1996 veya 1997 olabilir. Bergama’nın Pınarköy, Çamköy’den başlayıp altın madeni bölgesindeki köylerini gezdik. Hava karardı, İzmir’e döneceğiz. İl Başkanımız Ali Karşılayan’a, “Geziye Partiye yeni üye olan Emekli Albay Dinçer Kömek’in de katılacağını söylemiştiniz, tanışmadık” diye sordum. Karşılayan, “İşte Dinçer Albayımız burada” diye gösterdi, üç adım ötemizde, gerilmiş
yaydaki ok gibi duruyordu. Duruşu öyleydi. Görev insanının duruşu, tetikte, her göreve hazır. Işıl ışıl mavi gözleriyle, “Sizi meşgul etmek istemedim” diye gülerek geldi. Kendini tanıttı. El sıkıştık. Sabahtan beri birlikte köyleri gezmiştik. Yaşından çok genç görünüyordu. Ben O’nu güvenlik görevlisi arkadaşlardan sanmıştım. Sözün tam anlamıyla aslan gibiydi; çok yakışıklı ve heybetliydi.
Dinçer Kömek’le tanışmamız böyle oldu.
Candan, yürekten arkadaş olduk.
YAŞAMAK ARKADAŞLIK DEMEKTİR
İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu Üyesi Emekli Albay Dinçer Kömek’i kaybettik. Yine Merkez Karar Kurulu Üyesi Prof. Dr. Uçkun Geray’dan sonra peş peşe kaybetmek bana çok zor geldi. Ölüm, doğanın emri, ayrılık zor.
Benim için yaşamak, arkadaşlık etmektir.
Arkadaşların dünyadan göç edip gitmesi, yaşamda büyük bir göçük oluşturuyor. Arkadaş ölünce, dünya bir yalan oluyor.
GÖREV ADAMIYDI
Dinçer Kömek tam bir görev adamıydı. Her an her göreve hazırdı.
Ege köylerinin Dinçer Albayıdır; Diyarbakır Bismil köylerinin de!
Gündüz gece, soğuk sıcak, yağmur kar demez, her koşulda Parti’nin verdiği görevi, şevkle, neşeyle, zevkle yerine getirirdi. Beyşehir’e mi gidilecek Beyşehir’e, Malatya’yamı Malatya’ya, Kıbrıs’a mı Kıbrıs’a, Toroslara mı Toroslara.
İyi yetişmiş bir komando subayıydı. 1974 yılında Kıbrıs’a ilk inen paraşüt birliklerinde Dinçer Kömek de vardı. Zorluk kabul etmeyen komando töresi, O’nun için artık bir Parti töresiydi.
Dinçer Kömek’in “Silah Arkadaşlarıma Çağrı” başlığıyla yayımladığı bir bildirisi vardır.
Tarihi bir metindir.
Bugün daha da anlam kazandı. O çağrı bir yönüyle silah arkadaşlarına vefa ve sadakati, bir yönüyle de İşçi Partisi’ne güveni ve bir Partili’nin özgüvenini yansıtır.
Dinçer Kömek, Partili olma kararının anlamını, hayatıyla doldurdu. Parti’nin Kemalist Devrim’i tamamlayacağına bütün benliğiyle inanıyordu. Özgüven ve cesaretinin temelinde, bu bilinç vardı.
Hayatını Parti’nin mücadelesiyle birleştirmişti. Yakıt almak için benzincide dururuz. Benzin pompasındaki işçiyle üç dakikada canciğer arkadaş olur, Parti üye kayıt fişini çıkarır, üye yapar, imzayı alır, İlçe Örgütü’ne hemen yeni üyenin adını bildirir, sonra o ay üye yaptığı yurttaşların
sayısına bir yeni üye daha eklemenin keyfini çıkarırdı.
“KAÇ TANKLARI VARMIŞ?”
Dinçer Komutan’la bizim, bir de üç günlük İsviçre maceramız var. 18 – 20 Eylül 2005 günleri birlikte üç gün Yalan Çiğneme Seferi yaptık. Bern yolundayız, polis yazılı bildirim yapmış; “Doğu Perinçek konferansta Ermeni meselesinden söz etmeyecek” diye. Arkadaşlar, ellerindeki resmi yazıdan okuyarak cep telefonlarıyla bildirdiler. Dinçer Komutan’a döndüm, “Ne yapalım” diye. Vereceği cevabı biliyorum. “Kaç tankları varmış” diye sordu. Kahkahalarla gülüyoruz.
