SİZİN ARKANIZDAKİ KILIÇ TÜRK KILICI DEĞİL AMERİKAN KILICI

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ergenekon davasının 26 Şubat’ta yapılan 137. duruşmasında komutanların tutuklanmasından yüksek yargıdaki isyana kadar, Türkiye’deki gelişmeleri değerlendirdi. Perinçek, AKP’nin açılım broşüründeki “özel amaçlı mahkem...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ergenekon davasının 26 Şubat’ta yapılan 137. duruşmasında komutanların tutuklanmasından yüksek yargıdaki isyana kadar, Türkiye’deki gelişmeleri değerlendirdi. Perinçek, AKP’nin açılım broşüründeki “özel amaçlı mahkeme” itirafına da atıfta bulunarak, mahkeme heyetini “övünebilecekleri bir yerde durmadıkları” gerekçesiyle uyardı. “İş hesaplaşmaya geldiği zaman, Türk yargısını ve Türk Ordusu’nu görürsünüz. Kimse buradan kaçacağını zannetmesin! Ayağımıza kapansanız, sizi affetmeyecektir kimse! Bunu iyi bilin!”
Perinçek’in konuşmasının geniş bir özetini yayımlıyoruz.

SİZİN ARKANIZDA HANGİ KILIÇ VAR?
Hukuk nedir? Hukuk arkasında devletin yaptırım gücü bulunan kurallar bütünüdür. Yani hukuku örf ve âdetten, ahlaktan, kanarya sevenler cemiyetinin tüzüğünden ayıran, arkasında devlet zorunun olmasıdır. Hukuku devlet koyar, devlet uygular. Diğer kurallardan bu özelliği ile ayrılır.
Adaletin simgesi olan o güzel hanımın elinde bir kılıç var. Neyi temsil ediyor? Devlet zorunu temsil ediyor. Diğer kurallardan farklı olarak hukukta o kılıç vardır. O kılıç olmasa hukuk olmaz. Efendim ben buna uymuyorum, o cemiyetin üyesi değilim, bana uygulayamazsın veya ben örf ve âdeti tanımıyorum diyenler olabilir. Ama hukukta o kılıç…
Şimdi ben size soruyorum? Sizin arkanızda hangi kılıç var? Bu davanın en önemli sorusu budur! 13. Ağır Ceza Mahkemesi diye adlandırılan mahkemenin arkasında hangi kılıç var!

DEVLETİN KILICI ORDUDUR, ORDU BU DAVANIN SANIĞI!
Türkiye ne Guatemala, Ne Peru, ne Gana, ne Mali. Devletin kılıcı ordudur. Polis de biraz ona dahildir. Ama Türkiye’de kılıç deyince, devletin silahlı kuvveti deyince ‘Ordu’dur!..
Peki Ordu bu davanın neresinde? Ordu bu davanın sanığı! Kimse lâfebeliği yapmasın! İki tane daha 1. Ordu Komutanı yeni içeri alındı.
Elinizde şema var değil mi? Açtığınız zaman orada ne görüyorsunuz? Eşref Bitlis var, Hüseyin Kıvrıkoğlu var. O şemayı biz biliyoruz, siz de biliyorsunuz. Türk Silahlı Kuvvetleri var o şemada.
Ve dün, evvelsi gün, daha evvelsi gün gözaltına alınanlar kim? Tehdit edilenler kim? Ümit Sayın’ın o dilekçesine isimleri yazdırılanlar kim? Kim yazdırdı onları? Burada okunmadı mı o dilekçe?
Hüseyin Kıvrıkoğlu, Reha Taşkesen, Yaşar Büyükanıt…
Ve bugün Genelkurmay Başkanı ne demektedir? “Türk Ordusu’na karşı bir tertip yürütülüyor.” Genelkurmay Başkanı söylüyor; ben gazete yazarlarına gönderme yapmıyorum. Bu tertip hangi merkezli? Ergenekon demeye dili varmıyor, İstanbul’da yürütülen soruşturma diyor devamlı. Türk Ordusu’na karşı bir tertip olduğunu ve Türk Ordusu’na karşı asimetrik psikolojik savaş yürütüldüğünü söyleyen; doğrudan doğruya Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanı olan Genelkurmay Başkanı.
Sizin de bildiğiniz bütün bu gerçekler neyi göstermektedir? Türk Ordusu burada zanlıdır! Ey zanlı Ordu / Ey zanlı asker diye marş söylenecek deniyor ya! Şanlı orduyu bu soruşturma, bu tertip zanlı haline getirmiştir. Türkiye’nin bugünkü en büyük gerçeği budur.

