Türkiye’deki ABD işbirlikçisi iktidarlar, PKK’nın kuruluşunu ve büyütülmesini öngören SüperNATO planlarına hizmet etmişlerdir. Irak’ın kuzeyindeki İkinci İsrail devleti de, Ankara’daki ABD güdümlü yönetimlerin desteğiyle kurulmuş, ve beslenmiştir. Türkiye hükümetleri, bölücü örgüt ve oluşumları kendi elleriyle büyütmüşlerdir.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün (16 Kasım 2007, Cuma) günü Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nde bir basın toplantısı yaparak, PKK’nın tarihini dört dönemde özetledi. Perinçek özetle şunları belirtti:
BİR: SÜPERNATO-MİT GÜDÜMÜNDEKİ DÖNEM
PKK’nın birinci dönemi, 1975’ten 1980’e uzanır. O yıllarda Apo’yu MİT üzerinden SüperNATO gütmüştür. PKK’yı 1975’te MİT kurmuştur. Apo, 1972 yılında Şafak gazetesi dağıtmaktan yakalanmış ve MİT ile anlaştığı için birkaç ay içinde serbest bırakılmıştır. Şafak gazetesi dağıtan arkadaşlarımızın hepsi, sıkıyönetim mahkemelerinde 5 yıl ya da 7,5 yıl hapse mahkum edilmişlerdir. Apo, anlaşma yapmış ve bırakılmıştır. Yarım yüzyıllık arkadaşım Uğur Mumcu, bu konunun üzerindeyken şehit edilmiştir.
PKK’nın 1975-1980 arasındaki eylemlerine bakarsak, CIA-MİT işbirliğini kesin hatlarıyla görürüz. Aydınlık gazetesi, 1980 öncesinde Apocu takımından “Doğu’daki MİT” diye söz ediyordu. O dönemde Apocular, SüperNATO güdümlü devlet kurumlarının desteğiyle yüzlerce cinayet işlediler. CIA’nın “Böcek yiyen böcekler” teorisine göre, PKK, Doğu ve Güneydoğu bölgemizde, Türkiye’nin birliğinden yana olan Sol örgütlerin üzerine sürülmüştür. O tarihte PKK’nın hedefinde asker ve polis yoktur. Birinci hedef, Doğu Perinçek’in önderliğindeki Türkiye İşçi Köylü Partisi’dir. İlk şehitleri bizim partimiz ve diğer sol örgütler vermiştir. Gaziantep İl Başkanımız Zeki Ön, Tunceli İl yöneticimiz Adil Turan, Kahramanmaraş yöneticilerimiz İnan Özdemir ve Mehmet Ongan, Tunceli Nazımiye İlçe Başkanımız Hasan Erkılıç, PKK teröristleri tarafından katledildiler. Caniyer, 1980 Sıkıyönetim Mahkemeleri ifadelerinde, “Kürdistan devleti kurulmasının önünde en büyük engelin Perinçek önderliğindeki TİKP olduğu için, bölgedeki yöneticileri öldürdüklerini” belirttiler (Sıkıyönetim Mahkemesi Tutanakları).
İKİ: SURİYE MUHABERATI’NIN GÜDÜMÜNDEKİ DÖNEM
1980 12 Eylül Darbesi’nden sonra Apo, Suriye’ye kaçtı. CIA ve MİT o sırada Suriye’de ABD karşıtı Hafız Esat yönetimine karşı gerici Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin)’in terörünü örgütlüyor ve destekliyordu. Buna karşı Suriye yönetimi de, Türkiye’de Kürt ayrılıkçı terörünü harekete geçirmek için örgüt arayışı içine girdi. İhale Apo’da kaldı. Suriye’nin denetimindeki Bekaa Vadisi’ndeki kamp Apo’ya tahsis edildi. Apo, doğrudan doğruya Suriye Muhaberatı tarafından yönetildi.
O dönemde Türkiye hükümetleri, Suriye’deki gerici terörü desteklemekten vazgeçse, Apo’yu da alırlar ve PKK’yı da etkisiz hale getirirlerdi. Suriye’deki Hafız Esat yönetimi buna hazırdı. Ama Türkiye’deki iktidar sahipleri, ABD güdümü oldukları için, böyle bir girişimde bile bulunmadılar. İki mazlum ülke, birbirlerinin teröristini desteklediler. Pentagon’un ünlü “Üç İsrail Senaryosu” böyle yürüdü. Onbinlerce insanımız, ABD güdümlü politikaların kurbanı oldu.
