İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, 13 Şubat 2009 günü Ankara'da İşçi Partisi Genel Merkezinde bir basın toplantısı yaparak, Karargahevleri yalanı soruşturmasını ve yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Gültekin özetle şunları söyledi;
Ergenekon tertibinin bir parçası olan “Karargâh Evleri” iddiasının soruşturulması kapsamında 10 Şubat akşamı gözaltına alındım. Dün gece saat 24.00’e doğru serbest bırakıldım.
Soruşturma kapsamında yapılan Jandarma ve Savcılık sorgusunun ortaya koyduğu gerçekler ile gene bu soruşturma kapsamında gözaltına alınan diğer yurttaşların durumu ile ilgili gözlem ve değerlendirmelerim şunlardır:
TERTİP KOMEDİYE DÖNÜŞMÜŞTÜR
Ergenekon tertibi bir yanıyla tam bir komediye dönüşmüştür. “Karargâh evleri” tertibini tezgâhlayanlar, kendini savunma olanaklarına sahip olmayan, siyasetle ilgilenmeyen, ülkede olup bitenlerden gerçek anlamda habersiz sıradan yurttaşları sözde karargâh evleri örgütlenmesinin içinde göstermişler.
21 Mart 2007 günü daha önce kapanmış olan bir telefon hattı üzerinden aranmışım ve gözaltına alınan diğer yurttaşlar da aranmış. Bu olaydan bir hafta sonra MİT, Genelkurmay Başkanlığına Karargâh Evleri ile ilgili belgeyi göndermiş. Belgenin dayandığı hiçbir somut kanıt yok. Söz konusu telefon görüşmelerinin ise kaydı bulunmuyor.
Gözaltına alınan yurttaşların, biri cenaze imamı, biri İhlas Holdingde muhasebeci, biri Balıkesir’de emekli olmaya hazırlanan ve köyünde muhtarlığa aday olmuş bir vatandaş, biri İstanbul’da ev hanımı, sonuncusu ise bir GSM bayiinin ortağı.
GSM bayiinin ortağı hariç hiçbiri Avukat tutacak olanağa sahip değil. Ankara Barosunun görevlendirdiği avukatlar kendileriyle ilgilendiler. Bütün bu yurttaşlar, adeta bir Kafka romanının kahramanları gibi iki gün boyunca neler olup bittiğini anlamaya çalıştılar.
Tertipçiler, Türk Ordusu’nu ve İşçi Partisi’ni suçlamak, bir terör estirmek ve bütün milleti teslim almak için böylesine mizansenler hazırlamışlardır.
SORUŞTURMA GERÇEKLERİ ORTAYA ÇIKARMAKTADIR
Öte yandan bu soruşturma, Türkiye’yi, Türk Ordusu’nu ve İşçi Partisi’ni hedef alan Ergenekon tertibinin ne olduğunun bir kez daha açığa çıkması açısından son derece hayırlı olmuştur. Şu gerçekler bir kez daha bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır.
1. Bir kez daha görüldü ki, bu tertip ile ilgili soruşturmada, F Tipi örgütlenmenin etki alanının dışına çıkıldığı her yerde hukuk kendini göstermektedir. Ergenekon soruşturmasının Konya ayağı ile ilgili olarak Adana Cumhuriyet savcılığının vermiş olduğu takipsizlik kararının gerekçesi son derece öğreticidir ve bir hukuk dersidir.
Son olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın dün vermiş olduğu serbest bırakma kararı da bu gerçeği gözler önüne sermiştir.
Silivri’de görülmekte olan Ergenekon davasında Mahkeme’nin Savcılardan İddianamede yer alan 10 yalanı düzeltmesini istemesi yolundaki kararı da hukukun işlemeye başladığının bir kanıtı olarak ele alınabilir.
2. Hava Kuvvetleri Komutanlığının Sayın Savcıları dün gece tam üç saat boyunca çapraz sorguda büyük bir titizlikle, MİT’in “Karargâh Evleri” belgesi ile ilgili olarak en ince ayrıntısına kadar sorular sordular. İfademde ayrıntılı bir şekilde sorulan bütün sorulara cevap verdim.
Bu bakımdan soruşturma hayırlı olmuştur. Neredeyse bir yıldır Partimize karşı Psikolojik savaş malzemesi olarak kullanılan bir konunun bu şekilde soruşturulması, İddianın bütün yönleriyle masaya yatırılması, söz konusu belgede adı geçen Parti yetkilisi olarak benin sorgulanmam gerçeğin ortaya çıkmasına hizmet etmiştir.
İŞÇİ PARTİSİ’NDE BÖYLE BİR BELGE HİÇBİR ZAMAN OLMADI
3. Sorgumda bir kez daha belirttim. İşçi Partisi’nden arama sırasında “Karargah evleri” belgesinin bulunduğu iddiası gerçek dışıdır. Böyle bir belgeden Genel Başkanımız başta olmak üzere hiçbir Parti yetkilisinin ve görevlisinin haberi yoktur.
Emniyetteki sorgusunda Genel Başkanımıza bu konuda soru sorulup belge gösterilince Parti olarak bir araştırma yaptık. Tam bir ay süren titiz araştırmamızın sonucunda Merkez Yürütme Kurulumuz araştırma sonuçlarını kamuoyuna açıkladı:
Karargah evleri belgesi, “Yargıtay krokisi”, “İzmir NATO üssü krokisi” ve Genelkurmay Başkanı Sayın Büyükanıt’ın “Balıkesir gezi programı” gibi belge ve CD’ler kesinlikle Parti binalarımızda aramadan önce yoktu.
