Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 21 Şubat günü Irak’ın kuzeyine yönelik olarak başlatılan ve 29 Şubat günü sona eren Güneş Harekâtı ile ilgili olarak ana başlıklar halinde şu belirlemeler yapılabilir:
1. Güneş harekâtıyla Türkiye, her şeyden önce Amerikanın hâkimiyet alanındaki topraklara girmiştir. Daha harekâtın ilk gününden itibaren Amerika tarafından yapılan “Harekât kısa ve sınırlı olmalı” açıklamaları bu gerçeği gösteriyor. Bush ve Gates tarafından harekâtın son günlerine doğru yapılan ve açık bir telaş ifadesi olan açıklamalar is; Irak’taki hâkimiyetlerine yönelen “tehdidin”, telafisi zor boyutlara ulaşabilme ihtimali karşısında kapılan korkunun dışa vurumuydu.
Amerika’nın, Harekâtın son günlerine doğru, Zaho ve Erbil’e yaptığı askeri yığınak, ABD ile anlaşmalı olarak hareket edildiği iddialarını adeta tekzip etti.
2. Türkiye, bu harekâtla birlikte AKP iktidarı ile ABD arasında imzalanan ve Türkiye’nin sınır ötesi harekât yapmamasını öngören 4 Nisan 2003 tarihli İki sayfa Dokuz maddelik “gizli” anlaşmayı yırtmıştır. Bilindiği üzere Abdullah Gül tarafından 24 Mayıs 2003 tarihinde Vatan gazetesinden Sedat Sertoğlu’na itiraf edilen bu gizli antlaşmaya göre Türkiye, Irak’ın Kuzeyine yönelik sınır ötesi harekât yapmayacaktı.
3. Amerika, önleyemediği bir operasyona “evet” demek zorunda kalmıştır. Ama hemen hemen her gün ve her adımda; bütün söylem ve hareketiyle kerhen “evet” dediğini ve operasyona karşı olduğunu ortaya koymuştur.
Bir başka yanıyla Amerika’nın kerhen “evet”i, Sayın Büyükanıt’ın deyişiyle bugünkü tarihi koşullarda Amerika’nın Türkiye’yi tamamen gözden çıkarmayı göze alamadığının kanıtıdır. Bu gerçeği Amerika’nın, Türkiye ile askeri bakımdan karşı karşıya gelmek istemediği şeklinde de anlayabiliriz.
4. TSK’nın harekâtı, emperyalist dünyanın tümünü tedirgin etti. Avrupa Birliği, bu operasyona karşı Amerika ile aynı tavrı aldı.
5. İran ve Suriye, esas olarak olumlu bir yaklaşım sergilediler. İran, sınıra asker yığarak bir yandan PKK’nın; TSK’nın önünden kaçarak topraklarına sızma girişimlerine karşı tedbir aldı. Öte yandan Operasyonu birlikte yapmak teklifinde bulunarak Türkiye ile daha ileri işbirliğine hazır olduğu mesajını verdi.
6. PKK’nın, ABD’nin Ortadoğu ve Türkiye’ye yönelik emellerinin gerçekleşmesinde en azından bugün için vazgeçemediği bir araç olduğu bir kez daha açığa çıktı. Harekâtın sonlarına doğru, Bush’un ağzından yapılan sert uyarılar ve “aksi halde savaşırız” anlamına gelen demeçler, bir başka açıdan konuyu ele alırsak, PKK’nın ABD açısından ne anlama geldiğini gösteriyor.
7. TSK’nın Kara Harekâtı, Türkiye’nin, sınırlarına bitişik bir kukla devleti kabul etmeyeceğini ortaya koymuştur. Daha harekâtın başlangıcında yapılan açıklamada vurgulanan “Irak’ın toprak bütünlüğü” ifadesi, Kukla Devlete verilen bir ültimatomdur.
Kerkük’e ilişkin projeler, bu harekâtla birlikte ağır bir darbe almıştır.
8. Türk Silahlı Kuvvetleri, ağır kış koşularında çok az Ordunun cesaret edebileceği bir operasyon gerçekleştirerek, bölgemize ve ülkemize yönelik emperyalist ve bölücü niyetlere karşı caydırıcı bir güç olma niteliğini güçlendirmiştir.
9. TSK bu operasyon esnasında, içerden vurulmuştur. İktidarda Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanı vardır. Asker sınır ötesinde çarpışırken içerde Vakıflar Yasası, Türban yasası çıkarılmış, Üniversitelere karşı operasyon yürütülmüş, “Ergenekon operasyonu” adı altında gerçekte TSK’yı hedef alan tertibin tezgâhlanmasına devam edilmiştir.
10. ABD şimdi Kuzey Iraktaki kukla devleti “siyasi çözüm” adı altında Türkiye’ye dayatmada yeni bir aşamaya geçmektedir. PKK’ya af, Güneydoğu’nun Barzanileştirilmesi önümüzdeki ayların gündem maddeleridir.
11. Türk Silahlı Kuvvetleri vatan savunmasında üzerine düşen görevi yerine getirmeye hazır olduğunu göstermiştir ama Türkiye, yüzyüze olduğu tehdide karşı bütünsel bir ulusal direniş programından yoksundur.
Türkiye’nin ülke bütünlüğüne yönelik emperyalist tehdide karşı elini güçlendirecek bir dış politikası yoktur.
Türkiye’nin bölge insanını teröre karşı kazanmasını sağlayacak bir programı da yoktur.
Tam tersine Türkiye; AKP marifetiyle bir yandan AB kapısında sürünür ve ABD politikalarına mahkûm bir tutum alırken, öte yandan bölge insanını bölücülüğe ve irticaya teslim etmektedir.
12. Güneş harekâtı şu gerçeği bütün çıplaklığı bir kez daha gözler önüne sermiştir: ABD’den korkarak vatan savunulamaz. Başka bir ifade ile bu gerçeği şu şekilde de söyleyebiliriz: ABD’nin Türkiye’nin toprak bütünlüğüne, ulusal güvenliğine ve ulusal varlığına yönelik asıl tehdit olduğu netlikle belirlenmeden, Türkiye’nin vatan savunması konusunda atabileceği doğru dürüst bir adım olamaz.
13. “Güneş Harekâtı” son değil, bir başlangıçtır. Türkiye bundan sonra Amerikan hâkimiyet bölgesine sık sık girecektir. Her giriş ABD’yi daha fazla rahatsız edecektir. Ve bu mücadele ancak ABD’nin Bölge’den gitmesiyle sona erecektir.
6 Mart 2008
mbgultekin@ip.org.tr