Psikolojik Savaş’ın bayat ürünleri

Sayın Servet Kabaklı,
13 ve 14 Mart 2007 tarihli Tercüman gazetesindeki yazılarınızda iki gün üst üste Doğu Perinçek’e, deyim yerindeyse “kin kustunuz”. Küfürlerle dolu olan bu yazılar, elbette yargının ilgi alanına girmektedir. Hukukçu arkadaşlarımız gereğini yap...

Tarih:

Sayın Servet Kabaklı,
13 ve 14 Mart 2007 tarihli Tercüman gazetesindeki yazılarınızda iki gün üst üste Doğu Perinçek’e, deyim yerindeyse “kin kustunuz”. Küfürlerle dolu olan bu yazılar, elbette yargının ilgi alanına girmektedir. Hukukçu arkadaşlarımız gereğini yapacaklardır. Bu açıdan sizinle aynı seviyeye inip tartışacak değiliz. Ama makalelerinizde kullandığınız, artık kabak tadı veren psikolojik savaş ürünü saldırı konuları üzerinde durmak gerekiyor:

Saldırının asıl sahibi
Her şeyden önce yazılarınızda ele aldığınız konuların hiçbirini, kendiniz araştırıp da bulmuş değilsiniz. İşçi Partisi ve liderine karşı Psikolojik Savaş yürüten CIA güdümlü merkez tarafından kırk yıldır üretilen yalanlar ve karalamaların, saldırıyı yapacak elemanlara “servis” edildiğini biliyoruz.
“Milliyetçi”, “Solcu”, “Dinci”, “Kürtçü” ve “Komünist” etiketli bu görevliler, aynı merkezin ürettiği malzemeleri, tıpkı sizin yaptığınız gibi sözcüklerini değiştirme zahmetine bile katlanmadan olduğu gibi kullanmaktadırlar.
Yıllarca MIT içindeki CIA’cı ekibin elemanı olarak çalıştıktan sonra 28 Şubat’ın ardından Amerika’ya kaçan ve CIA adına da çalışabileceğini gazetelere itiraf eden Mehmet Eymür, kurduğu internet sitesinde bu psikolojik savaş malzemelerini Doğu Perinçek’e karşı kullandı ve kullanmaya devam ediyor.
MİT tarafından İşçi Partisi içine provokasyon amacıyla yerleştirildikleri tespit edildikleri için atılan, üniversiteler ile ADD’nin ortaklaşa düzenledikleri büyük mitingde “Ordu göreve” pankartı açarak provokatörlük görevlerine devam eden “Türk Solu” ekibi de, çıkardıkları dergide aynı malzemelere defalarca yer verdi.
Gene Mehmet Eymür gibi 28 Şubat sonrasında Amerika’nın kanatları altına sığınmış olan Fethullah Gülen’in Zaman ve Aksiyon gibi yayın organlarının en önemli görevlerinden biri, Doğu Perinçek ve İşçi Partisi’ne karşı bu psikolojik savaş merkezinin ürettiği bu malzemeleri kullanmaktır.
Aynı malzemeler; kendisini “Solcu”, “Sosyalist” veya “Komünist” olarak niteleyen kimi sahte solcular tarafından kullanıldığı gibi, Batı destekli Kürt ayrılıkçılığının yayın organlarında veya Babıali basınında tescilli Amerikacıların köşelerinde de kullanıldığı herkesin bildiği bir gerçektir.
İlginçtir, son Lozan ve Berlin eylemlerinde de gördüğümüz üzere, emperyalist devletlerin Türkiye düşmanlığını açıkça yürüten kimi yayın organlarında da aynı saldırı konuları işlendi.
Sadece bu tablo bile İşçi Partisi’ne karşı yürütülen psikolojik savaşın arkasında kimin olduğunu yeterince göstermektedir. Saldırının asıl sahibi Amerika’dır.

