınamayacak, gülüp geçilecek bilgiler”e dayanarak rapor hazırlayan teşkilat mensupları hakkında idari işlem yapıp, soruşturma açmaması;
• Raporun sunulduğu makamları uyarmaması, rapora bu kanaatini eklememesi;
Görevi ihmal ve kötüye kullanmak, rapor kapsamı itibariyle diğer atılı suçlara katılmak değil midir? Bu hukuk dışı, yasa dışı faaliyet mazur görülebilir mi? Bunu istihbarat çalışmasının gereği saymak mümkün müdür?
“BİLGİ KİRLİĞİ VE MAKSATLI PROPAGANDA İZLENİMİ”
Başbakanlığın soruşturma izni verilmemesine ilişkin yazısı, suçun tespiti ve itirafı olup Atasagun’un kanaatlerinin resmileştirilmesidir.
Başbakanlık yazısının ikinci sahifesindeki ifadeler çarpıcıdır;
“CD’lerde yer alan Ergenekon Lobi Projesi ve diğer belgelerin yanı sıra Tuncay Güney’in iddialarının dikkat çekici bulunduğu, ancak bir BİLGİ KİRLİĞİ VE MAKSATLI PROPAGANDA İZLENİMİ DE EDİNİLDİĞİ, söz konusu CD’ler kamuoyuna malolmuş asker ve sivil şahısları da içermesi nedeniyle önemli görüldüğünden CD’lerin tetkiki ile MİT arşivi ve açık kaynaklara yansıyan TEYİT EDİLMEMİŞ BİLGİLERLE SINIRLI TUTULAN İNCELEMELERDEN hareketle hazırlanan dökümanın
… Genelkurmay Başkanlığı’na ve Başbakanlığa intikal ettirildiği…”
Atasagun’un “Saçma sapan, komik, ciddiye alınamayacak, gülüp geçilecek bilgiler” dediği hususlar, Başbakanlık tarafından BİLGİ KİRLİĞİ VE MAKSATLI PROPAGANDA ürünü olarak tanımlanmıştır. Yapılan Atasagun’un günlük dil ile söylediklerinin resmileştirilmesidir.
Rapor ve şema ön yazısında kesin, doğrulanmış bilgilere dayanıldığı ifade edilirken, gerek Atasagun, gerekse Başbakanlık, şimdi “saçma sapan”, “bilgi kirliliği”, “maksatlı propaganda”, “komik” tanımlamaları yapmaktadırlar.
“SAÇMA SAPAN” ŞEMADAN ERGENEKON DAVASINA
Şimdi “komik”(!) ama aslında acınası bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin düşürüldüğü hal acıdır. MİT ve Başbakanlık’ın ve de altında imzası bulunan Müsteşarın “saçma sapan, bilgi kirliliği, maksatlı propaganda, komik” diye nitelediği bu yalanlarla Türkiyemizde “asrın davası” adı altında Ergenekon soruşturmaları yürütülmekte, Türk Ordusunun şerefli komutanları, İşçi Partisi Genel Başkanı ve yöneticileri, Yargıtay Onursal Başsavcıları, siyasetçiler, rektörlerimiz, bilim adamları, işadamları, gazeteciler, Atatürkçüler, vatanseverler suçlanmakta ve tutuklanmakta, korku imparatorluğu kurulmak istenmektedir.
BAŞBAKANLIK SUÇU KORUMAKTADIR
Bütün bunlara karşın Başbakanlık bütün bu olanlara “yasalar çerçevesinde yürütülen istihbarat görevi” diyebilmektedir. Yasalar çerçevesinde istihbarat, yalanın, iftiranın, dedikodunun, tertibin rapor ve şema haline getirilip, ülkede kaos yaratılması mıdır?
Bu “istihbarat” anlayışı, Tayyip Erdoğanların uzman oldukları kanunsuz özel istihbarat anlayışıdır.
Soruşturma izni verilmemesi kanunsuz, hukuk dışı, keyfi ve suçu/suçluyu koruma amaçlıdır. Bu tutum tertipteki başrollerin kimler tarafından üstlenildiğini de göstermektedir.