Bern şehrine girdik, üzerimizde iki helikopter uçuyor, bizi izliyor. “Bakın” dedim, “şimdilik iki helikopterleri var.” Yine kahkahalar. “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik.”
Konferans salonuna 100 metre kala baktık caddeler, sokaklar tutulmuş, yüzlerce polis, çok sayıda köpek neredeyse zincirlerini koparacak.
Bakıyoruz tank mank yok, salona neşeyle giriyoruz.
Kürsüye çıkıyorum ve Ermeni soykırımının uluslararası yalan olduğunu anlatıyorum. Dinçer Komutan’ın gözlerine bakıyorum, ışıl ışıl ve sevinç içinde.
Konferans başarıyla ve alkışlarla sona eriyor. Zürich yolundayız. İsviçreli avukat Herr Lott telefon ediyor. “Şimdi Adliye’den haber geldi, Perinçek’i alacaklarmış” diyor. Dinçer Komutan, “Genel Başkanım sizi yalnız bırakamam, bir formülünü bulalım, ikimizi birden alsınlar” diyor.
O’nu en çok sevindiren ertesi gün Zürich’te yaptığımız basın toplantısı oldu. Polis Şefi masanın başına oturmuştu. Kendisine “kimsiniz” diye sordum. “Polis Müdürüyüm” dedi. “Burası basın toplantısı buradan kalkın, gidin en arkadaki iskemleye oturun” dedim. Polis Müdürü, yüzü
pancar gibi morardı ve kalktı en arkaya geçti. Bu kez İsviçreli gazeteciler gülüyor.
Dinçer Komutanı, bu olay çok mutlu etti. Ülke onuru, Parti’nin dik duruşu, boyun eğmemek, O’nun en büyük mutluluk kaynağıydı.
GÖNÜL ERİ
Dinçer Kömek, gönül insanıydı; çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek; profesör, köylü, simitçi; herkesin gönlüne akardı; gönüldeşi idi.
Bir de özel sevdikleri vardı. Kendisi gibi gönül adamı olsun yeter. Örneğin “Ali Mercan gelmiş” derken, gözleri bir başka gülerdi.
1999 kışı, sırtında 40 kilo portakal çuvalıyla Haymana Cezaevi’nin kapısına dayanmış. Yanında 40 kilo yük de Akif Şenoğlu’nun sırtında. Kapıda jandarmalar, sırtında çuval taşıyan albay görmemişler. Cezaevi yöneticileri, “80 kilo portakalı Doğu Bey nasıl yiyecek” diyecek olmuşlar. Dinçer Kömek Komutan, “Biz yalnız Genel Başkan’a değil, mahkûmlara da getirdik” diyor.
Yüreğinde herkese bir yer vardı. Paylaşmak bir kültür, bir dünya görüşü idi O’nun için.
Gün, 9 Haziran 2007. Diyarbakır mitingini yapıyoruz. Baktım yine yanı başımda.
Kanserle boğuşuyordu. Moral üstünlüğü kanserde değil, Dinçer Komutan’da. Kanser kanser olalı
böyle düşman görmedi. Kanser savaşında iki gün ateşkes yapıp, Diyarbakır’a gelmişti. O’na “Niye
geldin sağlığına dikkat et” diyemezdim, demem! Görevde engel kabul etmediği gibi, görevin önündeki engellere gönderme yapılmasından da hoşlanmazdı. Türk Devrimi’nin fedai ruhu! “Bu miting sensiz olmazdı” dedim. Yüreği rüzgârla doldu. İzmir’den otobüse binerken, “Siz istirahat etseydiniz Komutanım” gibi şeyler söylemişler. “Olmaz” demiş, “Bismil köylüsü Dinçer Albay nerede diye sorarsa, Parti hangi cevabı verecek?”
Azrail ile savaşmak, nöbet yerinde bulunmamanın özrü olamazdı. Dinçer Kömek, yenilgiyi kabul
etmezdi. Hâlâ nefes alıyorsa, pes etmek yoktu.
Yenilgi, yaşayanlar içindir; iradenin tükenmesidir. “Ben artık savaşamayacağım” dediniz mi, yenilmiş olursunuz.
Dinçer Kömek Komutan, pes etmedi. Son nefesini verdi, o kadar.
O’nun ölümünün bize öğrettiği şudur:
Ölmek yenilmek değildir.
Yenilmek pes etmektir.
Yenilmek burnu nefes alıp da, iradesi nefes almayanların durumudur.
www.doguperincek.com.tr
www.doguperincek.info