En tutarlı Parti
İşçi Partisi’nin Kıbrıs, Ermeni ve Kürt meselelerinde yıllar içinde birbirinin zıddı politikalar izlediğini iddia ediyorsunuz.
İşçi Partisi; temel duruşu kurulduğundan beri değişmeyen tek partidir. Bu bakımdan büyük bir tutarlılık ve kararlılık örneğidir. Bu temel özelliğinden dolayı halka güven vermektedir.
İşçi Partisi’nin, Türkiye düşmanlarını en fazla tedirgin eden özelliği budur. Onun içindir ki psikolojik savaş merkezinin elemanları son yıllarda özellikle bu açıdan İşçi Partisi’ne saldırmakta, İşçi Partisi’nin tutarlılığı konusunda soru işaretleri yaratmaya çalışmaktadırlar.
Hiçbir partinin ve parti liderinin bırakın 40 yıl öncesini, bir yıl önce bile ne söylediği merak edilmez. Tutarlılık, bu partiler ve liderleri açısından aranan bir özellik değildir.
Ama söz konusu olan İşçi Partisi ve Doğu Perinçek olduğu zaman, işte o zaman bütün arşivler didik didik edilmekte, çarpıtmalar, yalanlar ve karalamalarla Doğu Perinçek’in de diğerlerinden bir farkının olmadığı ispatlanmaya çalışılmaktadır. Ama bu çabalar beyhudedir.
İşçi Partisi’nin programının iki temel direği vardır.
1. Emperyalizme karşı çıkmak ve Türkiye’nin bağımsızlığını savunmak.
2. Ortaçağ’a karşı çıkmak ve demokratik bir Türkiye için mücadele etmek.
Bu iki temel direk, aynı zamanda Kemalist Devrim programının da esaslarıdır. Ama
elbette bu görevler tamamlandıktan sonra hayat durmayacak, Mustafa Kemal’in deyişiyle “arasız devrimler” sürecek ve insanlık daha güzel bir dünyaya doğru yürüyüşünü sürdürecektir.
İşçi Partisi ve Doğu Perinçek, 40 yıl önce de bu programı savundu. Bugün de savunmaya devam ediyor. Kıbrıs meselesine olsun, Kürt veya Ermeni meselelerine olsun, bütün bu sorunlara İşçi Partisi hep, bu iki temel yaklaşımının ışığında baktı.
İşçi Partisi’nin politikalarında zaman içinde “olgunlaşma” diyebileceğimiz bir gelişme elbette oldu. Ama sözünü ettiğimiz temel yaklaşım ise değişmedi. Çünkü Türkiye emperyalizmden ve Ortaçağ’dan kurtuluş sürecini yaşamaktadır. Ve İşçi Partisi bu sürecin Partisi’dir.
Emperyalistleri ve bilumum işbirlikçilerini çıldırtan budur.

Saldırı Türkiye’yedir
Sizin tam da bu günlerde İşçi Partisi’ne ve Doğu Perinçek’e saldırmanız anlamlıdır. Doğu Perinçek Lozan’da, başka bir nedenden dolayı değil, Türkiye’yi savunduğu için yargılandı. Yargılanan; Tarihimiz, Kurtuluş Savaşımız, Mustafa Kemal ve Talat Paşa gibi devrimci tarihimizin sembol isimleriydi.
Doğu Perinçek, bütün bu yargılama süreci boyunca başta sayın Denktaş olmak üzere kendisine destek olan binlerce aydınımız ve yurttaşımızla birlikte bu emperyalist saldırıya, kararlı bir şekilde karşı durdu.
Bu mücadele bütün milletimizin takdirini kazanmıştır. Siyasi duruşu ne olursa olsun siyasi yelpazenin hemen hemen her tarafında yer alan yurttaşlarımız, bu vesileyle vatan savunması mevzisinde bir araya gelmektedirler.
Paniğe kapılmanızın ve bayat psikolojik savaş ürünlerine can havliyle sarılmanızın nedeni budur.

Mehmet Bedri Gültekin
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı