Prompter (Okunak) Siyasetçisi “Aydın”ın Kim Olduğunu Bilemez!

İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Gültekin Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarını değerlendiren bir basın açıklaması yaptı. Gültekin'in açıklaması şöyle;
Tayyip Erdoğan, dün Bitlis’te “ibretlik” konuşmalarından birini daha yaptı. Kendilerinin hiçbir “ayd...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Gültekin Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarını değerlendiren bir basın açıklaması yaptı. Gültekin'in açıklaması şöyle;
Tayyip Erdoğan, dün Bitlis’te “ibretlik” konuşmalarından birini daha yaptı. Kendilerinin hiçbir “aydın”ı hapse atmadığını söyledi. Silivri’dekiler ise aydın değildi Tayyip’e Erdoğan’a göre. Silivri’dekiler “karanlık birtakım işlere karıştıkları zannıyla içeri atılmışlardı.”
Doğu Perinçek, bundan tam 1006 gün önce, gözaltına alındığı zaman, kendisini götüren polislerin arasından “kanunsuzlar” diye bağırmıştı Tayip Erdoğanlara.
Evet, Tayyip Erdoğanlar, kanunları çiğnemeye devam ediyorlar. Yasalarımıza göre, yargılanması devam eden kişiler, yargılama sona erinceye kadar masumdur. Hukukta buna “masumiyet karinesi” derler.
Bir ülkede, devlet yöneticilerinin, herkesten daha önce ve daha titiz bir şekilde “masumiyet karine”sine uygun hareket etmesi gerekir. Aksi takdirde hukuk devletinden, kanunların üstünlüğünden söz edilemez.
Devlet yöneticileri “masumiyet karinesi”ni yok saydıkları zaman, yurttaşlar açısından “ihkakı hak”, yani “kendi hakkını kendi inisiyatifiyle elde etme” meşru hale gelir.
Bu durum, yönetilemeyen bir ülke demektir.

“OKUNAK SİYASETÇİSİ”
Tayip Erdoğan’ın “aydın” konusunda söylediklerine gelince. Ancak önündeki camdan akan (okunak – prompter) yazıları okuma yeteneğine sahip “okunak siyasetçisi” olan bir kişinin, kırktan fazla kitabı yayımlanmış olan İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’i “aydın” kategorisinde görmemesi doğaldır.
Doğu Perinçek, hukuk fakültesinde genç yaşında öğretim üyeliği yaptığı yıllardan bu yana, Türkiye sorunları üzerine kafa yoran, politikalar ve çözümler üreten ve bunun mücadelesini veren seçkin bir aydındır.
Türkiye’nin yüz akı bir fikir ve eylem adamıdır. Çok sayıda kitabı yabancı dillere çevrilmiş, ülkemizin yetiştirdiği dünya çapında bir düşünürdür.

YÜZ AKI AYDINLARIMIZ
Sadece Doğu Perinçek değil, Silivri’de yargılanan diğer aydınlarımıza bakalım: Ferit İlsever, Nusret Senem, Adnan Akfırat, Serhan Bolluk, Hikmet Çiçek ve Emcet Olcaytu. Bu aydınlarımız da İşçi Partili. 30 – 40 yıldır mafya, gladyo, tarikat düzenine karşı mücadele ediyorlar ve özellikle Gladyo’ya karşı mücadelede hapsinin yayımlanmış kitapları var.
İşçi Partililer dışında yargılanan aydınlarımıza bir bakalım… Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu, yazar Ergün Poyraz ve diğerleri…


Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya…
Bu listeyi daha da uzatabiliriz.
Değerli sinema yönetmenimiz Halit Refiğ, kendisi ile yapılan bir söyleşide, “Silivri’de yargılananlara bakınca ‘ben niçin orada değilim, benim neyim eksik’ diye soruyorum kendi kendime” demişti.
Gerçekten AKP Hükümetinin izlediği politika; namuslu ve vatansever her aydının yerinin Silivri olduğu gerçeğini gösteriyor.

KARANLIK İŞLER
Tayip Erdoğan, Silivri’deki yüz akı aydınlarımızı, “karanlık işlere” bulaşmakla suçluyor. Şimdi bu noktada durup Tayyip Erdoğan’a sormak gerekiyor:
Doğu Perinçek’in 9 Aralık 2010 tarihinde mahkemede açıkladığı ve Tayyip Erdoğan’ın o günden beri ağzını açıp tek bir kelime ile olsun cevap vermediği telefon konuşmasında “Üçe kapatın” diye vermiş olduğu talimatla neyin satışını yapılmıştır?
Yakın dostu Remzi Gür’e yine telefonla “Sümeyye’ye 20-25 gönder” dediği para, kimin parasıdır ve hangi banka hesabından gönderilmiştir?
Yine yakın dostu Remzi Gür’e, Londra’da devletin örtülü ödenek parasından toplam 3 milyon sterlin ödenerek alınan binayı, yıllık bir Sterlin karşılığı kiraya verilmesinin açıklaması nedir?
TMSF tarafından 140 milyon lira değer biçilen Halis Toprak’a ait Boğaz’daki yalının, sadece 23 milyon liraya yine Remzi Gür’e satılması nasıl mümkün olmuştur?
Tayyip Erdoğan, siyasi hayatına başladığı zaman Kasımpaşa’da mütevazı bir apartman dairesinde oturuyordu. Şimdi milyon dolarlık villaları, oğulcuğuna aldığı 100 milyon dolarlık gemiciği, üstünde 40 bin dolarlık elbise ve eşinin parmağında 60 bin liralık yüzük var.
Amerikan gizli belgelerinde, yurtdışındaki gizli hesaplarda milyar dolarlar olduğundan söz ediliyor.
Belki hepsinden de önemlisi… Tam otuz dört yerde kameralar önünde “Ben Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanıyım. Bana bir görev verildi. Ben bu görevi yapıyorum” demiştir.
Bağımsız ve egemen bir ülkenin Başbakanı nasıl olur da başka bir ülkenin projesinde görev alır? Ne zaman almıştır bu görevi? Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi yetkili organı onaylamıştır bu görevi?
Bu liste uzatılabilir. Doğu Perinçek’in Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu ve daha sonra yayımladığı “Tayip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası” kitabında cevap verilmesi, daha doğrusu hesabının verilmesi gereken çok sayıda suç, kanıtlarıyla birlikte var.
İşte “karanlık işler” bunlardır.
Tayyip Erdoğan, bu ülkenin yüz akı ve namuslu aydınlarına, devrimcilerine kara çalarak bu gerçeklerin üstünü örtemez.