Sakarya’da Tekel kampusu

Bilen bilir, fena olur Ankara’nın ayazı, hele gecesi… dışarıda kalana “Allah
yardım etsin” dedirtir. Sakarya’da günlerdir ölümüne direnen Tekel işçilerinin derme çatma naylon çadırlarının arasında dolaşıyorum. Hem içerisi hem dışarısı hınca hınç insan do...

Tarih:

Bilen bilir, fena olur Ankara’nın ayazı, hele gecesi… dışarıda kalana “Allah
yardım etsin” dedirtir. Sakarya’da günlerdir ölümüne direnen Tekel işçilerinin derme çatma naylon çadırlarının arasında dolaşıyorum. Hem içerisi hem dışarısı hınca hınç insan dolu hem öyle bir insan; yürekli insan, onurlu insan…

Tekel işçisi kampus koymuş çadırının ismini. Sağlı sollu kampuslar… Tekel İzmir kampusu, Adıyaman kampusu, Trabzon kampusu, Adana kampusu… diye uzayıp gidiyor. Hem öğreniyor Tekel işçisi hem öğretiyor. Hem ders alıyor, hem ders veriyor. Hayat dersi, insanlık dersi…

Varsın hava buz gibi olsun, tir tir titretsin… En dayanılmaz soğuğu ısıtıyor, dize getiriyor Tekel işçisi. Tıpkı iktidarı dize getirir gibi… Bir yandan çadırının ateşi, diğer yandan alev alev yüreğinin ateşi… Tayyip Erdoğan ateşle oynuyor.

Ve Ankara halkı… Sakarya esnafı kucak açmış, kol kanat olmuş Tekel işçisine. Tekelci her şeyin farkında; “Ankara halkı bizimle varını yoğunu paylaştı ve paylaşıyor” diyor. AKP dışında birçok siyasi parti ve emek örgütleri, omuz veriyor Tekel işçisine.

İşçi Partisi ilk günden kurmuş çay ocağını. Geceli gündüzlü hizmet veriyor Tekelciye. Burada her şey paylaşılıyor; pasta da, börek de, sevinç de, hüzün de…

İşçi Partisi’nin çay ocağı süreç içerisinde, Tekel işçisinin ocağına dönüşmüş. Çadırlara gelen çayları, şekerleri, Tekel işçisi alıp doğru İşçi Partisi’nin çay ocağına
getiriyor; “Zaten çayımızı siz yapıyorsunuz. Allah sizden razı olsun” diyor.

İzmirlisinden Trabzonlusuna, Adanalısından Diyarbakırlısına, Adıyamanlısına, Hataylısına kadar tüm Tekel işçileri direnişin başladığı ilk günden bu yana kendileriyle
birlikte aynı kaderi paylaşan İşçi Partilileri çok iyi izliyor.

Ve gecenin ayazı. Yine İşçi Partisi’nin çay ocağındayız. Bir ara çay ocağının sobası sönmüş. Bir Tekelci iyice üşümüş olmalı, hızlı adımlarla geldi sobaya yanaştı bir de baktı ki soba yanmıyor. Çay vermekle meşgul olan İşçi Partili arkadaş “ Odun tükendi biraz sonra yakacağız” dedi. Tekelci, o anda gözden kayboldu. Biraz sonra kucağında odunlarla geri geldi ve aynen şöyle söyledi: “Biz burada İşçi Partisi’nin ateşini söndürtür müyüz?” Ve odunlar sobaya kondu, çakıldı kibrit. Bir yandan Tekel işçilerinin ateşi, diğer yandan İşçi Partisi’nin ateşi birlikte yanmaya devam etti.

Tekel işçisi kararlı; “Hakkımı almadan bir yere gitmem!” diyor; “ Buradan benim ölüm çıkar!”

Bu işin ciddiyetini hâlâ anlamayanlara bir çift sözüm var: O insanların gözlerine iyi bakın. Anlayamadınız mı? Bir daha bakın, iyice bakın. Göreceksiniz o kararlılığı…

Ankara’nın ayazında Tekel işçisi direniyor. Ateşler yanmaya devam ediyor. Tayyip Erdoğan ateşle oynuyor.

Selahattin BULUT/ Ankara
OKU