Bunları gören ve bilen tek bir arkadaşımız yok. Açıktır ki arama yapan Güvenlik görevlileri içine sızmış F Tipi örgüt mensupları bu “suç” kanıtlarını imal etmişler bazılarını arama sırasında Parti binasına, bazılarını ise daha sonra götürülen evrak çuvallarının içine yerleştirmişlerdir.
Bunu yapmak son derece kolay olmuştur. Çünkü Genel Merkezimiz gece saat dört sırasında 40 kadar güvenlik görevlisi tarafından basıldı. İlk başta binada sadece bir arkadaşımız, yarım saat sonra iki avukat arkadaşımız aramada hazır bulunda. Daha sonra aramaya nezaret etmek amacıyla gelen arkadaşlarımız içeri alınmadı. Beş katlı Parti binasında, onlarca odada arama yapılırken sadece üç arkadaşımızın bulunması, isteyen tarafından her türlü belgenin ve CD’nin rahatlıkla yerleştirilebileceğini gösterir.
Nitekim öyle olmuştur. Bu konuda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığımız suç duyurusunun soruşturması sürmektedir.
İzmir Ulusal Kanal Bürosu’nda yapılan aramada ise hiçbir avukatımız içeri girmesine izin verilmedi. Kendi kendilerine aramayı yaptılar. Oradan da İzmir NATO üssüne ait krokiler çıktı.
EN ÇOK BİZ İSTİYORUZ
4. Karargâh evleri yalanının açığa çıkması için herkesten çok biz gayret gösteriyoruz. 2008 Temmuz ayında basında bu konuda çıkan yalan haberler üzerine Genelkurmay Başkanlığına bizzat başvurduk ve konunun araştırılıp sonucun kamuoyuna açıklanmasını istedik.
Yaklaşık iki ay kadar önce Havva Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığına başvurarak soruşturmanın sonucunu öğrenmek istedik ve soruşturmanın hızlandırılmasını talep ettik.
İŞÇİ PARTİSİ POLİS VE ORDU İÇİNDE ÖRGÜTLENMEZ
ORDU, POLİS VE MİT’İN PARTİ İÇİNDE ÖRGÜTLENMESİNE İZİN VERMEZ
5. İşçi Partisi’nin Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin politikası “Karargah evleri” yalanı ile İşçi Partisi’ne ve TSK mensuplarına kurulan tertibe karşı en iyi cevaptır.
İşçi Partisi, daha 25 Kasım 1999’da aldığı Başkanlık Kurulu kararında Türk Silahlı Kuvvetleri içinde herhangi bir çalışmayı şiddetle reddetmiş ve aynen şu saptamayı yapmıştır:
“Genelkurmay Başkanlığı, yürütme faaliyeti içinde, ulusal güvenliğin silahla sağlanmasından birinci derecede sorumlu komuta makamıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki herhangi bir yeniden yapılanma çalışmasının doğrudan Genelkurmay Başkanlığı’nın komutası altında olması, tartışılmaz bir ilkedir ve bu kamu faaliyetinin ulusal amaca uygunluğu ve meşruluğu açısından da en temel güvencedir. Komuta zinciri dışındaki veya hiyerarşiyi zayıflatacak yapılanmalar, çıkış noktasında yurtsever amaçlarla açıklansa bile, Ordunun ve Türkiye’nin birliğine zarar veren eğilimlere kapılma tehlikesini barındırırlar. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki tecrübeler, komuta kademesinin denetimi altında yürütülmeyen denemelerin ordu içinde ordu ve devlet içinde devlet gibi oluşumlara yol açtığını göstermiştir”.
Anılan kararda şöyle deniliyor:
“Silahsız bir millet, esir olur. Dahası, bugün Türkiye, ancak güçlü bir orduyla çözebileceği sorunlarla karşı karşıyadır. Türkiye’ye Kıbrıs üzerinden yapılan baskıların göğüslenmesi, Kuzey Irak’ta fiilen kurulan kukla Kürt devleti tezgâhının bozulması, Batı destekli irtica ve bölücülükle iç savaş olasılıklarına hazır olmak vb, bunu gerektiriyor. Ulusal devletin Yeni Dünya Düzeni amaçlı uygulamalarla tehdit edildiği koşullarda, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni parçalamadan Türkiye’yi parçalayamazlar. Bu nedenle Ordunun birliği ve dünya merkezlerinden bağımsız yaptırım gücü, belirleyici önemdedir. Türkiye’nin bağımsızlık ve birliği, bugün Ordunun bağımsızlık ve birliğinde düğümleniyor”.
Konu, soruşturma sırasında Genel Başkanımız Doğu Perinçek’e sorulduğunda, verdiği yanıt şöyledir:
“Ben İşçi Partisi’nin Genel Başkanıyım. İşçi Partisi’nin en temel ilkesi; Devletin, Ordunun, Polisin içinde örgütlenmemektir. İkinci ilke; Devlet, Ordu, Polis ve MİT’in İşçi Partisi içinde örgütlenmesine izin vermez. Sizin ‘lobi’ diye bahsettiğiniz karanlık faaliyetlerin en uzağında olan kuruluş Türkiye’de İşçi Partisi’dir. Ne yazık ki Türk Devleti içinde yuvalanan Süper NATO adı verilen o örgüt, bu karanlık örgütlenmelerle işlerini yürütmüştür ve her zaman karşısında İşçi Partisi’ni bulmuştur. Bunu, bütün Türkiye ve bütün dünya bilir.”
Bütün bu gerçekleri ilgili makamlar ve bütün Türkiye bu vesileyle öğrenmiş oldu. Onun için bu soruşturma gerçeklerin ortaya çıkmasına hizmet ettiği için iyi olmuştur.