Rice’ın ziyareti

ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın Ankara ziyaretinin üzerinden bir hafta geçti ve çok şey yazılıp çizildi. Ama kanımızca bu ziyaretin göstermiş olduğu bazı gerçeklerin, aradan zaman geçmiş olsa da altının çizilmesi önem taşımaktadır.
Üç yıl öncesini hatırlayal

Tarih:

ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın Ankara ziyaretinin üzerinden bir hafta geçti ve çok şey yazılıp çizildi. Ama kanımızca bu ziyaretin göstermiş olduğu bazı gerçeklerin, aradan zaman geçmiş olsa da altının çizilmesi önem taşımaktadır.
Üç yıl öncesini hatırlayalım: ABD Irak’a yeni girmişti. Amerikan askerlerini Türkiye’den geçirmeyi öngören Tezkere Meclis’te ret edilmişti. Burnundan kıl aldırmayan ABD, Türkiye’ye ateş püskürüyordu.
Temmuz ayında Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına geçirilen çuval, ABD’nin Türkiye’ye yönelik düşmanca niyetlerinin kaba bir şekilde ilanıydı.
“Mütareke basını”nda Cengiz Çandar gibi Amerikancı kalemler ise, Tezkere’yi ret ederek Türkiye’nin tarihi bir fırsatı kaçırdığını, artık Beyaz Saray’ın telefonlarının Türkiye’den gelecek çağrılara kapalı kalacağını, Irak pastasından bize bir pay düşmeyeceğini ve Türkiye’nin ABD’nin dostluğunu kaybettiğini yazıyorlardı.
Şimdi durum nedir?

Irak’ta operasyon
Condoleezza Rice’ın Ankara’da olduğu saatlerde TSK’ya bağlı özel birlikler, Irak topraklarında nokta operasyonları yaptılar. Oysa Amerika’nın, Irak topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyon yapmasına karşı olduğu biliniyordu. Hatta New York Times gazetesi, Rice’ın; Amerika’nın bu yöndeki talebini, ziyareti sırasında Türk yetkililere ilettiğini özellikle yazmıştı.
Buna rağmen, Türkiye’nin üstelik Rice’ın ziyareti sırasında Irak topraklarında operasyon yapmasını nasıl yorumlamak gerekir?
Üstelik Türkiye, Irak’taki kukla yönetimin, üst üste verdiği iki notayı anında cevaplamış, TSK’nın operasyonlarının PKK’yi hedef aldığını, ülke güvenliği açısından gerekenin yapılacağını derhal bildirmişti.
Bu durum, Türkiye’nin ABD’nin “hassasiyetlerini” pek de dikkate almadığını göstermektedir. Gül ve Erdoğan’ın en azından basına yansıtılan bazı haberlerden anlaşıldığı kadarıyla “diklenen” tavırları da, böylece anlam kazanmış oluyor.
Bütün bunları mümkün kılan gelişmeler üzerinde kısaca duralım:

İmparatorluğun sonu
Irak halkının kahraman direnişi, deyim yerindeyse ABD’nin burnunu sürtmüş bulunmaktadır. Irak’tan sonra İran, Suriye ve Türkiye’ye yönelik askeri operasyonlara yönelik niyetlerini gizleyemeyen ABD, bugün gelinen aşamada, en azından bir kara savaşını göze alabilecek durumda değildir.
Gazeteler Beyaz Saray’ın eski danışmanlarından Brezinsky’nin, “Birinci Dünya Savaşı İngiliz İmparatorluğunun sonunu getirdi. İran’a yönelik bir saldırı ise ABD imparatorluğunun sonunu getirecektir” dediğini yazdılar. Gerçek budur.
Gerçi, İran’a saldırsa da saldırmasa da ABD imparatorluğunun sonu gelmiştir.
Dünyadaki gelişmelere ABD penceresinden bakan Mehmet Ali Birand, 27 Nisan tarihli yazısında ABD’nin en büyük rakibinin Çin olmadığını, en büyük rakibin dünyanın her tarafında yükselen Amerikan aleyhtarlığı olduğunu yazıyordu. Birand Yunanistan’da Rice’ın ziyareti üzerine patlak veren protesto gösterilerinden hareketle yazdığı yazısında, hiçbir süper gücün, dünya kamuoyunda yükselen bu aleyhtarlık ile baş edemeyeceğini söylemektedir.
Gerçek, ABD’nin durduğu yerden de görülmektedir.

Çaresizlik
Rice’ın Ankara ziyareti, bütün bunların sonucu olarak ABD açısından tam bir çaresizliğin sergilendiği bir ziyaret olmuştur. Bir zamanlar ABD’li yetkililerin ağzından zor çıkan “stratejik ortaklık” laflarını, Rice’tan bol bol dinledik.
Ama durum dediğimiz gibi üç yıl öncesinden farklıdır. ABD’li yetkililerin “stratejik ortaklık” lafları, şimdi Türkiye’deki işbirlikçilerin bile karnını doyurmamaktadır.
Irak Dışişleri Bakanı koltuğunda oturan Hoşyar Zebari’nin, türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarından duydukları rahatsızlığı ifade etmek üzere Türkiye’nin Irak büyükelçiliğini ziyaret etmesi de, durumun ne yönde seyrettiğini gösteren önemli bir gelişmedir.
Bu ziyaretle birlikte dünya diplomasi tarihi, bir ilkle tanışmış oldu. “Nota” veren ülkenin “Dışişleri Bakanı”, nota verilen ülkenin Büyükelçisinin ayağına giderek “Nota”sını verdi.
Bu ziyaret, ABD’nin çaresizliğidir.

ABD’nin şansı
ABD’nin Irak’ta batağa saplanması Türkiye’nin şansıdır. Türkiye, yüzyüze olduğu sorunları çözmek için tarihi bir fırsat yakalamış bulunmaktadır. ABD tehdidinin hedefi olan İran ve Suriye’nin, Türkiye ile her alanda işbirliğine hazır olmaları ve bunu her fırsatta ifade etmeleri Türkiye’nin elini güçlendirmiştir.
Bundan on yıl önce Türkiye’nin Hatay’dan Gürcistan sınırına kadar olan bütün sınırları, dışardan sızmalara ardına kadar açıktı. Bugün ise İran ve Suriye, Türkiye ile birlikte hareket ediyor.
Onun için Türkiye, Irak sınırına yaptığı yığınak ile güvenliğini sağlamak noktasında büyük bir adım atmış olmaktadır.
Bu gerçeği herkesten daha iyi bilen Amerika’dır. Onun için Türkiye’nin eli güçlü, Amerika’nın eli zayıftır.
Türkiye’nin zayıf noktası ise iş başındaki işbirlikçi AKP iktidarıdır. AKP iktidarı, Türkiye’nin şansızlığı, ABD’nin ise şansıdır.
Rice, bu şansı değerlendirmeye çalıştı. Başarılı olup olmadığını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

mbgultekin@ip.org.tr