SİZİN MAHKEMENİZ, TÜRK YARGISINDAN KOPMUŞTUR
O zaman sizin arkanızdaki kılıç ne?
Bakın sizin mahkemeniz ve Beşiktaş’taki birtakım mahkemeler ve hâkimler Türk yargısından kopmuştur, ayrılmıştır. Başka bir şeydir…
Türk yargısı isyan ediyor bu zulme! Siz Türk yargısının mensupları arasında gözükmüyorsunuz! O fotoğrafın içinde yoksunuz! Türk yargısı isyan etmiştir! Yargıtay’ıyla, Danıştay’ıyla, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’yla… Ve olağandışı tavırlara girmektedir.
Görülmüş müdür Türkiye tarihinde? 300 Yargıtay üyesi Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na gidiyor, dayanışma ziyareti yapıyor. Görülmüş mü? Danıştay Başkanı ve Danıştay’ımızın en yüce hâkimleri geliyor orayı destekliyor. Görülmüş müdür bunlar? Çıkıyorlar, bir nevi isyan manifestoları gibi isyan bildirileri yayınlıyorlar. Bunlar var mı tarihte?
Yargı; sizin başı ve içinde dahil olduğunuz, sizin memur olarak tayin edildiğiniz tertibe isyan etmiştir! TSK da sizin karşınızdadır, bu tertibin karşısındadır.

SİZİN ARKANIZDAKİ AMERİKAN KILICI!
Peki sizin arkanızdaki kılıç ne?
Amerika kılıcıdır! Bunun adını koyalım. Bu Beşiktaş’taki uygulanan; Türk yargısından ayrılmış olan, Türk yargısıyla en küçük ilgisi olmayan, Türk yargısının nefret ettiği, Türk yargısının hâkimlerini öldürenleri ‘Bey’ yapan bu yargılamanın arkasındaki kılıç; Amerika’nın kılıcıdır!
Ben bütün mahkemelerde, iki senedir 30’un üzerinde dava kazandım. Bir tane bile dava kaybetmedim. İşte bu Türk yargısıdır. 30’un 30’u da bu davanın dosyasıyla ilgilidir.
İŞTE SİZ BUSUNUZ!
Şimdi bu söylediklerim haksızlık mı! Bu söylediklerimi Tayyip Erdoğan söylüyor. Bakın! Aynaya bakın! Tayyip Erdoğan’da siz kimsiniz; size şimdi onu takdim ediyorum.
Broşürün adı “Soruları ve cevaplarıyla demokratik açılım süreci”. Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan bir kitapçık. Siz bu broşürün neresindesiniz, onu okuyorum.
Habur’dan bahsediyor, “Evet” diyor, “burada” falan filan “yargılama kurduk”. “Gerekli hallerde, farklı mahallerde, özel amaçlarla sorgulama ve yargılama yapılabilir. Şu anda Ergenekon davasının Silivri’de görülmesi bunun en tipik örneğidir”.
İşte siz busunuz! Özel mahkemesiniz! Sizi kuran irade diyor ki, Amerikan iradesi, BOP Eşbaşkanlığı diyor ki; “Ben Silivri’de özel amaçlarla sorgulama ve yargılama yapıyorum!”, “Gerekli gördüm” diyor.
Bunu ben söylemiyorum. Daha doğrusu biz bunları çok söyledik de; artık Tayyip Erdoğan imzasını basarak bunu yüz binlerce dağıtıyor, sizin reklamınızı yapıyor.
Bu tertibin arkasında Amerika olduğunu duymayan, görmeyen, bilmeyen kalmış mı? Bu davanın özü bu.

