SOL İTTİFAK MI, MİLLETİ AYAĞA KALDIRMAK İÇİN MİLLETİN ÖNCÜLERİNİ BİRLEŞTİRMEK Mİ?

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan "Sol'da Bütünleşme" konulu yazı dizisine verdiği yanıtın tam metnini sunuyoruz.

Batılıların yaptığı araştırmalarda, Türkiye halkının yüzde 90’ı ABD tehdidini görüyor; yüzde 70

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan "Sol'da Bütünleşme" konulu yazı dizisine verdiği yanıtın tam metnini sunuyoruz.

Batılıların yaptığı araştırmalarda, Türkiye halkının yüzde 90’ı ABD tehdidini görüyor; yüzde 70’i AB üyeliğine karşı. Bu veriler, Türk milletinin şu an dünyanın en uyanmış milleti olduğunu gösteriyor. Doğal, çünkü iki yüzyıldır emperyalizme karşı savaşıyoruz. Sol için, eşsiz bir birikimdir bu.

MİLLETİ AYAĞA KALDIRMAK İÇİN MİLLETİN ÖNCÜLERİNİ BİRLEŞTİRMEK
Bugün yüzde 90’ı ABD denetiminden kurtulmak, yüzde 70’i AB kapısındaki zincirleri kırmak isteyen bu milletin önüne hangi parti geçerse, yarın o parti iktidar olacaktır.
Türkiye’nin karşılaştığı tehditler ortadadır. 2007 yılında Kuzey Irak’ta İkinci İsrail devleti resmen ilan edilecek. KKTC’yi ortadan kaldırma planı yürüyor. İç cephede Haçlı irtica ve bölücülükten kaynaklanan yıkıcılık, gündemdedir. 400 milyar dolara yaklaşan dış ve iç borç karşısında Türkiye hacizle karşı karşıyadır. Solun bu tehditlere bir cevabı olması gerekir. Cevabı olmayanların solculuğu da yoktur; iktidar olanağı da yoktur.

Cevap, milletin bütün olanak ve yeteneğini seferber etmektir. Sol, milleti kamplara bölerek değil, birleştirerek amacına ulaşabilir. Dolayısıyla mesele, solu birleştirmek diye değil, milletin öncülerini birleştirmek diye konmalıdır. Hedef için yeterli kuvvet yaratmanın olmazsa olmaz koşulu budur.

SOL ANAHTARI: BÜTÜN DEVRİMLER VATAN SAVUNMASINDA OLDU
Unutulmamalıdır: 20. yüzyılın bütün devrimleri vatan savunmasında oldu. Çünkü burjuva-proletarya çelişmesinden hareketle devrim yapmak, 19. yüzyılda kaldı. Çağımızda bütün devrimler, ayrıksız emperyalist sömürü zincirinin kırılmasıyla oldu ve oluyor. Hele küreselleşme sürecinde, direnme hattı millî devlettir. Sol anahtarı budur. Vatansızların, bölücülerin, tarikatlara özgürlük diyenlerin birliği, solun birliği değildir. ABD’nin ve AB’nin inişe geçmesiyle, onlar da sahneden çekiliyorlar.

DENİZ BİTTİ
Oysa Cumhuriyet gazetesinin Solda Bütünleşme dizisinde yayınlanan açıklamalara bakıyoruz, hedef yok, program yok; yalnız ve yalnız oy toplama humması var. Sol adına, Turgut Özal-Tansu Çiller-Mesut Yılmaz-Tayyip Erdoğan modeli benimseniyor. “Kim çok oy olacaksa, orada toplanalım” önerilerinin başka bir anlamı yoktur. Oysa “en çok oy alacak” diye sunulanlar, oy falan alamayacak. 1991’den bu yana iktidara atanan partiler, bu millete ikinci kez dayatılamıyor. Geçmişte SHP, CHP ve DSP’nin yaptığı gibi, ABD ve AB denetiminde iktidar olma planları artık geçersizdir. AB kapısına bağlananlar, solcu da değildir; ulusal da değildir. Solculuk adına, sahte laiklik görüntüleriyle ABD’nin Haçlı seferinde Eşbaşkan misyonuna soyunanlar için, Deniz bitmiştir. Başka deyişle Atlantik dönemi bitmiştir.

ATLANTİK’TE BOĞULUYORUZ AVRASYA’DA AYAĞA KALKARIZ
Arkada kalan 60 yıllık tecrübe bize göstermiştir ki, Atlantik ilişkileri içinde, millî devletimizi, millî birliğimizi, toprak bütünlüğümüzü, kamu varlığını, kamu hizmetini, Cumhuriyetin kazanımlarını kaybediyoruz. Gelinen noktada, milletimiz, varolan mafya-tarikat yönetimini yıkmazsa, onlar Cumhuriyeti yıkacaklardır. Bu durumda, ABD güdümlü yönetimin yıkılması, bir yaşam sorunudur ve kaçınılmazdır.

