İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, RTÜK’ün Ulusal Kanal’a yönelik hukuk dışı uygulamalarını değerlendirdi. Perinçek'in değerlendirmesi şöyle;
RTÜK Hukuk Müşavirliği, Ulusal Kanal’a 8 Ocak 2008 tarihli o utanç verici yazıyı yazarsa, yukarıdaki başlık geçerli olur.
MANŞETLERDEKİ VE GÖRÜNTÜLERDEKİ GERÇEKLER
Yazının özeti şudur: Ulusal Kanal, 18 Eylül 2007 günü “Günün İçinden” programında İP Genel Başkanı Doğu Perinçek ile görüşüyor. Doğu Perinçek, şunları belirtiyor:
- ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholas Burns, Türkiye’ye gelmeden önce ABD’nin bir strateji kurumunda yaptığı açıklamada, ‘Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün güvenilir olduğunu, ABD’ye verdikleri bütün sözleri tuttuklarını’ söylüyor.
- Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, ABD’ye söz vermediler ise, Burns’u yalanlamalıdırlar. Söz verdilerse, verdikleri ve tuttukları sözleri açıklamalıdırlar.
- Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 sayfa 9 maddelik gizli bir antlaşma yaptığını kendi ağzıyla itiraf etmiştir.
- Tayyip Erdoğan, ABD’nin BOP içinde Diyarbakır’ı merkez yapacağını ve BOP’un eşbaşkanı olduğunu defalarca ifade etmiştir.
- BOP’un bir ABD projesi olduğunu kendi ağzıyla söyleyen Tayyip Erdoğan’dır. Bu durumda ABD’nin verdiği bir görevi üstlenmiş, ABD ast-üst ilişkileri içine girmiştir.
- PKK, AKP ile koalisyon ortağı durumundadır.
200 MİLYAR İDARİ CEZA KESECEKLERMİŞ
Yazı, yukarıdaki saptamaları “gerçek dışı ve hiçbir dayanağı olmayan isnatlar” olarak niteliyor. RTÜK Hukuk Müşavirliği’ne göre, yapılan iş “Türkiye’nin dış politikası temelinde yürütülen çalışmalar çerçevesinde gerçekleştirilen antlaşmalar” imiş. Bu nedenle Ulusal Kanal’dan savunma istiyor. Kesilecek ceza ise, 125–200 Milyar Lira imiş. Bizim saptamalarımız, gerçek dışı değil, gerçek. Gazeteler de elimizde, televizyonların görüntü bantları da. Abdullah Gül, Powell ile “gizli antlaşma” yaptığını kendi ağzıyla söylemiştir ve bu haber Vatan gazetesinde manşetten yayınlanmıştır (24 Mayıs 2003).
Tayyip Erdoğan ise, ABD’nin BOP görevi yaptığını, eşbaşkan olduğunu bizim saptadığımız yedi kez belirtmiştir. Bu projenin haritaları yayınlanmış ve NATO toplantısında Türk subaylarının gözüne dayatılmıştır. Haritada Diyarbakır, Kuzey Irak’ta kurulan kukla devletin “merkezi” olarak gösterilmektedir. Tayyip Erdoğan da, 15 Şubat 2004 akşamı “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde Diyarbakır’ı merkez yapacaklarını” söylemiştir. Yani Türkiye’yi bölme ve vatan toprağının bir bölümünü yabancı bir devletin hükümranlığına verme suçunu işlemekte olduğunu itiraf etmiştir.
EĞER SUÇ DEĞİLSE BU YALANLAR NİÇİN
İşçi Partisi, suçluların yakasına yapışmıştır ve şimdi suçlular, kendi sözlerini ve görüntülerini yalanlamaktadırlar. Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Meclis kürsüsünden Tayyip Erdoğan’ın BOP Eşbaşkanlığı diye bir görevi olmadığını söyleyerek açıkça yalana başvurmuştur veya kendisine verilen yalan söyleme görevini yerine getirmiştir. Hangi olasılığın doğru olduğu, Tayyip Erdoğan ve Nazım Ekren’in ifadeleri alındıktan sonra saptanabilecektir.