DAVA DİLEKÇESİ:
ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA,
Davacı : İşçi Partisi
Vekili : Av. Hasan Basri Özbey, Toros Sokak No.9 Sıhhiye Ankara
Davalı : T.C. Başbakanlık
Dava : Başbakanlığın, eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin 24.04.2009 gün ve B.02.0. HUK.648.02.2009-14/1913 sayılı işleminin iptali istemidir.
Tebliğ Tarihi :20.05.2009
Dava ve Açıklaması :
I. SAVCILIK ŞİKÂYETİMİZ
Milli İstihbarat Teşkilatı eski Müsteşarı Şenkal Atasagun, görevde olduğu dönemde “kamu görevini kötüye kullanmak, Türk Silahlı Kuvvetlerini alenen aşağılamak, iftira” suçlarını işlemiş olması nedeniyle 03.03.2009 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulunduk.
Şikâyet dilekçemizde şu hususları belirttik;
1. Türkiye, “Ergenekon” adı verilen bir tertip ile karşı karşıyadır. Tertibin hedefi başta Türk Ordusu ve İşçi Partisi olmak üzere Atatürk Cumhuriyeti’ni savunan kurum ve kişilerdir. Bu kapsamda ülkemiz şema tertipleriyle karartılmaya çalışılıyor. “Şema terörü” estiriliyor. Şüpheli Şenkal Atasagun ve ekibi başından bu yana şema tertibinin içindedir.
2. Şüpheli Şenkal Atasagun, Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarı olduğu 2002 yılında ekibiyle birlikte bir şema hazırlamıştır.
3. Şemada, sözde “Ergenekon” örgütünün kurucu ve yöneticileri olduğu iddia edilen 69 kişinin ismi yer almaktadır. Bu kişilerin arasında Genelkurmay Başkanları, Kuvvet Komutanları, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, iş adamları, gazeteciler, aydınlar yer almaktadır.
4. Şenkal Atasagun görev ve yetkilerini kötüye kullanarak, 2002 yılında hazırladığı “Ergenekon şeması”, tertibi ve tertipçileri ele vermektedir.
5. Şema, MİT tarafından, çeşitli tarihlerde Genelkurmay Başkanlığı, İstanbul Özel Yetkili C. Başsavcılığı ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/209 esas sayılı dava dosyasına gönderilmiştir.
6. Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar 69 ismin yer aldığı şemadaki 63 ismi kapatarak, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiş, uzun uğraşlardan sonra Mahkeme şemanın açık halini savcılıktan getirtebilmiştir. Bu kez de Mahkeme, şemada adı geçenlerin saygınlıklarını korumak gerekçesi ile şemayı açıklamamış, davanın şüpheli ve sanıkları tarafından incelenmesine izin vermemiştir.
Kararın gerekçesi şöyledir; “Üzeri Savcılık tarafından kapatılmış kişiler hakkında herhangi bir soruşturmanın açılmamış bulunması, bu çizelgedeki kimi kişilerin sosyo-ekonomik ve siyasi konumları… saygınlıkları ve haklarının zedelenme olasılığı... bu kişilerin kişisel hak ve özgürlüklerinin dikkate alınması ve korunması gerektiği(nden) bu belgelerin orijinal haliyle açıklanmamasına… karar verildi”.
7. Mahkemenin, isimleri yer alanları korumak adına gizlediği şema, bütün ayrıntılarıyla basında yer almıştır. Son olarak, Aydınlık dergisinin 8 Şubat 2009 tarihli sayısında MİT'in gizlenen “Ergenekon şeması”, 1 numaradan 69 numaraya kadar isim isim açıklanmıştır.
8. MİT'in, Savcılığa ve Mahkemeye gönderdiği yazılara göre, şemanın hazırlanmasına dayanak olarak gösterilen “Ergenekon” belgeleri, 3 Temmuz 2002 günü MİT'e İstanbul'dan bilinmeyen bir kimse tarafından yollanmış!
9. Şüpheli, Ergenekon tertibinin dayanağı olan 2001 yılındaki “Tuncay Güney mülakatı”nı iki yıl elinde tutmuş ve 10 Temmuz 2003 günü Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'e göndermiş.
