ORTADOĞU'DA BİRLİK

Avrupa Parlamentosu için yapılan son seçimleri, Türkiye’nin AB üyeliğine açıkça karşı olanlar kazandılar. Oysa gerçeği görmek için bu seçimlere de gerek yok. Almanya ve Fransa, yani Avrupa’nın iki esas ülkesi Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduklarını açıkça s

Tarih:

Avrupa Parlamentosu için yapılan son seçimleri, Türkiye’nin AB üyeliğine açıkça karşı olanlar kazandılar. Oysa gerçeği görmek için bu seçimlere de gerek yok. Almanya ve Fransa, yani Avrupa’nın iki esas ülkesi Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduklarını açıkça söylüyorlar.

Türkiye’nin çıkarı ise AB üyeliğinde değil tam tersine komşuları ile bir birlik oluşturmasındadır.

Bölge ülkeleri birbirini tamamlayan özelliklere sahip bulunuyorlar. Türkiye İran, Irak ve Suriye (Bu ülkelere zaman içinde Azerbaycan, Lübnan, Gürcistan gibi ülkeler de eklenebilir) toplam olarak 200 milyon civarına bir nüfusa, önemli oranda genç ve yetişmiş işgücü potansiyeline, 3 milyon kilometrekare toprağa, tarımsal üretim açısından geniş olanaklara, oldukça gelişmiş bir sanayi altyapısına sahip bulunuyorlar.

Sahip oldukları enerji kaynakları konusunda, yaklaşık olarak önümüzdeki bir yarım yüzyıl boyunca çok büyük bir avantaja sahip durumda bulunuyorlar. İleri sanayi ve modern tarım açısından oldukça iyi eğitilmiş bir insan potansiyelinden de bahsedebiliriz.

Tarım, sanayi, doğal kaynaklar, emsalsiz tarihi zenginlik, büyük bir genç nüfus; yetişmiş insan gücü; yani büyük bir gelişme açısından ne arıyorsanız hepsi fazlasıyla var.

Böyle bir birlik, doğru bir politika rehberliğinde birkaç on yıl içinde kesinlikle ekonomik gelişmişlik açısından dünyanın sayılı güçleri arasına girer. Çok kutuplu dünyada, yeni bir “kutup” ortaya çıkmış olur.

Sözü edilen ülkelerin içinde yer aldığı coğrafya, 5500 yıllık uygarlık tarihinin neredeyse tamamına yakın bir bölümünde insanlığın ileri yürüyüşünde hep başı çekti. Bugün yeryüzünde var olan uygarlıkların hemen hemen hepsinin tarihinde, Dünyanın bu Bölgesinin yeri vardır.

Yazı burada icat edildi. İlk tekerlek bu coğrafyada döndü. Bakır, Tunç, demir burada işlendi ilk olarak. İnsanoğlu adına devlet denen örgütlenmeyi bu topraklarda gerçekleştirdiler. Tıp, matematik, geometri, Astronomi, Takvim vb. vb. bütün bu konularda ilk adımları Ortadoğu toplumları attılar.

Son yüzyıl içinde emperyalizme karşı ilk Kurtuluş Savaşı da burada başarıya ulaştı. Ve tarihin en son ve en büyük emperyalisti Amerikan emperyalizmi, en büyük yenilgilerini şimdi burada yaşıyor.

İşte bu büyük miras, aynı zamanda yeniden büyük bir hamle gerçekleştirilmesi için de son derece elverişli bir manevi iklim sunmaktadır.

ORTAK TARİH

Tarih MÖ 3500’lerde Sümer de başlar. Sümerleri birkaç yüzyıllık bir arayla Mısırlılar izledi. Bu iki Bölgeyi komşu halklar, Anadolu ve İran takip ettiler. Anadolu ve İran’la zamandaş olarak Hint ve Çin uygarlıkları sahne aldılar. Her ne kadar Hint ve Çin uygarlıkları Mezootamya ve Mısır merkezli uygarlık dalgasından tamamen kopuk değillerdiyseler de gene de daha çok Çin ve en azından ilk başlarda Hindistan kendi yollarında ilerlediler.

Anadolu, Mezopatamya, İran ve Mısır ise deyim yerindeyse ortak bir tarih yaşadılar. İlk defa Pers imparatorluğu döneminde bütün bu coğrafya tek bir devlet içinde birleşti. Ve Pers imparatorluğundan bu yana tam 2 500 yıldır bu bölge ortak bir tarihin ve Kültürün hep beraber yoğrulduğu bir yer oldu.

Pers imparatorluğundan sonra (yaklaşık 200 yıl) Büyük İskender bütün bu coğrafyayı kendi yönetimi altında birleştirdi. Emevi ve Abbasi imparatorlukları da zamanlarında, her ne kadar Anadolu’nun tamamını kapsamasalar da bütün bölgeyi Şam ve Bağdat merkezli olarak birleştirdiler. (500 yıl)

Türkiye, Irak ve Suriye ise bu ikibin beş yüz yıllık tarihin neredeyse hemen hemen tamamında aynı siyasi birlik içinde bulundular. Sözkonusu üç ülke Persler ve İskender’den sonra, Roma İmparatorluğunun egemenlik alanı içinde birleşti. Romanın yıkılışından sonra Doğu Roma imparatorluğu, sonra sırasıyla Emevi, Abbasi, Büyük Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerinde, yani 2500 yılın yaklaşık 1800- 1900 yılını aynı devlet sınırları içinde yaşadılar.

Ortak tarih son derece önemlidir. Dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan bu birliktelik, bundan sonra da büyük siyasi birlikler kumanın zemininin var olduğunu ve çok güçlü olduğunu gösterir.

Ortak tarih, ortak kültür demektir. Birbirine benzemektir. Bütün bu ülkelerde yaşayan halkların ezici çoğunluğunun 1400 yıldır aynı dini benimsemiş olmaları ise kültür birliğini daha da güçlendiren bir olgudur.

Türkiye’yi son yarım yüzyıldır yönetenler işte bu gerçekliğe sırtlarını döndüler ve bir ezilen dünya ülkesi, bir Ortadoğu ülkesi, bir Asya ülkesi ve bir Müslüman ülke olan Türkiye’yi; Avrupa Birliğine yamamak için çalıştılar. Avrupa’nın hiçbir zaman Türkiye’yi içine almayacağı gerçeği bir yana, yukarda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin mümkün olamayacağı gerçeğini görmediler.

Kaldı ki Avrupa Birliği bütün kapıları ardına kadar açsa bile bu çürüyen ve çöken Dünya’da Türkiye için bir gelecek söz konusu olamaz.

mbgultekin@ip.org.tr