Uğur Mumcu yıllar önce “Sakıncalı Piyade”yi yazmıştı.
Devran değişti. Şimdi dönem “Sakıncalı Generaller” dönemi. 102 subayın tutuklanmasında 27 muvazzaf general sakıncalı duruma düşürüldü.12 Mart’ta Amerikancı generaller işbaşındaydı. Askerlik çağı gelen yurtsever aydınlar “Sakıncalı Piyade” oluyordu.
Bugün ise Amerika, ipleri doğrudan doğruya kendi eline almış durumda. Türkiye’ye ait ne varsa şimdi hedef tahtasında. Onun için sakıncalılık sırası Generallere gelmiş bulunuyor.
SİPARİŞ OPERASYON
Malum gazete manşet atmış:
“Kara Kuvvetleri Komutanlığı ha!”
Küstah, pervasız, saldırgan… Dalga geçiyor…
Kiminle?
“Türk Silahlı Kuvvetlerinin gelenekleri vardır. Bu geleneklere göre 1. Ordu Komutanı Kara Kuvvetleri Komutanı olur” diyenlerle…
Gerçekten de Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün 2 Ağustos günü YAŞ toplantısı sürerken ve 1. Ordu Komutanı Sayın Hasan Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanması konuşulurken, Komutanı zanlı olarak ifadeye çağırması, sergilenen pervasızlığı gösteriyor.
Televizyon ekranlarını işgal etmişler. 40 ayrı kanaldan, arkalarına yaslanarak, suratlarında işi bitirmiş olduklarını sanmanın verdiği beşuş bir sırıtma ile zaferlerini ilan ediyorlar.
Üç yıldır sürdürdükleri operasyonun sonuna geldiklerini düşünüyorlar.
Gerçi daha en başından beri, “işi kılıfına uydurmak” diye bir dertleri yoktu. Ama son gelişmelerle birlikte iyice zıvanadan çıktılar.
Önce 102 subayın tutuklanması. Sonra tam da YAŞ görüşmeleri sürerken Orgeneral Iğsız’ın ifadeye çağrılması…
Terfiler görüşülürken yandaş basın birden Iğsız hakkında herhangi bir soruşturma olmadığını fark etti.
Ne gam! İmzasız ihbar mektupları ne güne duruyor?
Hemen imzasız ihbarlar ortaya çıktı ve Iğsız da hakkında soruşturma olan “Sakıncalı General” durumuna düşürüldü.
CIA OPERASYONU
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Bülent Esinoğlu konu ile ilgili çok özlü bir yazı yazdı. Aynen sunuyorum:
“Türk Ordusundaki generallerin terfi ve atamalarına hükümet, Recep veya Gül'ü karışıyor sananlar çok yanılıyorlar.
Savaş Türk Ordusu ile Amerikan ordusunun yumuşak güçleri arasında cereyan ediyor.
NATO ordusu olmak işte böyle bir şey... Kiminle savaştığını bile doğru dürüst tespit edemezsin. CIA karşınıza bir gün provokasyonlar olarak çıkar, bir gün yalan gazete haberi olarak çıkar. Bir gün karşınıza "hukuk" olarak çıkar. Aslında düşman ile iç içe yaşadığınız için o düşmanın yapıp ettiklerini meşru sanırsınız.
Hani komutanlarımız hukuka çok saygılı ya... Onlar hukuka saygı duydukça, CIA hukuku (operasyonları) daha hızlı çalışıyor.
Ne “hukuk”muş be... Eskiden pijaması ile “Paşa” topluyorlardı. Şimdi de, ya siperden, ya da YAŞ toplantılarından “Orgeneral” topluyorlar.
CIA yapınca hukuk oluyor. Ordu bir şey söylerse veya yaparsa DARBE oluyor.
Ülkesinde yabancı bir devletin gizli servislerinin operasyonuna maruz kalan başka bir ordu var mıdır, bilemiyorum.
Peki, generallerimiz bu kadar zillete nasıl dayanıyor? Neden bu operasyonu bir hukuk olayı gibi kavrıyorlar? Karşıda bir güç var ve onun hukuku mu var?
Neden bu operasyonlara bir operasyonla ya da başka bir şekilde cevap vermiyorlar.
NATO subayı olduğunuzda, savaşı baştan kaybedersiniz de ondan.
Yıllarca NATO eğitim süreçlerinden geçerseniz, NATO sizin koşullarınızı belirler ise, siz anlam verdiğiniz her şeye bu koşullarda anlam verirsiniz. Size operasyon yapılır siz hukukla cevap vermeye kalkışırsınız.
CIA'nin gladyosunu emniyet personeli sanmak, CIA'nin yapıp ettiklerini de hukuk sanmak kalır size.
Amerika, size adı konulmamış bir savaş ilan eder, siz buna hukuk anlamı verirsiniz.
Amerika 2011 yılını Türkiye'de iç savaş yılı olarak tarif etti. Bu işler böyle giderse, 1908'in koşularına hızla gidiyoruz demektir.
Karşımızda, Türk hukuku yok. Amerikan operasyonları var.”
DERS ALMAK
Yunan kuvvetlerinin Ankara’ya doğru yürüdüğü 15 Mayıs 1919’dan 13 Eylül 1921 tarihine olan dönemde “Mütareke Basını”, inanılmaz bir küstahlıkla milli kuvvetlere ve Mustafa Kemal’e saldırdı.
İngilizlere ve onların maşalarına güveniyorlardı.
Ama 30 Ağustos’tan sonra kaçacak delik aradılar.
Tarih ders almasını bilenler için bir değer taşır.
Ama emperyalistler ve onların uşaklarının tarihten ders almak gibi bir yetenekleri yoktur.
Tarihin durdurulamaz akışının karşısına dikilmek ve yenilmek onların kaderidir.
Hep beraber yaşayacağız ve bir kez daha göreceğiz.
mbgultekin@ip.org.tr