10. Niçin, 10 Temmuz 2003? İki yıl elde tutulan bu belgeler, ne olmuş da o tarihte devreye sokulmuş? 4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye'de Türk subay ve astsubaylarının başına ABD silahlı birlikleri çuval geçiriyor. İşte bu ortamda şüpheli Şenkal Atasagun devreye giriyor. Türk Ordusu içindeki sözde “Ergenekon yapılanması”nı Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'e ihbar ediyor. Altı gün sonra belgeler Org. Hilmi Özkök'e gönderiliyor. Hem de şeması yapılarak.
11. Şenkal Atasagun, 1998'den beri tertibin içindedir. Hatırlanacağı üzere, Atasagun 1999'da “Kürt sorununda yeni açılım”ı başlatmıştı. Bu girişime, zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu hemen tepki göstermişti.
12. Şenkal Atasagun, 5 Mart 2001'de Tuncay Güney ile yapılan “mülakat”ı kuşkusuz biliyordu. Çünkü o “mülakat”ı kurgulayan merkezde idi. Ancak dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'ydu ve tertibin 1 numaralı hedefi de Genelkurmay Başkanı'nın kendisiydi. Org. Kıvrıkoğlu'nu yine Org. Kıvrıkoğlu'na “ihbar edemeyen”(?) Atasagun, çuval olayından sonra, Türk Ordusunu ve özellikle Irak'taki Özel Kuvvetleri çekmek için ABD ile sıcak ilişki içindeki yeni Genelkurmay Başkanı'nın eline “Ergenekon” belgelerini ulaştırdı. Belgeler kullanıldı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'taki varlığına son verildi. ABD'nin, Telafar ve başka yerlerde Türkmenlere karşı yürüttüğü katliamlara bile sessiz kalındı.
13. Org. Hilmi Özkök, 10 Temmuz 2003'de kendisine gönderilen bu şemayı gayri resmi olarak kullanmış, sonra da cebine koyup götürmüştür.
14. Genelkurmay Başkanlığı'nın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği yazılarda bu şemanın aramalara rağmen bulunamadığı bildirildi. MİT, gönderdik diyor; Genelkurmay ise bulamıyor. Belli ki Özkök, tertipte kullanılan bu şemayı alıp götürmüş.
15. “Ergenekon belgeleri” ve “mülakat”, 2001 yılından beri Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT'in elindedir. 2001 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gelmiş ve kayda geçmiştir. O dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri, tıpkı dönemin DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin gibi bunları incelemişler ve uydurma olduğunu saptayarak işlem yapmamışlardır.
Nitekim Adil Serdar Saçan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği, 9 Şubat 2009 tarihli dilekçesinde de; Tuncay Güney “mülakat”ının, “Veli Küçük ve Grubu” kodlamasıyla 2001 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderdiklerini açıklamıştır.
16. Şimdi soru şudur: O dönemin MİT yöneticileri ve başlarında bulunan şüpheli Atasagun, 2001 yılı Mart ayından beri ellerinde bulunan bu “belge ve bilgiler”i, zamanın Başbakanı Bülent Ecevit'e ve zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu'na niçin göndermemiş de Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığı'nı beklemiştir? 2003 Temmuz'unda bu belgeleri Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e gönderen MİT yöneticileri, niçin aynı bilgileri dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e iletmemişlerdir?
17. Bu şema Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı entrikalarda, komplolarda kullanılmıştır. Bu şema, şüpheli Şenkal Atasagun ve ortaklarının suçlarının kanıtıdır.
18. Şemada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri ve üst düzey komutanları, Ergenekon davası iddianamesi ile gıyaplarında suçlanıyorlar. Hem de savunma hakkı tanınmadan.
Dava dosyasında;
- “Ergenekon’un merkezinde, üç Genelkurmay Başkanı ve üç Jandarma Genel Komutanı’nın olduğu” ileri sürülüyor (Tuncay Güney Mülakatı, s. 29).
- “Org. Başbuğ’un katıldığı, ATO’daki ‘Devrim Yasalarının 80. Yılı Paneli’nde ‘yeni bir oluşumun kurulduğu’ duyuruldu” deniliyor (İddianame, s. 1488).