ORTADOĞU HAÇLI İRTİCAYA DEĞİL, DEVRİMLERE GEBE
Bölge koşulları elverişli yönde gelişmektedir. ABD emperyalizmi, Irak’ta, Afganistan’da, Lübnan’da yenilmektedir. Bu demektir ki, Ortadoğu Haçlı irticaya değil, devrimlere gebedir. ABD’nin Fas’tan Orta Asya’ya kadar 24 ülkeyi parçalama ve rejimlerini değiştirme projesi bugünden iflas etmiştir. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’yle, gömüleceği haritayı belirlemiştir. Türkiye, büyük birikimiyle insanlığın 21. yüzyıldaki bu büyük atılımının öncüleri arasında yer alacaktır.

LİNÇ KORKUSU DEĞİL, HÜKÜMET OLMA KARARI
Tam bağımsızlık ve kamuculuk, Atatürk’ten bu yana ilk kez, bir özlem olmaktan çıkmıştır. Bu davayı dirençle savunanlar, yeniden iktidar olma fırsatını ele geçirmişlerdir. Bu nedenle solcular, Trabzon’da gördüğümüz gibi “linç edilme” korkularını bırakacak, milleti birleştirerek hükümet olma hedefine yönelecektir. İşçi Partisi, bu büyük tarihsel olanağı görmüş ve Milli Hükümet Programı’nı ilan etmiştir.

SORU: HANGİ PROGRAMDA VE HANGİ TARİHSEL MİSYONDA BİRLEŞECEĞİZ?
Bu koşullarda bütün mesele, artık program meselesidir. O nedenle soruyu, nasıl bütünleşeceğiz diye değil, hangi programda, hangi tarihsel misyonu yerine getirmek için birleşeceğiz diye koymak gerekir.

Programı, Türkiye’nin önündeki sorunlar belirlemiştir: Millî devleti var etme, millî birliği sağlama, toprak bütünlüğünü koruma, kamu ekonomisini yeniden kurma, üretime yönelme, yoksulluğu yok etme, herkese iş ve aş sağlama, kimsesizlerin Cumhuriyeti olma, devleti yeniden kurma, özetle Kemalist Devrim’i tamamlama rotası. Koşulların zafer vaat ettiği programda birleşilince, zafer kaçınılmazdır.

TARİHSEL ÖNCÜ ÖRGÜTLENME MODELİ
İktidar hedefine ulaşmak için, Türk Devrimi’nin yalnız programı değil, başarılar kazanmış örgütlenme modeli de geçerlidir. Namık Kemal, Talat Paşa, Mustafa Kemal Atatürk’lerin simgelediği devrimci kuşaklar, büyük tecrübeler içinde bir öncü parti modelini geliştirmişlerdir. Yeni Osmanlılar, İttihat ve Terakki ve Müdafai Hukuk partilerinin temsil ettiği öncü örgütlenme geleneği, Türkiye’nin 19 ve 20. yüzyıldaki bütün ileri atılımlarının yaratıcısıdır. Sosyalist Partiler de, devrimci oldukları ölçüde bu atılımlara katkıda bulunmuş ve öncü örgütlenme geleneğini sürdürmüşlerdir.

ÖNCÜ ÖRGÜTLENME BİRLEŞTİRİR
Bugün Türkiye’mizin öncüleri ve halk önderleri, çeşitli partilere veya derneklere dağılmışlardır veya partisiz konumdadırlar. Onları aynı siyasal parti içinde birleştirmek, millî hükümet amacının zorunlu kıldığı yakıcı görevdir. Nasıl?
Birincisi; Kendisine ‘Kuvayı Milliye’, ‘Müdafaai Hukuk’, ‘Millîci’, ‘Atatürkçü’, ‘Kemalist’, ‘Vatansever’ gibi adlar veren dernekçiliği olağandışı bir tavırla aşmak zorundayız. Partisizlik illetinden kurtulmalıyız.

İkincisi; farklı partilere bölünmüşlüğü yine devrimci tarzda aşmak zorundayız. Devrimci tarz, öncelikle emperyalizmin denetiminden kopmaktır. O zaman birleşmenin önündeki engeller kalkar, birleşmek kaçınılmaz olur.

Türkiye devriminin kökünde birlikte olan milliyetçileri, halkçıları ve sosyalistleri, emperyalist tehdide karşı öncü partide birleştirmeden Türkiye’nin ufku açılmaz. Bu görev, gerçekçi ve zorunludur. Birleşmenin yatağı, Türk Devrimi’dir. Her toplum, kendi tarihiyle devrim yapar. Başka milletlerden her şey alınabilir, fakat tarih alınamaz.