Sayın Cumhurbaşkanımızın, ABD’nin Türkiye’yi parçalama emellerini içeren Büyük Ortadoğu Projesi’ne yardımcı olacak herhangi bir uygulamaya izin vermemesi, milletimize büyük güç ve özgüven verecektir.

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, TBMM'nin "Lübnan'a asker gönderme izin verilmesi" istemli Başkakanlık tezkeresini kabul etmesinin ardından Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'e bir mektup yazdı. Mektup, İP Başkanlık Kurulu Üyesi Av. Nusret Senem tarafından 8 Ey...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, TBMM'nin "Lübnan'a asker gönderme izin verilmesi" istemli Başkakanlık tezkeresini kabul etmesinin ardından Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'e bir mektup yazdı. Mektup, İP Başkanlık Kurulu Üyesi Av. Nusret Senem tarafından 8 Eylül 2006 günü Cumhurbaşkanlığına sunuldu. Mektubu aşağıda sunuyoruz.
Sayın Ahmet Necdet Sezer,
Cumhurbaşkanı
Çankaya / Ankara
Sayın Cumhurbaşkanımız,
Kamuoyu, silahlı kuvvetlerin kullanılması ve yurt dışına asker gönderilmesi konusunda yanıltılmaktadır. Meclis Başkanı, Başbakan ve ana muhalefet partisi lideri, Türkiye için bu kadar önemli bir konuda, Anayasa hükümlerini incelemeden görüş açıklıyorlar.

Cumhurbaşkanlığı’nın Anayasaya uygun bir değerlendirme yapacağı kuşkuların ötesindedir. Ancak İşçi Partisi olarak, görevimiz gereği görüşlerimizi Cumhuriyetin en yüksek makamına sunuyoruz.

Anayasaya göre, yurtdışına asker göndermek, “silahlı kuvvet kullanma” kapsamındadır (Madde-92, üst başlık) .

Silahlı kuvvet kullanmaya (Savaş hali ilanı veya yurtdışına asker gönderme) izin yetkisi, TBMM’nindir (Madde-92).

Silahlı kuvvet kullanılmasına (Savaş hali ilanı veya yurtdışına asker gönderme) karar yetkisi, Cumhurbaşkanı’nındır (Madde-104).

Anayasa, silahlı kuvvet kullanılmasına izin verme yetkisi ile karar verme yetkisini haklı olarak birbirinden ayırmıştır. Savaş ilanı ve yurtdışına asker gönderme gibi hayati önemde konularda, izin yetkisinin, millî iradeyi temsil etmesi gereken yasama organına bırakılması doğaldır. Ancak bu yetki, izin vermektir. Bu izinden sonra, silahlı kuvvetin kullanılmasına fiilî olarak karar verecek merci, yürütmenin başında olan ve aynı zamanda Başkomutanlığı temsil eden Cumhurbaşkanlığı’dır. Çünkü yasama organları, fiilî durumları yönetemez, savaş haline veya yurtdışına asker gönderilmesine izin verir; ancak fiilen hangi zaman ve durumda savaş hali ilân edileceğine veya asker gönderileceğine karar verecek organ, yürütme organıdır. Meclis hükümet sistemini, parlemanter sistemi veya başkanlık sistemini kabul eden hemen hemen bütün devletlerin anayasaları böyledir.

Cumhurbaşkanı, devletin başıdır, yürütme organının başıdır ve TBMM’nin manevi varlığından ayrılamayan başkomutanlığı temsil eder (Madde 104 ve 117). Bu nedenle TBMM’nin yürütme organına verdiği savaş hali ilânı veya yurtdışına asker göndermeye izin yetkisini kullanarak karara dönüştürecek makam, Cumhurbaşkanı’dır. Hükümetin savaş hali ilânına veya asker göndermeye karar yetkisi yoktur; ancak karar vermesi için, Cumhurbaşkanı’na sunuşta bulunabilir.

Hükümet, Cumhurbaşkanı’nın kararı olmadan Genelkurmay Başkanlığı’na asker gönderme konusunda bir emir veremez. Böyle bir emir, kanunda dayanağı olmayan bir emir olur; yani yasadışıdır ve dolayısıyla emir değildir. Böyle bir emri uygulamak, uygulayanları sorumlu duruma düşürür.

Tayyip Erdoğan yönetimi, TBMM’nin izin yetkisi vermesinden sonra, Lübnan’a asker gönderme kararı alabileceği varsayımı içinde bir görüntü sergilemektedir. Böyle bir uygulamanın hukukî kaynağı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda değil, olsa olsa Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı ilişkileri içinde bulunabilir.

Cumhurbaşkanlığı makamının, Anayasadan kaynaklanan yetki ve görevinin gaspedilmesine izin vermeyeceğine güveniyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımız,

ABD, Müslüman milletlerin yaşadığı 24 ülkeyi parçalama amacını, Dışişleri Bakanı Condolezza Rice’ın ağzından açıklamıştır. Başbakanlık makamını işgal eden Tayip Erdoğan’ın 15 Şubat 2004 akşamı bir televizyondan “ABD Büyük Ortadoğu Projesi içinde Diyarbakır’ı merkez yapacaklarını” açıklaması, başka devletlerin planları içinde üstlenilen görevin boyutlarını ortaya koymuştur. ABD çevrelerinde, Türkiye’yi mürekkep masrafıyla parçalayan haritalar yayınlanması, tehdidin hangi yönden geldiğini bir kez daha sergilemiştir. ABD Silahlı Kuvvetleri’nin 24 Temmuz 2002 tarihinde, Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde, “Millenium Challenge2002” (Binyılın Meydan Okuması) gibi iddialı başlıklarla 22 gün süren Türkiye’yi işgal tatbikatları yapması, unutulabilecek bir olay değildir. Sözü geçen tatbikatın internette yayınlanan İngilizce belgelerini, o zaman Cumhurbaşkanlığı’na sunmuştum.

Bu koşullarda,
Lübnan’a asker göndermek, ABD ve İsrail planları içinde görev almaktır,

Lübnan’a asker göndermek, Türkiye’yi parçalama projelerinde görev almaktır.

Lübnan’a asker göndermek, Türk askerini Ortadoğu ülkelerine ve Türkiye’nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne karşı konuşlandırmaktır.

ABD, Ortadoğu’da yenilmektedir. Bütün veriler, bunu göstermektedir.

ABD’nin emperyalist emelleri, parçalamayı planladığı büyük uygarlıklar haritasına gömülecektir. Türkiye’miz, büyük birikimiyle, insanlığı kurtaracak bu büyük mücadelede, 20. yüzyılın başlarında olduğu gibi yine örnek ve önder konumda olacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, ABD’nin Türkiye’yi parçalama emellerini içeren Büyük Ortadoğu Projesi’ne yardımcı olacak herhangi bir uygulamaya izin vermemesi, milletimize büyük güç ve özgüven verecektir.

Derin saygılarımızla. 8 Eylül 2006

Doğu Perinçek
İşçi Partisi Genel Başkanı