- “Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu’nun, Org. Özkök’e suikast düzenlettiği” iddia ediliyor (İddianame, s. 653).
- “Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt ve Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu, 60 milyon dolar rüşvet alıp, paylaşmak”la suçlanıyorlar (İddianame, s. 654).
- “Subaylar(ın) PKK’ya 6 bin silah verdiği” iddia ediliyor (İddianame, s. 297).
- “Komutanlardan bir grup PKK’ya silah sattı, uyuşturucu trafiğini birlikte yürüttü” iddiasına yer veriliyor (İddianame, s. 283).
- “Genelkurmay Başkanlarından Org. Karadayı’nın, çalışmalarından dolayı Doğu Pernçek’i telefonla kutlaması” suç delili olarak getiriliyor (İddianame, s. 1419).
- “Org. Çevik Bir’in Kırıkkale MKE’ndeki sabotajı yaptırdığı” iddia ediliyor (İddianame, s. 1413 vd, 1525; Tuncay Güney Mülakatı, s. 120 vd).
Davada sanık dahi olmayan bu kişiler hakkında, örneklerini çoğaltabileceğimiz böylesine dayanaksız iftiralarda bulunmak, bu yolla TSK’ni yıpratmaya çalışmak, hem de bunu bir İddianame ile yapmak ağır suçtur. Şüpheli Şenkal Atasagun, tertiplediği şema ile bu suçun azmettiricisi ve ortağıdır.
19. Bütün bu olgular, o dönemde MİT'in yönetiminin, CIA ve MOSSAD'ın kotrolüne geçtiğini gösteriyor. Bu ne biçim Milli İstihbarat Teşkilatı'dır ki, tepesinde bulunanlar CIA ve MOSSAD'la işbirliği yapıyor. Kendi Genelkurmay Başkanlarını, Kuvvet Komutanlarını, gizli yapılanmaların içinde olmakla, rüşvet almakla, sabotaj düzenlemekle suçluyor.
20. Şüpheli Atasagun, yalan ve iftiralardan ibaret oldukları ilk bakışta kolaylıkla anlaşılan bu sözde bilgileri gerçek ve doğru bilgilermiş gibi rapor haline getirmiştir. Bununla yetinmeyen şüpheli, bir de bunun şemasını çizip TSK’nın komuta kademesini, Genelkurmay Başkanlarını, Kuvvet Komutanlarını, siyasi partilerimizin liderlerini, saygın işadamlarını, gazetecileri, akademisyenlerini bu sözde suç örgütünün elemanları olarak göstermiştir. Böylece kamu görevini kullanmak suretiyle iftiraya ortak olmuş, resmi sıfatı ile devlet katında iftiraya inandırıcılık katmaya yeltenmiş ve maalesef başarılı olmuştur.
21. Şüphelenin tertiplediği şema ile bütün yurttaşlar “Ergenekon” şemasında olma ihtimalinin korkusuna kapılmışlardır. Böylece toplumda korku ve terör yaratılmıştır.
22. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin şemaya ilişkin kararlarında vurgulanan “saygınlığı korumak” anlayışı, “şema”nın ve buna dayanak gösterilen “mülakat”ın iftira olduğunun kabulü anlamına gelmektedir.
23. Bu kabul, söz konusu “şema”yı hazırlayıp belli merkezlere servis eden Şenkal Atasagun ve ekibinin, kamu yetkilerini kötüye kullanarak, başta TSK’nin üst düzey komutanları olmak üzere kamu görevlilerine ve İşçi Partisi ve başta Genel Başkanı olmak üzere yönetici ve mensuplarına ağır hakaret ve iftiralarda bulunduklarının İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla saptanması anlamına gelmektedir. Bu, kamu adına soruşturulması gereken bir suçtur.
II. SAVCILIĞIN İZİN İSTEMİ
Şikâyetimizin ardından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 26. Maddesi gereğince 05.03.2009 tarihinde Başbakanlığa başvurarak soruşturma izni verilmesi talep edilmiştir.
III. ŞENKAL ATASAGUN’UN AÇIKLAMALARI
Şenkal Atasagun, şikâyetimiz ve savcılığın soruşturma izni istemesinin ardından başta Kanal D televizyonu, Yeni Şafak, Milliyet ve Vatan gazeteleri olmak üzere birçok medya kuruluşuna yazılı ve sözlü açıklamalarda bulunmuştur.
