İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel 11 Ekim 2008 günü İstanbul İl Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek Savcı Zekeriya Öz’ün Ergenekon sanıklarından Erol Ölmez’e nasıl muhbirlik teklif ettiğini açıkladı. Önsel’in açıklaması şöyle:
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz suç işlemeye devam ediyor, suç dosyasına yeni kanıtlar ekleniyor. Son olarak, Ergenekon tutuklusu Erol Ölmez’e yaptığı muhbirlik teklifiyle kanunsuzluğu kanıtlanan Öz, daha önce de Emekli Albay Erdal Sarızeybek’e muhbirlik teklifi götürmüştü. Bunun üzerine Albay Sarızeybek ve Ölmez, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayette bulundu.
Ergenekon sanıklarından Erol Ölmez, Aydınlık dergisine bir mektup yazarak, Zekeriya Öz’ün kendisini para ve hürriyet vaadiyle yalan beyana nasıl zorladığını anlattı.
Erol Ölmez’in Aydınlık dergisine yazdığı mektubun önemli bölümlerini kamuoyuna sunuyoruz.
SANIK EROL ÖLMEZ:
ERGENEKON SAVCISI, BENİ YALAN BEYANA ZORLADI!
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, soruşturmanın sanıklarından Erol Ölmez’le makamında yaptığı görüşmede, Ölmez’e gizli tanık olarak yalan beyanlarda bulunmasını ve koğuşunda muhbirlik yapmasını istedi. Talebini ısrarla yineleyen Öz, karşılığında “para” ve “hürriyet” teklif etti! Ancak “devşirecek başka birini bulun!” yanıtını aldı.
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, soruşturma kapsamında tutuklanarak cezaevine konulan Kuvayı Milliye Derneği’nin çaycısı Erol Ölmez’le, 10 Nisan günü yaklaşık 2 saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Zekeriya Öz bu görüşmede, Ölmez’den sanıklar aleyhinde yalan ifade vermesini istedi, karşılığında da “para” ve “hürriyet” teklif etti!
ERGENEKON SAVCISI’NIN “DOSTANE” SOHBETİ
Kuddusi Okkır’la aynı koğuşta kalan Erol Ölmez, arkadaşının sağlık durumunun gitgide kötüleşmesi üzerine, Zekeriya Öz’le görüşebilmek için “ek ifade vermek istediğini” belirten bir dilekçeyle başvuruda bulunur. Bunun üzerine Zekeriya Öz, 8 Nisan’da Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne gönderdiği dilekçeyle, Ölmez’i 10 Nisan günü saat 13’te “çok acele” makamına çağırır.
Erol Ölmez, Savcı’yla karşılaşma anını şöyle anlatıyor: “Zekeriya Öz bana o anda çok sıcak ve bir o kadar da samimi davrandı. ‘Bak Erol’um şimdi seninle bugün bir dost gibi konuşacağım. Zaten sen diğerlerine göre pek suçlu sayılmazsın. Hatta suçun az bile sayılır. Gel seninle anlaşalım. Bana tüm bildiklerini anlat. Ben de cezanın hafifletilmesi için sana yardımcı olayım!’ dedi.”
“YA GİZLİ TANIK OL, YA CEZAEVİNE DÖN!”
Erol Ölmez, Ergenekon Savcısı’na kendisinden tam olarak ne istediğini sorar. Zekeriya Öz, yanıt vermeden önce Ölmez’e ayakta beklemesine gerek olmadığını, rahat olmasını söyler ve yanlarında duran jandarma kolluk kuvvetine seslenir: Siz biraz dışarıda bekleyiniz!
Jandarma odayı terk ettikten sonra, Zekeriya Öz Erol Ölmez’e teklifini açıklar:
“Şimdi sana bir ek ifade hazırlayacağım, senden istediğim sadece bu ifadenin altına imzanı atman. Sen buradan çıkınca, daha cezaevine varmadan tahliyeni gönderirim, serbest kalırsın. Mahkeme günü bu ifadeye göre şahitlik yaparsın. Yok eğer korkar çekinirsen, seni tanık koruma programına alırız. Böylece gizli tanık olursun, kimse de bilmez. Bak Erol’um, zaten seni araştırdım, çalıştığın şirkette yatıp kalkıyorsun. Zor durumda olduğunu biliyorum. Hatta devlet tarafından sana yardım da yapılır. Kısa sürede kendini toplarsın. Sen de bana söz vereceksin, burada konuşulan burada kalacak!”
“ALPARSLAN’LA NASIL TANIŞTIĞINIZI BEN SANA ANLATIRIM!”
Pazarlık şartlarını söyledikten sonra, Savcı Öz ilk sorusunu sorar: Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’ı tanıyor musun?
Erol Ölmez, Alparslan’ı tanımadığını, kendisini yalnızca Danıştay saldırısı nedeniyle basında çıkan haberlerden bildiğini söyler. Ergenekon Savcısı’nın bunun üzerine söyledikleri, oldukça çarpıcıdır:
“Tanımadığını ben de biliyorum. Yalnız, şimdi sen onu tanıyacaksın! Nerede ve nasıl tanıştınız ben sana anlatacağım! Sen kendi el yazınla, sana ne söylüyor ve okuyorsam yaz. Nerede bir araya geldiğinizi ve günlerini ayrıntılı olarak aktaracağım!”
“GİDİN BAŞKASINI DEVŞİRİN!”