ÜÇ: ÇATALBAŞLI PKK DÖNEMİ
ABD Ordusu, 1991 yılı başında Irak’a saldırıp, Kuzey Irak’ı denetim altına alınca, PKK’nın oradaki kuvvetleri, ABD’nin denetimine girdi. PKK’yı Kuzey Irak’ta ABD’nin özel kuvveti olan Delta Force eğitti. Ancak Şam ve Bekaa’daki Apo, zorunlu olarak Suriye’nin denetimindeydi. Böylece çatal başlı PKK dönemi başladı. Apo, 1999 Şubat’ında CIA tarafından paketlenip Türkiye’ye teslim edilene kadar bu çift başlı durum devam etti.
DÖRT: CIA VE DELTA FORCE GÜDÜMÜNDEKİ DÖNEM
Apo’nun Suriye Muhaberatı’nın güdümünde olması, ABD planlarını bozuyordu. ABD, Apo’yu Türkiye’ye teslim ederek, çift başlılığa son verdi ve PKK’yı tam kontrol altına aldı. Apo, bir saatli bomba gibi ABD güdümlü Türkiye hükümetlerinin eline verildi. İlk tutukluluk aylarında Kocaeli’deki Kolordu’nun denetimindeki Apo, anlaşma gereği Ordu’nun elinden alınarak MİT üzerinden ABD/CIA güdümüne teslim edildi. Apo, ABD’ye verilen söz gereği idam edilmeyecekti, edilmedi. Apo, avukatlar üzerinden ABD ve AB tarafından güdülecekti; güdüldü. Türkiye, bugün kendi hapisanesindeki tutukluyu bile ABD ve CIA’nın emrine vermiştir. Çünkü Türkiye’deki iktidar sahiplerinin kendileri, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin görevlisidirler ve ABD ile iki sayfa dokuz maddelik gizli anlaşma yapmışlardır. Biz iddia etmiyoruz, kendileri itiraf ediyorlar.
PKK yöneticileri, ABD’nin Irak’a saldırısından, özellikle 2003 Martındaki ABD işgalinden bu yana, amaçlarına ABD ile işbirliği yaparak ulaşacaklarını en açık dille belirtmektedirler.
DERSLER
1. Ezilen Dünya ülkelerinde etnik temelli ayrılıkçı hareketler, boylarından büyük işlere, özellikle silahlı hareketlere kalkıştıkları zaman, en sonunda ABD Ordusundan medet ummakta ve Washington stratejisinde rol üstlenmektedirler.
2. Türkiye’deki ABD işbirlikçisi iktidarlar, bağımsız bir siyaset izleyemedikleri için, PKK’nın kuruluşunu ve büyütülmesini öngören SüperNATO planlarına hizmet etmişlerdir. Irak’ın kuzeyindeki İkinci İsrail devleti de, Ankara’daki ABD güdümlü yönetimlerin desteğiyle kurulmuş, geliştirilmiş ve beslenmiştir. Türkiye hükümetleri, bölücü örgüt ve oluşumları kendi elleriyle büyütmüşlerdir.
3. NATO, bir savunma paktı değil, NATO ülkelerini gütme ve gereğinde bölme aygıtıdır. Türkiye’deki SüperNATO güdümlü örgütler, Türkiye’nin güvenliğine değil, ABD’nin güvenliğine ve Türkiye’yi parçalama planlarına hizmet etmişlerdir. O kadar ki, bugünkü MİT Müsteşarı, Hizbullahı dahi kullandıklarını itiraf etmiştir. Yalnız PKK cinayetlerinden değil, yüzlerce insanın Hizbullah eliyle betonlara gömülerek öldürülmesinden sorumludurlar.
4. Bölücü terörün bastırılması ve Türkiye’yi tehdit eden Kuzey Irak’taki fesat ocağının söndürülmesi için, ABD güdümünden ve AB kapısından kurtulmak öncelikli şarttır. Türkiye, bölünme tehdidine ancak bağımsız bir Milli Hükümetle karşı koyar. ABD tehdidini önlemenin ve hatta caydırmanın başka bir yolu yoktur.
Milletimiz, bu gerçekleri keşfetmek üzeredir.