Atasagun açıklamaları ile şikâyetimizin haklılığını ortaya koymuştur.
Atasagun ekte örneklerini sunduğumuz açıklamalarında şu hususları belirtmiştir;
“Ergenekon şema ve raporuna dayanak bilgiler geldiğinde komik buldum. Gülüp geçtim. Saçma sapan, ciddiye alınmayacak iddialardı. Ancak teşkilatta rapor olarak hazırlanmıştı, sümen altı edemez, bekletemezdim. İlgili makamlara sunmasam bana da Ergenekoncu derlerdi. Bu bilgiler o zaman da saçma sapandı şimdi de saçma sapan! Başbakanlık’tan soruşturma izni verilmesini istiyorum. İzin verilmelidir. İzin verildiğinde ben de gider savcılara, mahkemelere bildiklerimi anlatırım.”
Atasagun açıklamaları ile suça konu rapor ve şemanın, bir istihbarat çalışmasının ürünü olmayıp, “saçma sapan”, “komik”, “ciddiye alınamayacak”, “gülüp geçilecek” bilgilere dayandığını, bu tanımlamaların o gün de bu gün de geçerli olduğunu ifade etmiştir.
Ancak 2002 ve 2006 da iki kez kullanıma sunulan bu rapor ve şemada Atasagun’un bu yorumları yer almamaktadır. Raporda, içeriğindeki hususların saçma sapan”, “komik”, “ciddiye alınamayacak”, “gülüp geçilecek” bilgiler olduğuna dair, en azından ham istihbarat, doğrulanmamış istihbarat olduklarına dair bir uyarı yer almamıştır. Böylece muhatap makamlar yanıltılmıştır.
IV. DAVALI İDARE İŞLEMİ
Başbakanlık Hukuk Müşavirliği, 24 Nisan 2009 gün ve B.02.0.HUK.648.02.2009-14/1913 sayılı yazısı ile Şenkal Atasagun hakkında soruşturma izni verilmediği Ankara C. Başsavcılığı’na bildirilmiştir.
Soruşturma izni verilmemesinin gerekçesi söyle belirtilmiştir;
“Hakkında suç ihbarında bulunulan Şenkal Atasagun’un MİT Müsteşarı olduğu dönemde Müsteşarlıkça yürütülen ancak suç teşkil ettiği iddia edilen bu iş ve işlemlerin, istihbarat görevinin niteliği gereği kendilerine intikal eden bir takım bağlantıların ve haberlerin belli bir sistem içinde işlenerek oluşturulan istihbarat bilgileri olduğu ve gizlilik dereceleri taşıyan notlar halinde ilgili makamlara ulaştırıldığı … bunların ilgili mevzuatla Müsteşarlığa verilen görevler çerçevesinde yapılan iş ve işlemlerden olduğu, ayrıca sadece müsteşar tarafından müstakilen yürütülen faaliyet de olmadığı, dolayısıyla bir suç teşkil etmediği..”
V. İŞLEMDEN KALDIRMA KARARI
Başbakanlık Hukuk Müşavirliği, 24 Nisan 2009 gün ve B.02.0.HUK.648.02.2009-14/1913 sayılı yazısı ile Şenkal Atasagun hakkında soruşturma izni verilmediğinin bildirilmesinin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Soruşturma No: 2009/32865, Karar No: 2009/ 30427 sayı ve 29.04.2009 günlü kararı ile “Evrakın işlemden kaldırılmasına” karar vermiştir.
Karar tarafımıza 20.05.2009 tarihinde tebliğ edilmiş ve bu surette dava konusu işlemden haberdar olmuş bulunuyoruz.
VI. DAVA KONUSU İŞLEMİN İRDELENMESİ
İzin vermeme gerekçesi, suçu tespit ve itirafın belgesidir!
Başbakanlığın soruşturma izni vermeme işlemi hukuka, yasalar ve oluşa aykırıdır. Şöyle ki;
1. Şikâyetli Şenkal Atasagun, yasalarca kendisine verilen görevi kötüye kullandığı, bu yolla atılı suçları işlediği gerek rapor ve şema kapsamı ve gerekse kendi beyanları ile sabittir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere Atasagun, şikâyetimizin ardından yaptığı yazılı ve sözlü açıklamalarda suça konu işlemin “saçma sapan”, “komik”, “ciddiye alınamayacak”, “gülüp geçilecek” bilgilere dayandığını, hazırlandığı tarihte de, şikâyet tarihinde de kanaatinin aynı olduğunu açıklıkla ifade etmiştir. Bu suçun itirafıdır!
2. Rapor kapsamı irdelendiğinde görüleceği üzere şikâyetlinin, “saçma sapan”, “komik”, “ciddiye alınamayacak”, “gülüp geçilecek” bilgiler diye tanımlamalarına raporda yer verilmemiştir. Rapor, kesin bilgilere dayanan bir istihbarat olarak yazılmıştır. Altında da şikayetli Atasagun’un imzası vardır.
3. “Şema”ya ilişkin ön yazıda “iddia niteliğindeki bu bilgilerin, birbirinden müstakil değişik kanallardan gelmesi ve birbirini büyük ölçüde teyit eder olması, olaya dedikodu çizgisinin ötesinde bir anlam kazandırmakta ve yönlendirilmiş organize bir faaliyetin işaretlerini taşımaktadır” denilmekte ve bu faaliyetin “asker orijinli yönetici bir kadronun kontrolünde” yürütüldüğü yazılmıştır.
4. MİT Müsteşarlığı gibi, kurumun verdiği istihbaratla devletin güvenliğinin sağlandığı, milli güvenlik için yaşamsal bir kurumun başında bulunan bir kişinin;
a. “Saçma sapan”, “komik”, “ciddiye alınamayacak”, “gülüp geçilecek” bilgileri ciddi ve doğru bilgilermiş gibi raporlaştırılması, şemalaştırması;
b. En azından raporlaştırılıp, şemalaştırılmasına göz yumması, buna itiraz etmemesi, bir tertibin ürünü olan bu faaliyete karşı koymaması;
c. Bu “saçma sapan”, “komik”, “ciddiye alınamayacak”, “gülüp geçilecek” bilgilere dayanarak rapor hazırlayan teşkilat mensupları hakkında idari işlem yapıp, soruşturma açmaması;
d. Raporun sunulduğu makamları uyarmaması, rapora bu kanaatini eklememesi;
Görevi ihmal ve kötüye kullanmak, rapor kapsamı itibariyle diğer atılı suçlara katılmak değil midir?
Bu hukuk dışı, yasa dışı faaliyet mazur görülebilir mi?
Bunu istihbarat çalışmasının gereği saymak mümkün müdür?
5. Başbakanlığın soruşturma izni verilmemesine ilişkin dava konusu yazısı, kapsamı itibariyle suçun tespiti ve itirafı ve de Atasagun’un kanaatlerinin resmileştirilmesidir.
Yazının ikinci sahifesindeki ifadeler çarpıcıdır;
“ Yapılan suç duyurusunda bahsedilen bilgilerin, MİT Müsteşarlığı’na, 03.07.2002 tarihinde posta kanalıyla, kaynağı tespit edilemeyen isimsiz ihbar mektubu ve eki altı adet CD ile intikal ettiği, bahse konu mektup ekindeki CD’lerde yer alan Ergenekon Lobi Projesi ve diğer belglerin yanı sıra Tuncay Güney’in iddialarının dikkat çekici bulunduğu ANCAK BİR BİLGİ KİRLİĞİ VE MAKSATLI PROPAGANDA İZLENİMİ DE EDİNİLDİĞİ, söz konusu CD’ler kamuoyuna malolmuş asker ve sivil şahısları da içermesi nedeniyle önemli görüldüğünden CD’lerin tetkiki ile MİT arşivi ve açık kaynaklara yansıyan TEYİT EDİLMEMİŞ BİLGİLERLE SINIRLI TUTULAN İNCELEMELERDEN hareketle hazırlanan dökümanın … Genelkurmay Başkanlığı’na ve Başbakanlığa intikal ettirildiği… Şemanın, CD’lerdeki bilgilerin kağıda resmedilmesinden ibaret olduğu, düzenlenmesinde hiçbir ilave katkılarının söz konusu olmadığı…”
Dava konusu işlemi içeren yazıda, Atasagun’un “saçma sapan”, “komik”, “ciddiye alınamayacak”, “gülüp geçilecek bilgiler” dediği hususlar BİLGİ KİRLİĞİ VE MAKSATLI PROPAGANDA ürünü olarak tanımlanmıştır. Yapılan Atasagun’un günlük dil ile söylediklerinin resmileştirilmesidir.