CEMAATTEN DEVLET OLMAZ
Şimdi birisi diyebilir ki, bizim de silahlı gücümüz var. Ali Fuat Yılmazer’ler… Onların da ellerinde birer tane tabanca mı var!..
Cemaatin silahlı gücü, devletin silahlı gücü olmaz. Burası Türkiye. Cemaatin silahlı gücüyle devletin yargı gücünü kuramazsınız, kuramazlar! Perişan olacaklardır, ayakaltında kalacaklardır!
Hem cemaatten devlet olmaz. Cemaati devlet yapamazsınız. Cemaat kavramı, kuruluşu devlete aykırıdır. Modern devletler cemaatleri, beyleri, ağaları, aşiretleri tasfiye ederek kurulmuşlardır.
AMERİKAN ORDUSU’NA GÜVENMESİN KİMSE!
İkincisi, Türkiye’de bunu hiç yapamazsınız. Amerikan Ordusu’na güvenmesin kimse! Bugün TSK, “Irak’ın kuzeyinde Amerika var, Türkiye’yi tehdit ediyor. Ben dik durursam Kıbrıs’tan bastıracak. Millenium Challenge adı altında Türkiye’yi işgal planları yapmış 2002 yılında. Basmış, yayımlamış, 96 saatte Türkiye’yi işgal ederim demiş falan. Bu yüzden Amerika’yla fazla savaşa girmeyiyim” vs. diyor. Bu tür mülahazalar, hesaplar, değerlendirmeler, doğrudur yanlıştır ama geçicidir. Bunu iyi bilelim.

KİMSE SİZİ AFFETMEYECEK!
İş hesaplaşmaya geldiği zaman, işte o zaman Türk yargısını ve Türk Ordusu’nu görürsünüz. Görürsünüz derken şunu söylüyorum; bu tertipte rol alan, yasaları çiğneyen hâkimler ve savcılar Türk yargısının karşısına oturtulacaktır. Kendi hayatınızda da göreceksiniz. Kimse buradan kaçacağını zannetmesin! Ayağımıza kapansanız, sizi affetmeyecektir kimse! Bunu iyi bilin! Yaptığınız işler, çok büyük suçlardır. Bu özel tertipte rol alanlar için söylüyorum. Türk yargısına karşı, Türk yargısını dinamitleyen ve Türk Ordusu’nun karşısında özel tertiplerde yer alanlar için söylüyorum.
Bakın biz hiç korkmuyoruz. Ama bu adaletsizlikleri yapanların geceleri korku içinde olduğunu ben çok iyi biliyorum. Terleye terleye uyuduklarını çok iyi biliyorum. Benim hiçbir korkum yok. Biz zafere gidiyoruz. Amerika’nın Türkiye’yi parçalama planlarında yer alanların da ne olacağını göreceğiz.

BİRAZ HÂKİM ONURU, HÂKİM NAMUSU…
Bakın sizlerden, yani buralarda rol alanlardan, savcılar ve hâkimlerden, kimler rol alıyorlarsa “ayarlanmışlar” diye söz ediliyor. Birisi çıkıyor diyor ki; “İçişleri Bakanı bize dedi ki, Habur’dakileri ayarladık.” Ben onlara hâkim ve savcı diyemiyorum dikkatinizi çekiyorsa. Ayarlanmış hâkim ve savcı kabul etmiyorum!
Sizde biraz hâkim onuru, hâkim namusu olması lazım değil mi? Bunlara bir tavır almanız gerekmez mi? Ayarlanmış olmayı kabul ediyor musunuz? Sizi ayarladılar mı hakikaten?
Ben hayatımda Recep Tayyip Erdoğan’ın hiçbir dediğini doğru görmedim, ama bu doğru gibi gözüküyor.

