İKTİDAR ELEŞTİRİYLE KURULMAZ
Dünyada hiçbir iktidar, eleştiriyle kurulmamıştır. Şöyle de söylenebilir: İktidarlar eleştiriyle yıkılmaz. İktidarlar, belli bir toplumsal kuvvet, belli sınıflar için getirdikleri çözümlerle kurulmuştur. İster Robespierre, Washington, Lenin veya Mustafa Kemal Atatürk gibi iktidara gelir, isterse Mussolini, Hitler veya Pinochet gibi, sizi iktidara getiren toplumsal sınıflar için, bir çözümü temsil etmeniz gerekir.
Toplum yaşayacaktır, üretim çarkı dönecektir, kurumlar işleyecektir… O nedenle, yalnız gidişin kötü olduğunu anlatmakla, kimse iktidar olmamıştır.
Krizin kendisi, var olan yönetim için zaten eylemli bir eleştiridir. Kriz, AKP iktidarını eleştiriyor. Ama siz, onun yerine ne getireceksiniz? Tayyip Erdoğan “İşsizliğe çareniz var mı?” diye soruyor. Deniz Baykal’ın çare diye söyledikleri, Tayyip Erdoğan sistemi içindeki çaresizliklerdir. Çaresi yok.
Hakim sınıflar içindeki iktidar değişikliklerinde de, muhalefetin bir çareyi temsil etmesi gerekir. Hakim sınıflar, yönetimlerini sürdürmek için, üzerine binecekleri atın kendilerini taşıyıp taşımayacağına bakarlar.
CHP, halka bir umut vermediği gibi, sistemin sahipleri için de bir umut ifade etmiyor.
CHP NEDİR?
CHP nedir diye bir soruşturma yapınız, en sonunda CHP’yi CHP ile tanımlayacak bir sonuca varamazsınız. CHP, bugün ancak AKP ile tanımlanabiliyor. Daha doğrusu Baykal, CHP’yi öyle tanımlıyor: CHP, AKP’nin karşıtıdır. AKP ise AKP’dir.
Buradan şu çıkar: AKP bir beladır ama vardır. CHP ise AKP sayesinde vardır; ama kendisi yoktur.
CHP’nin en yüksek oy aldığı 1970’leri hatırlayalım, 1973 ve 1977 seçimlerini. CHP, AP karşıtlığıyla kazanmadı o başarıları. “Ak Günler” vaat ediyordu. Halk, “Şu Karaoğlan o Ak Günleri getirir mi?” diye yöneldi. Bugün CHP’nin Ak Günleri yok, yalnızca AKP’yi karalaması var. AKP’nin kara olduğu doğru, ancak CHP ne? CHP, eleştirdiği AKP’ye benzemeye çalışıyor. Yaptığı eleştiriler bile, sistemin içinden yapılan eleştirilerdir. Örneğin Baykal, Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin BOP Eşbaşkanı olmasına dokunmaz. Abdullah Gül’ün kendi ağzıyla itiraf ettiği, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile yaptığı “2 sayfa 9 maddelik” gizli anlaşmaya da girmez. O zaman ABD diktasına dokunmuş olur. O zaman sistem aforoz eder onu.
YAPAMAYAN YIKMAZ
Eskiden bu kadar fırsatım olmazdı. Baykal’ın konuşmalarını izliyorum. AKP’ye karşı! Ama halka ne verecek? Yıllardır bu soruya cevap oluşturacak bir işarete rastlanmıyor.
CHP, Atatürk’ün CHP’si değildir; hatta “Tek Parti yönetimine karşıyım” açıklamasıyla Kemalist Devrim’in fiilen karşısında konumlandığını açıklamıştır.
Atatürk’ün CHP’si yapıcıydı. Osmanlı sultanlığını yıktı ama Cumhuriyeti yapmak için yıktı ve Cumhuriyeti yaptı.
Baykal’ın CHP’si ne yapacak? Yapacağı bir şey yok. O nedenle AKP’yi yıkamaz!
Tarihte yalnız yapıcılar yıkmıştır. Yapıcı olmayanların yıkma gücü yoktur. Anarşistlere baksanıza, hep saray soytarılarıdır; hep sistemin şarlatanlarıdır. Çünkü yapıcı değillerdir.
CHP’NİN FENERİ YOK MU?
Baykal, bu seçim “Deniz Feneri” seçimi dedi. Bu bir itiraftır aslında. Anladık AKP yiyicidir; yolsuzdur. Peki CHP ne getirecektir; CHP ne yapacaktır?
CHP’nin bir tek marifeti var: Dosya açmak.
Peki bir soru: Bu açılan dosyalar milletin karnını doyurur mu? CHP’nin çözüm dosyası yok mu?
Peki Deniz Feneri’ni yıktık; bu milletin önünü aydınlatacak bir feneri var mı Baykal’ın?
Buldukları bütün çareler AKP taklitçiliğidir; çarşaf açılımıdır; Kur’an Kursu açılımıdır.
Seçimin adı, “Deniz Feneri” olursa, CHP kaybeder, Türkiye çözümünü aramaktadır.
HIZIR İLYAS OLMALI
Kılıçdaroğlu değerli bir aydın, değerli bir siyasetçi, Anadolu’nun temizliğini, açık yürekliliğini temsil ediyor. Birikimi var; kişilikli. İçi dışı bir. Ancak O da Baykal örneğini izleyerek, “Dosya açan siyasetçi” imgesini oluşturdu. Oysa Hızır İlyas olmalıydı; çaresizlere çare olacak umudu yaratmalıydı ve hâlâ yaratabilir. Kılıçdaroğlu, sistem basınının kendisini göstermek istediği yerden çıkmalıdır; AKP dosyası açmak yerine çözümlerini açıklamalıdır. Yapacaklarını ortaya koymalıdır. Bunu yapabilir ve yaparken şüphesiz bugün çıkmazda olan CHP’nin sınırlarına hapsolmayan bir umudu da yaratabilecektir.
Dosya açan adam değil, İstanbul’umuzu şenlendirecek halkçı bir belediye başkanı aranmaktadır.
MUHALEFET İLLETİNİN KÖKÜ
CHP’nin bu olumsuzluk hastalığı, 1945’lere kadar dayanıyor. CHP, Atatürk’ün Kemalist Devrim’i “arasız devrimlerle sürdürme” çizgisini terk edince, Atlantik sistemi içinde muhalefete kelepçelendi.
Muhalefet, bir illettir; yani hastalık!
Altı Ok çözümdür.
Oklar Atlantik sistemi içinde, birer birer kırıldı ve Atlantik sularına atıldı.
Elde ne kaldı:
Karşıt olmak!
Muhalif olmak!
Oysa muhalif olmak, hiçbir şey olmaktır.
Nitekim CHP’ye bakınız, 1960’larda ve sonra, hep iktidarın elini kolunu bağlamaya şartlanmıştır.
Hele 1980 sonrasında tamamen böyledir. Bu olumsuzluk hastalığı, yapıcı olamamak,
bütün sola bulaştı, İşçi Partisi dışında.
BASTIRILAN SEÇENEK
Ancak İşçi Partisi de solun hastalıklarından etkilenmiyor değil!
AKP’yi eleştirmek, saatlerce eleştirmek o kadar kolay ki, lafın sonu gelmez. Basın bu eleştirilerle dolup taşıyor. Bugün halka bir umut vermek, Türkiye’yi ABD’nin BOP Eşbaşkanlığı güdümünden kurtaracak kuvveti oluşturmak için, İşçi Partisi’nin Milli Hükümet Programı’nı topluma mal etmesi gerekiyor.
Söze yapıcılıkla başlanmalı, yapıcılıkla bitirilmeli. AKP’nin ne olduğunu AKP’liler de biliyor. Seçenek oluşursa AKP çöker.
İşçi Partisi yapıcıdır, çözümleri, tek çözümdür. Türkiye devleti ve toplumuyla Kemalist Devrim temelinde yeniden örgütlenecekse bu İşçi Partisi önderliğinde olacaktır. Türkiye yeniden Atatürk’ün
Halkçı-Devletçi rotasına girecekse, kesinlikle İşçi Partisi önderliğinde olacaktır. Başka bir seçenek yoktur.
O nedenle İşçi Partisi; bastırılan seçenek olduğunu bilmeli, kendine güvenmeli, Halkçı Devletçi çözümü halkın hayatına getireceği güzelliklerle, aydınlıklarla anlatmalı. Programı, halk açısından
kuru bir sözcük yığını olmaktan kurtarmalı, yurttaşlarımızın özlemlerine cevap veren insan sıcaklığıyla göstermeli.
BASTIRILAMAYAN SEÇENEK
Bastırılan seçenek, en sonunda bastırılamayan seçenek olur. Hep öyle olmuştur.
Ergenekon, dört dağ arasındaydı; ama dağların demiri eritilmiştir. Demirler eritilmek içindir.
Hapsedilen seçenek, hapsedilemeyen seçenek olmuştur.
Tarih hep böyle ilerledi.
www.doguperincek.com.tr
www.doguperincek.info