Başbakanlığın anlatımı böyle olmasına karşın yukarıda da belirtildiği üzere “şema”ya ilişkin ön yazıda “iddia niteliğindeki bu bilgilerin, birbirinden müstakil değişik kanallardan gelmesi ve birbirini büyük ölçüde teyit eder olması, olaya dedikodu çizgisinin ötesinde bir anlam kazandırmakta ve yönlendirilmiş organize bir faaliyetin işaretlerini taşımaktadır” denilmiş ve bu faaliyetin “asker orijinli yönetici bir kadronun kontrolünde” yürütüldüğü yazılmıştır.
Rapor ve şema ön yazısında kesin, doğrulanmış bilgilere dayanıldığı ifade edilirken, gerek Atasagun gerekse Başbakanlık (MİT’ten aldığı bilgiye dayanarak) şimdi saçma sapan, bilgi kirliliği, maksatlı propaganda, komik tanımlamaları yapmaktadırlar.
Gerçekten “komik”(!) aslında acınası bir durumla karşı karşıyayız. Devletimizin düşürüldüğü hal acıdır. MİT ve Başbakanlık’ın ve de altında imzası bulunan Müsteşarın “saçma sapan, bilgi kirliliği, maksatlı propaganda, komik” diye nitelediği bu bilgilerle Türkiyemizde “asrın davası” adı altında Ergenekon soruşturmaları yürütülmekte, Türk Ordusunun şerefli komutanları, Yargıtay Onursal Başsavcıları, siyasetçiler, rektörlerimiz, bilim adamları, iş adamları, gazeteciler, Atatürkçüler, vatanseverler suçlanmakta ve tutuklanmakta, korku imparatorluğu kurulmaktadır.
Bütün bunlara karşın davalı idare yapılan işlemi “yasalar çerçevesinde yürütülen istihbarat görevi” diyebilmektedir. Yasalar çerçevesinde istihbarat, yalanın, iftiranın, dedikodunun, tertibin rapor ve şema haline getirilip, ülkede kaos yaratılması mıdır?
Başbakanlığın soruşturma izni verilmemesine ilişkin dava konusu yazısı kapsamı itibariyle suçun tespiti ve itirafı ve de Atasagun’un kanaatlerinin resmileştirilmesidir.
Öte yandan anılan rapor ve şemanın kurumdaki bir ekip tarafından hazrılanması halinde dahi kurumun müsteşarı olarak imzalayıp, resmileştiren şikayetli Atasagun, fiilden şahsen de sorumludur.
Buna karşın soruşturma izni verilmemesi yasal dayanaktan yoksun, keyfi ve suçu/suçluyu koruma amaçlıdır.
H.Nedenler : İlgili yasa hükümleri.
Kanıtlar : Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2009/32865 soruşturma no.lu dosyası kapsamı, Başbakanlık’ın 24.04.2009 gün ve B.02.0. HUK.648. 02.
2009-14/1913 sayılı yazısı, gazete kupürleri vs. yasal kanıtlar.
Sonuç : Yukarıda açıklanan ve inceleme sırasında tespit edilecek nedenlerle Başbakanlığın 24.04.2009 gün ve B.02.0.HUK.648.02.2009-14/1913 sayılı Şenkal Atasagun hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin işleminin iptaline, gider ve avukatlık ücretinin davalı idareye yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ederim.
Davacı İŞÇİ PARTİSİ Vekili:
Avukat Hasan Basri ÖZBEY
Ekleri:
1. Vekâletname
2. Başbakanlık yazısı
3. Savcılık kararı
4. Şikâyet dilekçesi ve ekleri
5. Gazete kesikleri