TUTUKLAMALARA ÇANKAYA AYARI!
Ve bakın; son bir olay. Kuvvet Komutanları getiriliyor. Beşiktaş’ta sorgulanacaklar, hâkim önüne çıkarılacaklar. Sabahtan akşama kadar bekletiliyor fakat o gün gerçekleşmiyor. Neden? Çünkü ayar gelmedi! Çankaya’da toplantı yapılıyor; bu kararlar oralarda veriliyor.
Millete kimse bunları yutturamaz! Hâkimler tutuklamıyor! Koramiralleri, korgeneralleri, muvazzaf subayları veya Doğu Perinçek’i veya Nusret Senem’i veya diğer sanıkları hâkimler tutuklamıyor! Bu gene ispatlandı!
TSK ciddi bir toplantı yaptı. Çankaya’da bir görüşme… O gün, niye götürmedin komutanları mahkemeye? Demek ki, ayar Ankara’dan geliyor. Neresinde bunun hâkim var, neresinde bunun savcı var, neresinde soruşturma var?
Burada da diller dökülüyor. Ben gülüyorum artık! Ben burada yaşanan olaya, bir hukukçu olarak içimden gülüyorum. Arkasında Amerika kılıcı olan, Başbakanın mevkiinde oturan Büyük Ortadoğu Projesi’nin dediğine göre ayarlanmış, özel amaçlı hâkimlerle yürütülen bir olay! Burada da falanca kanununun falanca maddesinin… Oraya çekiliyor, buraya çekiliyor, altından giriliyor, üstünden çıkılıyor, okunuyor… CD’ler geliyor, CD’ler gidiyor, havalarda uçuşuyor, mikroskoplarla bakılıyor, Adli Tıp’a götürülüyor, Adli Tıp’tan getiriliyor… Çok komik bir hikâye; tam bir mizah hikâyesi! Herkes koşuşturuyor, yargılama yapılıyormuş gibi yapılıyor.

O KOLTUKLARA ÜÇ ÇOBAN OTURSA…
Hukuk bir çobanın karar vereceği ve anlayacağı kadar basittir. Bazı ukala hukukçular, birikimi olmayan hukukçular, hukuku halkın anlamadığı karışık bir şey haline getiriyorlar. Hukuk o değil. Bakın siz inin o kürsüden, oraya Cilo Dağları’ndan bir çoban getirelim, bir tane de Bulgar hududundan çoban bulalım, Istrancalar’dan; bir de Toroslar’dan bir çoban bulalım. Şaka yapmıyorum! Eminim olun; bu üç çobanı oturtun, kesinlikle bu duruşmaların başında, iki günün sonunda “buraya getirilen olay fasa fiso” derler. Bunu iyi bilin!
Osman Yıldırım bir Türk mahkemesinde 15 dakikada sorgulanır. Çünkü daha ikinci dakikada bunun yalan söylediğini çoban bilir, görür. Demek ki, bunu görmemek için hâkim mi olmak gerekiyor acaba? O kadar hukuk tahsilleri, falanlar filanlar… Onlar mı gerekiyor yani bunu görmemek için? Oturtun o üç çobanı, buradaki bütün sanıkların suçsuz olduklarını görür.
Onun için birbirimize burada çalım atmayalım, çalım satmayalım, çalım yapmayalım. Önümüzdeki olay son derece basittir.
Çoban iddianameyi okuyamaz, siz onu da okuyabiliyorsunuz. O iddianamenin birinci sayfasını gören bir hukukçu o anda ne der? Aynı konu iki yere getirilemez der, Danıştay Ankara’da görülüyor, sen bana bunu getiremezsin der. Fırlatır geri gönderir onu.
Gerçi sizler çok kibarsınız, fırlatmazsınız da; usulüyle adabıyla… Siz bunu yapmadınız, hukuku çiğnediniz.