Abdullah Gül de, 2 sayfa 9 maddelik bir antlaşma yapmadığını söyleyerek, kendisini yalanlamıştır. Ya 24 Mayıs 2003 günü Vatan gazetesinde söyledikleri yalandır ya da gizli antlaşmayı inkâr eden sözleri yalandır. Bu konu da, Abdullah Gül’ün ifadesinin alınmasından sonra berraklaşacaktır. Yalan her zaman suçlunun çaresi olmuştur. Eğer BOP görevi “Türkiye’nin dış politikası çerçevesi içinde” ise, peki niçin inkâra başladılar?
Eğer ABD ile “gizli antlaşma” yapmak, yasal ise niçin inkâr etmektedirler?
Antlaşmaların nasıl yapılacağı anayasada belirtilmiştir. Abdullah Gül’ün yaptığı işe, hukukta “hizmet sözleşmesi” denir.
KOALİSYON ORTAKLIĞI
PKK, genel seçimlerde resmi açıklamalarla “AKP’ye oy verilmesi” çağrısında bulundu. Öcalan, sık sık Tayyip Erdoğan’ı destekleyen demeçler verdi. Tayyip Erdoğan, PKK Programı’nda olduğu gibi, Diyarbakır’ı merkez yapma amacını ilan etti. Bu merkezin nerenin merkezi olduğunu da, “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde” vurgusuyla, Kukla Devlet’e gönderme yaparak belirlemiş oldu.
Yine Tayyip Erdoğan,Türk ordusuna karşı savaşan PKK teröristlerine “Kandil’den inin, Meclise girin” çağrısı yaparak koalisyonu güçlendirmeye çalıştı. Getirdikleri Anayasa taslağı ve Yerel Yönetimler Kanunu Taslağı da, AKP ile PKK koalisyonunun kanıtlarıyla doludur.
KAPI GİBİ MAHKEME KARARI
RTÜK Hukuk Müşavirliği’nin kendisini ABD’nin BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ve ABD ile gizli hizmet sözleşmeleri yapan Abdullah Gül’e siper etmesini nasıl açıklamalı? Bunun cevabını Türk yasaları içinde arayanlar boşuna yorulurlar.
RTÜK Hukuk Müşavirliği, bu kanunsuz ve pervasız atılganlığıyla başını Türk yargısına çarpmıştır ve RTÜK’ün de başına koskoca bir belayı sarmaktadır.
Çünkü İşçi Partisi yöneticileri o gerçekleri yüzlerce kez söylediler. O saptamalar, gazete ve televizyonlarda yüzlerce kez yayınlandı.
Bazıları için açılan soruşturmalarda savcılar belgeleri görünce takipsizlik kararı aldılar. Açılan davalarda ise, İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi E.2007/508 sayılı dosyada 20 Kasım 2007 tarihinde beraat kararı verdi. Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi de, E.2007/170 sayılı dosyada istenen 20.000 YTL’lik tazminat davasını 18 Aralık 2007 tarihinde reddetti.
Mahkeme kararları karşısında, RTÜK Hukuk Müşavirliği, şu soruyu gündeme getirmiştir:
RTÜK’ü ve Hukuk Müşavirliği’ni kim yönetmektedir?
Yasalar mı, yoksa ABD’nin BOP Eşbaşkanları mı?
Yoksa RTÜK, İşçi Partisi’nin gerçekleri yaymasına mı hizmet etmek istiyor?
Çünkü konuyu büyütmekle millî bir göreve hizmet etmiş oluyor.
DAVA YÜCE DİVANLIK
ABD’nin içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu 24 ülkeyi bölme projesi olan BOP eşbaşkanlığı, vatanı bölme suçunun son örneğidir. ABD ile kukla devleti tanımaya ve PKK’yı yasallaştırmaya yönelik 2 sayfa 9 maddelik gizli antlaşma da aynı suçun kanıtıdır.
Kaldı ki, eylemleri lafta kalmamıştır; BOP’a hizmet eden uygulamalar ortadadır.
Bu dava, Yüce Divan’da veya İstiklal Mahkemeleri’nde bitecektir. Sanık sandalyesinde, BOP görevlileri oturacaktır.