Savcı’nın teklifine Ölmez’in tepkisi gecikmez: “Siz tahliyemi vererek hürriyetimi sağlayacaksınız. Benden işbirlikçi olmamı istiyorsunuz. Böyle alçakça bir teklifi nasıl olur da benden istersiniz? Benim size tek bir sözüm var, gidin başkasını devşirin! Benden size fayda gelmez!”
“ZATEN ONLARI TANIMIYORSUN”
Bunun üzerine Savcı, Ölmez’e muhbirlik teklif eder: “Beraber kaldığın ve sohbet ettiğin arkadaşların ne yapıyor, ne konuşuyorlar? Fikri Karadağ, Muzaffer Tekin, Mahmut Öztürk, Kuddusi Okkır, bunlar ne yapıyorlar? Bilmem gereken önemli gelişmeler, ne varsa anlat.”
Ardından bir kâğıt uzatır: “Okudun mu? Eğer kafana takılan bir soru varsa sor, yoksa ben şimdi bunun aynısını hazırlatıp senin bana vermek istediğin ek ifade olarak tarafımdan alındı diyeceğim. Sen imzanı attığın an tahliyeni yaparım.”
Ölmez, tepkisini yineler: “Sohbet ettiğim kişiler ve hiç tanımadığım halde bu ifadede adı geçen isimler hakkında, sanki tanıyormuşum gibi yalan ifade vermemi söylüyorsunuz. İşbirlikçi bir muhbir olmamı öneriyorsunuz.”
Ergenekon Savcısı, gösterilen tepkiye aldırmadan devam eder: “Evet Erol’um, gizli tanık olacaksın. Zaten onları tanımıyorsun. Senin bir hayatın var. Yapman gereken sadece bu ifadelere imza atmak. Sen imzanı attığın an hemen tahliyeni yaparım, serbest kalırsın. Ben sana hürriyetini veriyorum.”
“HALA NE TEREDDÜTÜ?”
Erol Ölmez, konuyu değiştirerek görüşme talebinde bulunmasının asıl nedeninin, koğuş arkadaşı Kuddusi Okkır’ın sürekli kötüye giden sağlık durumu olduğunu anlatır ve savcıdan Okkır’a yardımcı olmasını ister.
Ergenekon Savcısı şu yanıtı verir: “Erol biz seninle anlaşamayacağız galiba. Sen buraya bunun için mi geldin? Ya Erol, sana mı kalmış? Bu devletin hastanesi var, doktoru var… Sen şimdi ya benim dediğimi yap ya da geldiğin gibi geri git. Hala ne tereddüt ediyorsun? Bak ben senin için işimi gücümü bırakıyorum, sana burada iki saattir laf anlatıyoruz. Herhalde cezaevine geri gitmek istiyorsun. Kararını ver.”
Erol Ölmez, kararını son kez tekrarlar: “Sizin bu teklifinizi asla kabul edemem. Ben Allahtan korkarım. Siz devşirecek başka birini bulunuz.”
“AVUKAT, SAVCI’YLA ANLAŞMAMI SÖYLEDİ”
Erol Ölmez, Aydınlık’a gönderdiği mektubunda, kendisini İstanbul Barosu tarafından atanmış avukat olarak tanıtan top sakallı bir kişi ile, Zekeriya Öz’le karşılaşmadan 10 dakika önce arasında geçen konuşmayı anlatıyor:
“Avukatım diyen kişi bana ‘Atabeyler ve TİT ile bağlantınız var mı?’ diye sordu. Bir de ‘Vatanseverlerle ortak noktanız var mı?’ demesi beni şaşırttı ve ona ‘Siz kimin avukatısınız, kime hizmet ediyorsunuz?’ dedim. Bana “Seni Savcı’ya karşı savunabilmem açısından soruyorum. Hatta sen şimdi Savcı’ya yardımcı olursan iyi sonuçlar gelişebilir’ dedi.
Kendisinden kartvizitini istedim. Yanında kartının olmadığını söyledi ve ‘Senin bulunduğun cezaevine başka bir dava için ara sıra geliyorum. Bir dahaki gelişimde hem seni görürüm, hem kartımı veririm. Sen şimdi Savcı’yla iyi bir şekilde konuş, anlaş. Ben kendisinden sana yardımcı olmasını istedim. Senin ona vereceğin bilgiler seni kurtarabilir’ dedi. Daha sonra Savcı’nın odasına girdik.
BAKAN ŞAHİN GÖREVİNİ YAPMALIDIR
Bilindiği üzere İşçi Partisi ve çeşitli kişi ile kuruluşlar, Savcı Öz hakkında, “Ergenekon” soruşturmasında kanunsuzlukları nedeniyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na çok sayıda şikâyette bulunmuşlardı.
Ancak soruşturmanın savcısı olmak iddiasındaki iktidar ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Savcı Öz’ü koruyarak soruşturma açılmasını engellemişlerdir.
Böylelikle hem suçun üstü örtülmüş hem de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun görevini yapması engellenmiştir.
Yeni kanıtlar karşısında Savcı Öz’ün suçlarının üzerinin örtülmesi olanaksızdır.
Bakan Şahin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun çalışmasını engellemek ve Savcı Öz’ü korumaktan vazgeçmeli, derhal soruşturma izni vermelidir.
Savcı Zekeriya Öz, meslekten ihraç edilmelidir!