SANIK DEĞİL DAVA ADAMIYIM
Burada bir savaş yürütülüyor. Türkiye bir savaşın içine girmiştir.
Çuvallar geçirilmiş, Eşref Bitlis’ler, Uğur Mumcu’lar, Muammer Aksoy’lar, Ahmet Taner Kışlalı’lar hep bu savaşta öldürülmüş…
Şimdi o, Amerikan planları ve takvimine göre çok daha sıcak bir noktaya doğru gidiyor. Benim size bu son uyarılarım dostça; bir arkadaşınız gibi görün.
Ben burada sanık manık değilim, onu söyleyeyim. Ben bir davanın adamıyım. Türk milletinin bağımsızlık, Türkiye emekçilerinin iktidar davasının adamıyım.
Görünmüştür ufukta ne olacağı. Bir müddet sonra şuraya gelecek; sıcak savaşa doğru gidiyor, başka şeylere doğru gidiyor. Yugoslavya sürecinde, Rusya sürecinde, Irak sürecinde bunları yaşadık. Apaçık meydanda bir Türk-Amerikan çatışması başlamış. Cumhuriyeti yıkmak için bir kalkışma başlamış. Fethullahçılar, cemaatçiler… Herkesin safları belli. Bir tarafta Türk Ordusu var, bir tarafta Amerikan ordusu var. Bir tarafta Cumhuriyet var; diğer tarafta mafyası var, tarikatları var, cemaatleri var.
Mafya bunlar! Mafyadan başka karılarının parmaklarına elli milyarlık yüzük! Bunu yapar mı Sabancı, Koç? Bu kadar görgüsüzlük? Yok gidip Dolmabahçe Sarayı’ndan şunu bunu almalar… Görgüsüz! Görgüsüz takımı! Mafyalaşmış bir takım! Cemaatlerle içli dışlı, gelmiş Türkiye’nin tepesine oturmuş! Biz bunun savaşını veriyoruz.

ÖVÜNECEĞİNİZ BİR YERDE DEĞİLSİNİZ
Herkes yerini belirleyecektir. Siz de yerinizi belirleyeceksiniz. Şu anda belirlediğiniz yer iftihar edeceğiniz bir yer değildir, onu söyleyeyim. Ne hâkim olarak, ne yurttaş olarak, ne aydın olarak… Çocuklarınıza övünerek söyleyebileceğiniz bir yerde durmuyorsunuz şu anda.
Sizin üçünüzün şahsında söylemiyorum. Ben Beşiktaş’ta kurumlaşmış olan, Türk yargısının karşısında olan bir örgütlenmeyi söylüyorum.


MAHKEME BAŞKANI İLE ...
Mahkeme Başkanı: Başbakan yalan söylüyor!

Doğu Perinçek, konuşmasının sonunda mahkeme heyetine, “Tayyip Erdoğan’ın sizin hakkınızda ‘özel amaçlı’ demesi yalan mı?” diye sordu. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, şöyle yanıt verdi: “Yalandır! Hepsi yalan! O konuda bir şey diyenin alnını karışlarım!”
Doğu Perinçek’le Mahkeme Başkanı Şengün arasında şu diyalog yaşandı:
Perinçek- Vicdanınıza söylüyorum, akşam gidin, geçin içeri dördünüz birlikte. Açın iddianamede Doğu Perinçek’le ilgili kısmı. Ne var orada? Bir tek Tuncay Güney’in mülakatı. Mülakatın değeri var mı? Bir de CMK’yı açın. Mülakat diye CMK’da bir delil var mı? İmza var mı, şu var mı, bu var mı?
O mülakatta 69 kişi suçlanmış. 69’un içinden altısını açmışsınız. 63’ünü açmıyorsunuz. Altısından da dördünü tahliye etmişsiniz. Bu adalet mi?
İşte onun için ben öbür şeyleri söylüyorum. O zaman bu yalan mı? Tayyip Erdoğan’ın sizin hakkınızda ‘özel amaçlıdır’ demesi yalan mı isminizi vererek?
Başkan Şengün- Yalandır.
Perinçek- Efendim?
Başkan Şengün- Bizim açımızdan yalandır. Yalan. Asla mahkememiz, böyle bir şeye asla…
Perinçek- O zaman sahip çıkın…
Başkan Şengün- Hepsi yalan. O konuda bir şey diyenin alnını karışlarım, alnını…
Perinçek- İki sene siz beni bu gerçeğe rağmen tutuyorsanız şu hakikattir: Tayyip Erdoğan doğruyu söylüyor! Siz doğruyu söylemiyorsunuz! Çünkü siz hep haksızlık yaptınız. Bu haksızlığın bir izahı olması lazım. O izah Amerika kılıcıdır, Fethullah hocadır ve Türkiye’ye yapılan tertiptir. Bu davalarda söylenecek bundan başka bir söz yoktur.
Nasıl beni içeride tutarsınız siz? Bu vicdansızlık değil mi? Bu Amerikan tertibine alet olmak değil mi? Bunun belgesini avukatlarım isteyecek. Ve getirtin; getirtin, kendinizi görün!