Olmak ya da Olmamak/Mehmet Bedri Gültekin: Aklını ve iradesini yitirmiş ülke

Washington Times yazdı: ABD ile Türkiye, Füze Kalkanı konusunda anlaşmış, yakında açıklanacakmış.

Türkiye’ye Füze kalkanı, Türkiye ile İran’ın, Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya gelmesi demek.

Bu kadar açık ve net…
Tarih:

Washington Times yazdı: ABD ile Türkiye, Füze Kalkanı konusunda anlaşmış, yakında açıklanacakmış.

Türkiye’ye Füze kalkanı, Türkiye ile İran’ın, Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya gelmesi demek.

Bu kadar açık ve net…

İran, daha yakında, Suriye’deki muhtemel gelişmelerin kendi ülkesini tehdit etmesi durumunda, Türkiye’deki ABD hedeflerini vurabileceğini açıklamıştı.

Ve gene Rusya daha bir hafta önce, ABD’nin Füze Kalkanı’nda ısrar ederse, kendilerinin de, karşı füze sistemlerini kuracaklarını ilan etmişti.

Füze Kalkanı denilen olay, ABD’nin istemesi durumunda Bölgedeki hedeflerin vurulması demektir. Kumanda elbette ABD’de olacaktır.

“Hedef ülkeler” doğal olarak bu gerçeği en iyi bilenlerdir. Onun için net tavır almaktadırlar.



AKP’NİN KONUMU

Füze sistemi, ABD adına ateşe sürülmektir.

Bulgaristan, Romanya ve Çek Cumhuriyeti’nin; ülkelerine ABD’nin füze sisteminin yerleştirilmesini kabul etmemesi bu gerçekle ilişkilidir.

Geçen yıl, Polonya’ya kurulmak istenen sistemin Rusya ile büyük sorunlara yol açması ve Polonya’nın en sonunda geri adım atması da, üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir olgudur.

Bütün bu gerçekler orta yerde dururken, AKP’nin ısrarla ABD ile Füze Sistemi görüşmelerini yapması ve Washington Times’ın iddiasına göre imza aşamasına gelmesi, ancak bu Parti’nin konumu ile açıklanabilir.

Varlığı, iktidarı ve geleceği ABD’ye bağlı olan bir Parti, başka türlü hareket edemez. Amerika, bir kişiyi durup dururken “Eşbaşkan” yapmaz.

“Eşbaşkan” böyle günler içindir.



NEREYE GİDİYORUZ?

Neredeyiz ve nereye gidiyoruz?

Son üç ayın başlıca gelişmelerine bir göz atalım:

- ABD ve Avrupalı müttefikleri, Libya’daki meşru yönetimi devirmek için harekete geçti. Hava bombardımanı başladı. AKP iktidarı boylu boyunca emperyalistlerin yanında, Libya’ya karşı safa girdi.

Davutoğlu, diplomasi tarihinde görülmemiş bir adım attı. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi ilişki içinde olduğu bir ülkede, isyancıları ziyaret etti ve “taraf” olduğunu ilan etti.

Böylesine küstahlıklar, zaman zaman sömürgeci emperyalistler tarafından yapılırdı. Ama mazlumlar dünyasının bir üyesi olan Türkiye’nin böyle bir tavır alabileceği, kimsenin aklının köşesinden bile geçmezdi.

- Gene AKP, ABD’nin işaret parmağına bakarak Suriye’nin iç işlerine burnunu soktu. Türkiye’ye “Göç”ü teşvik etti. Suriye’nin meşru Hükümetine karşı kabul edilemez düşmanca faaliyetlerde bulundu.

Ve AKP yetkilileri, gerekirse Suriye’ye yönelik bir “askeri seçenek” içinde yer alabileceklerini ilan ettiler.

- İran ve Rusya ile ilişkilerimiz, bütün bu gelişmelerin sonucunda kuşkularla dolu bir zemine kaydı.

- F Tipi Çete’nin, hayatın her alanına hakim olmak amacıyla yürüttüğü operasyon, Futbol alanına kaydı. Ergenekon tertibi ise Türk Ordusu’nu tam olarak teslim almak amacına uygun olarak ısrarla ve kesintisiz bir şekilde sürdürülüyor.

- “Kürt açılımı”, PKK’nın, ülkenin Güneydoğu’sunda egemen güç olarak tescil edilmesiyle, Türkiye’nin Federasyona doğru götürülmesi hedefine uygun olarak sürdürülüyor.

- CHP ve MHP’nin inanılmaz katkıları ile “bölünmenin anayasası” adım adım kotarılıyor.

- Ve nihayet Türkiye’yi sıcak bir savaşın içine atmada son adım demek olan “Füze Kalkanı” Türkiye’ye yerleştiriliyor.

Bütün bu saydıklarımız ülkenin doludizgin bir ateşin içine atılmakta olduğunun tartışma götürmez kanıtları olarak orta yerde duruyor.

Dışarıda komşularla çatışmaya doğru sürüklenmek, içerde toplumsal barışın dinamitlenmesi…

Bu iki olgu birbiriyle ilişkili… Birleşik kaplar gibi.

AKP içerde ve dışarıda büyük bir hızla meşum hedefine doğru ülkeyi sürüklüyor.



SIFIR SORUN

Davutoğlu, Dışişlerine ilk atandığında yandaş medyanın büyük propaganda desteği ile, “komşularla sıfır sorun politikası”nı hedefine ulaştırmak amacıyla çalıştığını ilan ediyordu.

Gerçekte ise Atatürk döneminde hiçbir komşumuzla hiçbir sorunumuzun olmadığı bir dönem yaşadık.

Sonraki yıllar, NATO üyesi olarak, ABD çıkarları doğrultusunda komşularımızla sorunlar yaşadığımız bir dönemdir. Ama gene de Atatürk’ün “yurtta Sulh, Cihanda Sulh” anlayışı henüz tam bırakılmamış olduğu için var olan sorunlar belli bir sınırın ötesine taşmadı.

Bugün ise neredeyse bütün komşularımızla çatışmanın eşiğine gelmiş durumdayız.

Suriye, İran, Rusya, Ermenistan, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi…. Kim kaldı geriye?…

“Komşularla sıfır sorun”, Türkiye’nin, ABD adına bütün komşularıyla sonu gelmez çatışmaların içine sürüklenmesinin adıymış meğerse…

Aklını ve iradesini yitirmiş bir ülke görüntüsü içindeyiz.