İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin'in, Bilim ve Ütopya dergisinin Nisan sayısında ele alınan Şahname incelemelerini değerlendirdiği yazısını aşağıda sunuyoruz.
Bilim ve Ütopya dergisinin Nisan sayısı, “Asya’da Devlet Teorisi” başlığı ile piyasada bulunuyor. Ağırlıklı olarak Firdevsi’nin Şahname’si incelenmiş. Ama Şahname’nin yanı sıra Batı Asya’nın diğer klasiklerine de değinilmiş.
Böyle bir dosya içinde, aynı konu ile ilgili Hint klasiği olan “Kelile ve Dimne”nin olmaması, bir eksiklik olarak kabul edilebilir. Ama çok önemli değil.
Bilim ve Ütopya bu kapak dosyası ile; Batı Asya’nın beşbin yılı bulan devlet geleneğini; örgütlenme, yönetim ve adil bir toplumsal düzen konusundaki zengin bilgi birikimini gözler önüne sermiş, son derece güzel ve yararlı bir çalışma yapmıştır.
MAKALELER
Dergi, Prof. Dr. Nimet Yıldırım’ın Şahname üzerine bir anlamda sunuş niteliği taşıyan makalesi ile Dosyayı açmaktadır.
Dr. Doğu Perinçek’in gene Şahname üzerine olan geniş makalesi, bir anlamda kapak dosyasının ana yazısı durumunda.
Yrd. Doç. Dr. Hasan Hüseyin Adalıoğlu “Siyasetnameler” başlıklı makalesinde, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yazılan siyasetnamelerin genel amacı üzerinde durmaktadır.
Salih Yavuz, ağırlıklı olarak 12. yüzyılda yaşamış olan Sicilyalı İbni Zafer’in “Adil Hükümdar” kitabını incelemiş.
Yayıncı Haluk Hepkon ise Çin klasikleri üzerine olan incelemesi ile bir anlamda bu çalışmayı tamamlamış.
ŞAHNAME
“Aydınlık Doğu’dan gelir.” Bu söz, Batılılara ait… 5 500 yıllık Uygarlık tarihinin, beş bin yılı boyunca hemen her konuda insanlığa önderlik etmiş olan Doğu gerçeğinin, Batı insanının bilincine yansımasıdır bu cümle.
Bilim Ütopya’nın Nisan sayısı bize işte bu gerçeği gösteriyor.
Doğu Perinçek’in Firdevsi ve Şahname üzerine olan incelemesi, bize bu gerçeği çarpıcı bir şekilde anlatıyor.
Perinçek’in makalesi beş bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, Tarih: Yazar Şahname’yi, özellikle Türk tarihi ile ilgili boyutuyla ele almış.
İranlıların Turanlılarla savaşı, Şahname’nin yaklaşık bin yılı aşkın tarihinin çok önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bin yıllık savaş, aynı zamanda aynı coğrafyada yaşayan ve aynı tarihi paylaşan halkların kader birliğini de yansıtıyor.
Kaşgarlı Mahmut’ın deyişiyle “Börksüz baş, Farssız Türk olmaz.”
Makalenin ikinci bölümü, “Devlet Teorisi”ne ilişkindir. Doğu’nun devlet teorisinde, bütün Asya vardır. Bu birikimde Mezootamya; geleneği ve tarihsel derinliği; Hindistan felsefeyi; Çin, kurumlaşma ve siyaseti; Türkler, dinamizm ve orduyu ve o zamanlar Doğu’nun bir parçası olan Yunan ve Roma (Yunan’ın da Roma’nında yüzü; Batı’ya değil, Doğu’ya dönüktür) ise sanat ve güzelliği temsil eder.
Üçüncü bölüm Şahname’nin ideolojisidir. Bu ideoloji yeryüzü hükümdarlığının kurulmasını ve edebi barışın sağlanmasını, bu amaçla feodal şiddetin kutsanmasını, bir yanıyla feodal ideolojinin doruğunu diğer yanıyla kapitalizmin şafağındaki erken yurtseverliği içermektedir.
Firdevsi, felsefi olarak dönemin Mutezile akımının materyalist yaklaşımına sahiptir. Bundan dolayı çağının yobazlarının hedefi olmuştur.
ERKEN YURTSEVERLİK
Firdevsi’deki dil ve vatan sevgisi feodal ideoloji ile açıklanamaz:
“Çok sıkıntı çektim bu otuz yılda.
Dirilttim İranlıyı ben bu Farsçayla.”
Büyük şair, Şahname’de o zamanın baskın dili olan Arapça sözcüklere eserinde yer vermemek konusunda oldukça titiz davranır.
Dile bu bakış, Kaşgarlı Mahmut’ta veya onlardan beşyüz yıl sonra gelen Ahmede Hani’de de vardır.
Feodalizmin en olgun dönemi, kendi anti tezinin, kapitalizmin milliyetçi ideolojisinin de filizlendiği dönemdir. Niçin daha ileri gidilmedi? Batı daha geriden geldiği halde neden daha ileri geçti ve hatta Batı’nın bu ileri gidişi, Doğu’da feodalizmin ömrünü nasıl uzattı?
Bu ayrı bir inceleme konusudur.
Ama Firdevsi’nin vatan sevgisi üzerine yazdıkları da dil üzerine yazdıkları gibidir:
“Olmayacaksa İran, olmasın benim için ten,
Kalmasın bu topraklarda bir canlı ten,
Vatanımız ve çocuklarımız uğruna,
Namusumuz, küçük çocuklarımız ve yakınlarımız uğruna,
Vatanımızı düşmana teslim etmekten,
Daha iyidir hep birlikte gitmemiz ölüme.”
HAYATA VE DÜNYAYA BAKIŞ
Firdevsi, hiç şüphe yok ki insanlığın beş bin yıllık uygarlık tarihinde yetiştirdiği “büyük adamlar” içinde ön sıralardadır.
Onun hayata ve dünyaya bakışı, bu gerçeğin bir başka kanıtıdır.
“Sonuçta hiç kimse bu dünyada kendi vücudundan daha büyük bir yere sahip olamaz.”
İşte bu bilinçtir ki, Firdevsi’nin, dünyanın “kudretlileri” karşısında başı dik ve maddi beklentilere pirim vermeyen bir hayat sürmesini sağlayabilmiştir.
İnsanı insan yapan en büyük değer, Firdevsi’de şu sözlerle iadesini bulur:
“İster kul ister padişah olsun, bu dünyada mesut sayılabilecek kimse, öldükten sonra iyiliğini yadigâr bırakıbilendir.”
Bilim Ütopya’nın 2010 Nisan sayısı, Firdevsi ve diğer Doğu Bilgelerinin aydınlığından yararlanabilme olanağını sunuyor okuyucuya.
mbgultekin@ip.org.tr